Kültür

Delilik ve Dahilik Arasında: Vincent Van Gogh

Ben ona renklerle oynayan deha diyorum. Biz onu arkadaşı ile tartışıp sinirlenip kulağını kesmesiyle tanıyoruz, ama hakkında daha bilmediğimiz daha çok yönü var… Perspektif olayını bitirip, empresyonist ressamdır o. Yaşadığı süre boyunca en fazla eser bırakan ressamlardan biridir. Van Gogh aslında karakalem çizimleri de mükemmeldir, yaklaşık 1500 tablo ve 1000 kusur karakalem çizim birikmiştir. Özellikle kendi portreleri oldukça dikkat çekicidir bu portrelerde kullandığı renkler kendisinin o anki ruh halini yansıttığını görebiliriz. Ayrıca kendini çizdiği portelerde hemen hemen farklı teknikler kullanmıştır. Daha önce hiç görmediğiniz resimleri Van Gogh’un fırça darbeleri sayesinde kolayca tanıyabilirsiniz. Şimdi gelin o zaman kısaca biyografisine göz atalım...

Vincent van Gogh (30 Mart 1853 yarihinde doğup, depresyonunun ağırlaşması sebebiyle 29 Temmuz 1890 yılında intihar ederek ölmüştür. Van Gogh Rembrandt'tan sonra en büyük Hollandalı ressam olarak kabul edilir, ancak yaşamı boyunca çok az başarı elde etmiştir. Van Gogh tüm çalışmalarını (yaklaşık 900 resim ve 1100 çizim), akıl hastalığına (muhtemelen bipolar bozukluk) yenik düşmeden ve intihar etmeden önce sadece 10 yıllık bir süre içinde üretti. Özellikle 17 Mart 1901'de (ölümünden 11 yıl sonra) Paris'te van Gogh'un 71 tablosunun gösterilmesinin ardından, ölümünden sonra ünü hızla arttı. Van Gogh'un dışavurumculuk, fovizm ve erken soyutlama üzerindeki etkisi çok büyüktü ve 20. yüzyıl sanatının diğer birçok alanında görülebilir. Amsterdam'daki Van Gogh Müzesi, Van Gogh'un ve çağdaşlarının eserlerine adanmıştır.

Van Gogh yaşamı boyunca her ne kadar anlaşılmayı beklese de ölümünden sonra adına yazılmış roman ve çekilmiş film ve belgeseller çıkmıştır, sanki yaşadığı sürede beklediği ilgiyi telafi edercesine... 1880'de Vincent Van Gogh, kardeşi Theo'nun önerisini üzerine ciddi bir şekilde resim yapmaya başladı. Kısa bir süre Vincent, Lahey'de Anton Mauve'den resim dersleri aldı. Vicent ve Anton kısa süre sonra sanatsal görüşlerin farklılığı nedeniyle ayrılsalar da Vincent'ın çalışmalarında, özellikle ışıkla oynama biçiminde ve fırça darbelerinin gevşekliğinde, Lahey Resim Okulu'nun etkileri devam edecekti. Ancak renkleri kullanması, koyu tonları tercih etmesi onu hocasından farklı kılmıştır.

1885-1886 kışında Van Gogh, Belçika'nın Antwerp kentindeki sanat akademisine katıldı. Profesörü tarafından birkaç ay sonra görevden alındığı için bu bir hayal kırıklığı oldu. Van Gogh ise hevesle toplamaya başladığı bu dönemde Japon sanatıyla temasa geçti. Parlak renklerine, tuval alanı kullanımına ve resimde oynadığı rol çizgilerine hayran kaldı. Bu izlenimler onu güçlü bir şekilde etkileyecekti. Van Gogh Japon tarzında bazı resimler yaptı. Ayrıca yaptığı portrelerin bir kısmı Japon sanatını gösteren bir arka plana yerleştirilmiştir.

1888'de şehir hayatı ve kardeşleriyle birlikte yaşamanın kendisine çok fazla geldiğini anlayınca. Van Gogh Paris'ten ayrılarak Arles, Bouches-du-Rh, Fransa'ya gitti. Fransa’nın manzarasından etkilenen Van Gogh bir sanat galerisi kurmaya karar verdi. Kendisine bir sarı ev dekore etti ve böylece “ayçiçeği tablosu” yaratılmış oldu.

Sadece basitleştirilmiş renk şemaları ve formları (sentetik olarak bilinir) Van Gogh'un ilgisini çeken Paul Gauguin (arkadaşı) ile buluştu ilk başta birbirlerine karşı hayranlık duymuşlardır. Bu arada Gauguin Van Gogh'un ayçiçekleri tablosunun sergisi sırasında, tartışıp kavga ediyorlar, bunun sonucunda Van Gogh zihinsel bir çöküntü yaşadı ve sol kulağının bir kısmını keserek korkmuş bir fahişe arkadaşına verdi. Gauguin Aralık 1888'de Paris’ten bu arada ayrılıyor. 

Hayatı boyunca sattığı tek tablo olan Kırmızı Üzüm Bağı, 1888'de yapıldı. Şu anda Rusya'nın Moskova kentindeki Puşkin Müzesi'nde sergileniyor.

Vincent Van Gogh’un gittikçe depresyonu ağırlaşmıştı ve bubun üzerine Depresyondan 1889'da kendi isteği üzerine Fransa'nın Bouches-du-Rh, Saint Remy de Provence'daki Saint-Paul de Mausole Manastırı'ndaki psikiyatri merkezine kabul edildi. Burada kaldığı süre boyunca klinik ve bahçesi ana konusu oldu. Kalem vuruşları tekrar değişti, şimdi spiral eğrilere dönüştü. Fakat Mayıs 1890'da Vincent Van Gogh kendi isteği üzerine klinikten ayrıldı ve yakın zamanda evlenen kardeşi Theo'ya daha yakın olduğu Paris yakınlarındaki Auvers-sur-Oise'deki doktor Paul Gachet'e gitti. 

Arles'deki Hastanenin Avlusu

Arles'deki Hastanenin Avlusu

VGachet ona Pissarro tarafından tavsiye edilmişti; daha önce birkaç sanatçıyı tedavi etmişti. Burada van Gogh tek gravürünü yarattı: o da melankolik Doktor Gachet'nin portresi. Fakat gittiği doktor da istediğini bulamayan Van Gogh’un depresyonu iyiden iyiye kötü gitmeye başlamıştı. 27 Temmuz 1890 yılında 37 yaşındayken bir resim faaliyetinden sonra, Van Gogh kendini göğsünden vurarak intihar etti. 

Ölmeden 2 gün önce söylediği son sözleri "La tristesse durera toujours" (Fransızca: "Hüzün sonsuza kadar sürecek") söyleyerek kardeşi Theo’nun yanında öldü. Vincent Van Gogh Auvers-sur-Oise mezarlığına gömüldü; Kardeşinin ölümünü kaldıramayan Theo, Van Gogh’un ölümünden tam 6 ay sonra öldü ve yanına defnedildi. Ölümünün ardından şöhretinin artması ve yükselmesi uzun sürmedi. Yakında büyük sergiler düzenlendi: Paris 1901, Amsterdam 1905, Köln 1912, New York 1913 ve Berlin 1914. Bu arada Vincent Van Gogh'un annesi, Vincent'ın yaşamı boyunca ve hatta ölümünden sonra bile tablolarının birçoğunu çöpe attı. Ama oğlunun dünyaca ünlü bir ressam olduğunu görecek kadar uzun yaşadı…
 

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi