Yaşam

Doğa Asla Kendini Kirletmez

Hepimiz unutmamalıyız ki; bizler bir yere kadar doğaya hükmedebiliriz, doğa bir şekilde bize el aşağı edebilir, evrende yaratılan hiçbir şey bir diğerine hükmedemez, özellikle bize sunulan mükemmel doğaya karşı bizim hükmümüz söz konusu değildir. Doğada yaşayan her şey; ağaçlar, bitkiler, çiçekler, hayvanlar hepsi bizim gibi nefes alabilen canlılar olduğunu unutmayalım ve biz doğaya çok şey borçluyuz, çünkü bugün bile nefes alabiliyorsak bu doğa sayesindedir, ne ağaçlar olmadan, ne çiçekler olmadan, ne bitkiler olmadan, ne de hayvanlar olmadan bir yaşam düşünülemez. Şimdi gözünüzü kapatın, ağaçsız, bitkisiz, hayvansız bir dünya düşünün! Ne kadar kötü değil mi? Gri, betonlaşmış, sessiz, hiç rengi olmadan, hatta doğanın bize sunduğu birçok bitkiden yararlanmadığınızı düşünün, ne kadar kötü. Gün geçmiyor ki yanmayan ormanlarımız, kirlenmeyen denizlerimiz, hatta betonlaşmayan çöplerimiz olsun. Sanayileşmiş toplumların en büyük sorunu da budur! Bir taraftan sanayi devrimi ile kentleşme ve sanayileşme ile ortaya çıkan birçok olumsuz doğayı kirletme çabaları; her geçen gün artarak insanın yaşam alanlarını daraltmaya ve çevrenin de bu sayede kirletilmesine neden olmuştur. Doğaya verilen her zararın etkisini doğa katlanarak insanoğluna geri sunarak ceza vermektedir.

Tüm bunların yanında tek başımıza sebep olduğumuz kirliliğe, doğaya verdiğimiz zarara bir bakın, ürettiğimiz çöpü, bu çöplerin nelere sebebiyet verdiğini, iyiyi, temizi, güzeli yemek yerine tükettiğimiz yiyecekleri düşünün! . “Dünya durdu” dediğimizi, dünyanın sadece kendi dünyamız olduğunu, aksine aradan çekildiğimizde dünyanın kendini ne kadar hızlı toparladığını görmemiz gerekiyor, aslında tek yapmamız gereken şey çok basit, sadece biz varmışız gibi davranmayı bırakıp, havanın nasıl da temizlendiğini, hayvanların özgürce ortalığa döküldüğünü, kuşların yine cıvıl cıvıl öttüğünü, güneşin en parlak haliyle bizi umursamadan doğduğunu düşünmemiz ve bu güzellikle birlikte, bunun parçası olarak var olmayı başarmamız gerekiyor.

Ya da şöyle düşünelim, hiç dikkat ettiniz mi? insan dışındaki tüm canlılar doğa ile uyum içinde yaşıyor, evrimini doğaya göre geçirmiştir, doğanın nimetleri ile beslenir, büyürse azot döngüsüne dâhil olurlar. Fakat bizler öyle değiliz! Isınmak için, ulaşım için, beslenmek için, barınmak için doğanın altını üstüne getirmekte hiçbir sakınca görmeyen insanoğlu, kendi sonunu hazırladığının farkında bile değil! Örneğin ısınmak için, uygun ısı koşullarında barınabilmek için duruma ve koşullara uygun evrim geçirmek yerine kömür, doğalgaz, petrol ürünleri ve ağaç yakarak hem kaynakları tüketiyor, hem de atmosferin dengesini bozuyoruz maalesef öyle… Mesela; yırtıcı hayvanlar hariç hiçbir hayvanın dürtmeden insana zarar vereceğini düşünmüyorum ama, ne yazık ki insanlar öyle değil, sırf kendisi mutsuz diye başka bir insana zarar verme potansiyeline sahip olanlar var, hatta keyfi bir şekilde hayvanlara zarar verenler! Keyfi bir şekilde bir çiçeği dalından koparanlar! Keyfi bir şekilde ormanı yakanlar! Keyfi bir şekilde ağaçları kesenler, keyfi bir şekilde “avcılık” adı altında ormanda yaşayan canlıları katledenler! Kimse kusura bakmasın tüm bunların birer ihtiyaç değil birer katliam, kendinden başka bir canlıya saygı duymamadan başka bir şey değil.

Hepimiz doğanın bize sunduklarına muhtacız, yediklerimizi, içtiklerimizi hatta giyindiğimiz kıyafetleri bile doğa bize sunuyor, doğa yok olursa biz de yok oluruz bunu unutmayın. “Ama biz tüketim toplumuyuz, tüketmeden var olamayız” diyenleriniz belki olacaktır, lakin bizler tükettikçe ne doğa eskisi gibi yerinde kalıyor ne de çevre, doğanın bize verdiklerini yerine koymak zorundayız, en azından bu konuda biraz daha dikkat etmemiz gerekiyor, bu konuda doğaya ve çevreye karşı temizliğe yönelik çalışmalar yapılsa da yeterli kaynak ayrılmadığından dolayı maalesef yetersiz kalıyor. Nüfus artışı çevre kirliliğine sebep olarak sırf bundan dolayı bile belki yıllar sonra dünya yaşanılır hale gelmeyecektir. Ancak tüm bunlardan bilinçli bir toplum olarak önüne geçebiliriz, günümüzde artan insanların doğa verdiği zararların farkına varmalıyız ki, ancak o zaman doğa kendini toparlayabilsin ve çevre kirliliği olmasın.

