Ayçiçeklerinin güneşi takip ettiği gerçeğini muhtemelen hepimiz duymuşuzdur, bu güzel bitkilere isimlerini veren bir şeydir. Bu noktada sorabileceğiniz soru, ayçiçeklerinin yüzünün neden hep güneşe dönük olduğudur. Fakat öncelikle bunu genişçe açmam lazım sizlere. Ayçiçeklerinin her zaman güneşi takip ettiği fikri biraz abartılı. Güneşi tam olarak açmadan önce takip eden sadece genç çiçek başlarıdır. Ayçiçeği olgunluğa ulaştığında, tek bir pozisyonda sabitlenir ve gökyüzünde güneşi takip etmek yerine kalıcı olarak doğuya bakar. Olgun ayçiçekleri artık batıya bakmazken, burada başka bir gizem yatıyor. Ayçiçekleri büyüdüklerinde neden güneşi takip etmeyi bırakırlar? Daha ayrıntılı olarak neler olduğuna bakalım:
Ayçiçeklerinin Gizemi
Popüler kültür, ayçiçeklerinin her zaman güneşi takip ettiği efsanesini benimsemiş olsa da, bu yanlıştır. Sadece genç çiçekler gün boyunca onunla yüzleşmek için "hareket eder”. Genç çiçeklerden gelen bu davranışın nedeni aslında bitkiler (ve aslında insanlar) arasında ortak bir davranıştan kaynaklanmaktadır. Çiçekler sirkadiyen bir ritmi (veya 24 saatlik bir ritmi) takip eder, yani gün ilerledikçe ışık ve sıcaklıktaki değişiklikleri algılamaya hazırdırlar. Günlerimiz tamamen güneş ışığına ve güneşin hareketine dayandığından, yaşam normalde gündüz aktif ve gece uykuda kalarak enerjisini korur.
Bu durumda ayçiçekleri, bitkinin gün boyunca gövdesini uzatmasıyla mümkün olan, helitropizm adı verilen bir davranış izler. Bu, bitkideki büyüme hormonları sayesinde mümkün olur. Bitkinin genetiğinde yerleşik bir davranış olan ısı ve ışığa tepki verirler. Ayçiçeklerinin bunu yapmasının nedeni basittir. Bitkinin kahverengi yüzü çok sayıda minik çiçek içerir (ayçiçeğinin sadece büyük bir bitki olması yerine) ve tüm bitkinin düzgün bir şekilde gelişebilmesi için mümkün olan maksimum miktarda güneşe ihtiyaçları vardır. Bu hareketi bozan bitkiler, hem kuru biyokütlede hem de yaprak alanında %10 azalmaya yol açar. Basitçe söylemek gerekirse, bu davranış olmadan bitkiler düzgün bir şekilde veya tam olarak büyüyemezler.
Helitropizm ve Sirkadiyen Ritimler
Peki, bu döngü tam olarak nasıl çalışır? Aslında Yukarıda biraz bahsetmiştim. Genç çiçekler, doğan güneşi karşılamak için şafakta doğuya bakar. Ardından, gün boyunca, güneş gökyüzünde hareket ettikçe batıya doğru yavaş yavaş modüle olurlar. Batıda battıktan sonra, bitkiler döngüyü yeniden başlatmak için geceyi yavaş yavaş doğuya dönerek geçirirler. Tüm bu “hareket”i gerçekleştirmek için, günün çeşitli noktalarında gövdenin farklı tarafları uzar. Başka bir deyişle, çiçek saplarının doğu tarafı sabahtan akşama kadar genişler ve çiçeklerin doğudan batıya dönmesine izin verir. Ancak geceleri, her bir çiçek sapının batı tarafı daha hızlı büyür, bu da şafak için doğuya bakan konuma dönüşle sonuçlanır.
Ayçiçekleri olgunlaştıkça bu süreç durur. Genel büyüme yavaşlar ve çiçeğin sirkadiyen saati, güneşin sabahın erken saatlerindeki ışınlarına günün ilerleyen saatlerinden daha yoğun tepki verir. Sonuç olarak, çiçekler yavaş yavaş batıya doğru izlemeyi tamamen durdurur.
Helitropizmin Şaşırtıcı Faydaları
Bilim insanları, ayçiçeği güneş takibinin kodunu kırma girişimlerinde, heliotropizmin bazı kritik faydalarını da keşfettiler. Bitkiler artık güneşi takip edemeyecek şekilde bağlandığında, daha az yaprak alanı ve azalan biyokütle ile sonuçlandı. Ayçiçeklerinin takip ettiği 24 saatlik zaman dilimine gelince? Araştırmacılar, bitkiler yapay ışığa maruz kaldığında aynı döngünün çalıştığını belirledi. Bitkiler, 24 saatlik bir ışık periyoduna yakın kaldığı sürece yapay ışık kaynağını güvenilir bir şekilde izleyebilir. Ancak bu döngü 30 saate yaklaştığında çiçekler bunu başaramadı.
Peki, olgun çiçekler neden yavaş yavaş heliotropik yollarından vazgeçiyor? Arıları ve diğer tozlayıcıları suçlayın. Araştırmacılar, doğuya bakan çiçeklerin tozlayıcıları çekme olasılığının beş kat daha fazla olduğunu keşfettiler. “Neden?” dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü doğuya bakan çiçekler daha çabuk ısınır ve arılar bu sıcak çiçekleri sever. Bilim insanları bu bulgular hakkında heyecan duymaya devam ediyor ve sirkadiyen saatin adaptif işlevini, özellikle de büyüme tepkisinin gücü ve çevresel tetikleyicilere zamanlama açısından daha iyi anlamak söz konusu olduğunda, etkileri olabileceğine inanıyorlar.