En basiti ne yapabiliriz? Pikniğe gittiniz bir kağıt parçasını bile atmayarak başlayabilirsiniz, ya da sigara izmaritlerinizi, birazdan aşağıda zaten atıkların doğada kaybolma sürelerini size yazacağım, eminim mi yazdıktan sonra siz de daha dikkatli olacaksınızdır. Mesela bilinçsiz bir insanın yolda yürürken attığı plastik şişeyi “aman başkası atmış bana ne!” demek yerine, onun yerine o şişeyi çöp kutusuna atabilirsiniz, bu sadece plastik bir şişe için geçerli değil, bu yüzden yanımda mutlaka bir adet eldiven ve poşet dolaştırırım, doğanın bize sunduğu tüm nimetlerinden faydalı olmaya devam etmemiz için doğaya, insana, ağaca, bitkiye, çiçeklere, hayvanlara saygılı olmak zorundayız. Bu dünya sadece insanlar için yaratılmadı neticede.

Yaşamın aslında bir okyanus olduğunu düşünün, okyanus, uçsuz bucaksız genişliği ve derinliğiyle Dünya’daki canlılığın %99’una hayat sağlar, onun yanında bırakın insanların nüfusunu ya da şehirlerin büyüklüğünü, devasa Amazon ormanları bile küçük bir ada gibi kalır. Bizler doğanın çocuklarıyız unutmayın ve kanımızın tuzluluk oranı okyanuslarla aynıdır, yine kanımızın element bileşimi de öyle, mesela yaşamımızda ne kadar plastik kullandığımızı hiç düşündünüz mü? Plastikleri o kadar çok yerde, o kadar çok miktarda kullanıyoruz ki akıl mantık sınırlarının çok ötesindedir bu, maalesef plastikler doğada kolayca çözülmüyor,  canlıları öldürüyor, su kaynaklarını tıkıyor, okyanusların sağlığını bozuyor. Şimdi size; “insanın doğaya verdiği zarar, dev göktaşlarının ve kuyrukluyıldızların gezegenimize çarptığında verdiği zarardan bile fazladır!” desem ne dersiniz? abartma canım! dediğinizi duyar gibiyim ama maalesef öyle, eğer bizler dikkat etmemeye devam edersek, doğaya zarar vermeye devam edip, bu konuda sosyal sorumluluğumuzu almazsak, ileride, milyonlarca yıl sonra ( tabi yaşayan jeolog kaldıysa) dünya’ya verdiğimiz zararı kaya katmanlarında görecekler ve şöyle diyecekler: “İşte gördüğünüz şu siyah katman, son büyük yok oluşun sınırını çiziyor. İnsan türünün ortaya çıkmasıyla birlikte Senozoik zaman sona ermiş ve felaket zaman başlamıştır”, bunlar belki size abartı ya da şaka gelebilir ama maalesef değil. Sizden çok şey istemiyorum sadece giderek ölen doğanın hatta Dünya’nın farkına var, ve bu konuda üzerinize düşen sorumlulukları yerine getirmeniz

Meseleyi “keşke pembe panjurlu, bahçeli küçük bir evim olsaydı” romantizmi ile anlatsaydım ama gerçekler maalesef bunlar. Yediklerimizle, tükettiklerimizle, attıklarımızla, inşa ettiğimiz sokaklarla, mahallelerle yeniden doğa ile ilişkimizi sorgulamalı ve özümüze dönmeliyiz. Aksi takdirde bir sonraki felakette çok daha çaresiz kalabiliriz.

Şimdi size düşünmeden denize veya sokağa atılan çöplerin çevreye ve doğal yaşama, ne derece zarar verdiğini ve insanoğlunun yarattığı bu atıklar doğada ne kadar sürede yok oluyor onlara bakalım.Bunları okuduktan sonra eminim mi benim sevgili okuyucularım, bakış açılarını değiştirip, hep birlikte daha güzel dünyada, sevdiklerinizle doğayla iç içe yeni bir yaşama yelken açacaklarını biliyorum :)

Atıklar Doğada Ne Kadar Sürede Yok Olur?

  • Strafor: 5000 yıl - 2 Milyon yıl
  • Cam Şişe: 4000 yıl
  • Plastik: 1000 yıl
  • Poliüretan (Sentetik fiberler, yapıştırıcılar, halıların alt kısmı ve sert plastik contalar): 1000 yıl
  • Telefon Kartı: 1000 yıl
  • Kaset 100 yıl: 1000 yıl
  • Su Boruları: 1000 yıl
  • Balık Oltası: 600 yıl
  • Bebek Bezi: 550 yıl
  • Plastik Tabak - 500 yıl
  • Pet Şişe: 400 yıl
  • Deterjan: 400 yıl
  • Pil: 300 yıl
  • Alüminyum: 100 yıl
  • Çakmak: 100 yıl
  • Tahta Parçaları: 15 yıl
  • Kutu Kola: 10 yıl
  • Çiklet 5 yıl: 25 yıl
  • Boyalı Tahta:13 yıl
  • Yün Çorap: 4 yıl
  • Kontrplak: 1-3 yıl
  • Sigara İzmariti: 1 yıl - 2 yıl
  • Yün: 1 yıl - 2 yıl
  • İp Parçaları: 3 ay - 14 ay
  • Bez Parçası: 6 ay
  • Pamuklu Kumaş: 1 ay - 5 ay
  • Meyve Artıkları: 3 ay - 6 ay
  • Gazete: 3 ay
  • Karton Süt Kutusu: 3 ay
  • Elma Çöpü: 2 ay
  • Kâğıt Havlu: 1 ay
  • Mendil: 2-4 hafta

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi