Son dönemlerde farkında mısınız bilmem! Çocuk kitaplığında fantastik edebiyat unsurlarının giderek arttığını görebilirsiniz. Çocukların düşün dünyaları için oldukça önemli olan fantastik, uzun yıllar bizde beklemedeydi. Bunun çeşitli siyasi ve dini nedenleri var tabii ancak yazarların kalemlerinin bu doğrultuda geliştiğini görmek de sevindirici.
Olağandışı, normalin aksine işaret eden figürler sıradan insanlar için saçma gelebilir. Oysaki yaşamın olağan akışının dışına çıkan ve çıkartan her fikir ufuk açıcıdır. Büyük buluşların neredeyse hepsi bu olağandışılığın birer sonucu değil midir?
Gökyüzüne baktığında sadece kuşları ve bulutları gören birinin uçağı icat etmesi pek olası değildir, öyle değil mi? Ya da sadece 1,2 ve 3 rakamıyla yetinen birinin 0 rakamını bulmuş olması mümkün müdür? Olanla yetinmeyip olmayana ulaşmaya çalışanların ellerinde yükselen bir alandır bilim. Bilimi besleyen ise şüphesiz resim, edebiyat ve tiyatro gibi sanat dallarıdır.
Jules Verne, Dünya’nın Merkezine Seyahat kitabını yazdığında okurlarına yepyeni bir fikri aşılamıştı. Ay’a Yolculuk kitabını yazdığında henüz Ay’a hiç kimse ayak basmamıştı. İşte yepyeni fikirleri besleyen ve geliştiren edebiyatın muazzam gücü. Belki de onun eserlerini okuyanlar, büyüyünce bu kurguları gerçeğe taşıdılar. Zaten fantastik ve bilimkurgu olarak ifade ettiğimiz her şey yarının gerçeği bugünün hayali değil midir?
Paralel evrenler, zamanda yolculuk, mitolojik bazı olaylar ve olağanüstü kahramanlar… Açıkçası dünyanın yıllardır okuduğu metinler ülkemizde şimdilerde yaygın hâle geliyor. Bu biraz da can sıkıcı bir durum. Ancak yine de zararın neresinde dönülse kârdır diye düşünüyorum. Yıllar önce yazılan Hobbit, Yüzüklerin Efendisi seviyesinde eserleri Türk edebiyatında görmek şimdilik mümkün olmasa da en azından bu kurgulara yakın ve bizden metinler de gelmiyor değil.
Barış Müstecaplıoğlu’nun Ahtapotun Rüyası, Şamanlar Diyarı kitaplarını okuduğumda benzer lezzeti almıştım. Mitolojiden esinlenen Yeşim Taşı Efsanesi serisini oluştururken de mitolojimizin derin ırmaklarında yıkandım. Oğuz, Umay karakterleri Hızır ve Korkut Ata… Aslında mitolojinin ve fantazyanın bize fısıldadığı çok şey var kültürümüzde.
Kültürümüzün geniş coğrafyasında at sürmeden çocuk edebiyatında var olabilmenin de pek mümkün olmadığını savlıyorum. Bunun en büyük nedeni köksüz bir ağaç gibi ortada kalıvermek belki de. Ortada öylesine eserler dolaşıyor ki yersiz yurtsuz. Evet belki de hepsinin kendince anlatmak istedikleri bir şeyler var. Ancak Türk kültüründen beslenmeyen Türk çocuk edebiyatı yazarlarının bazen akıl tutulması yaşadıkları da aşikar. Nasıl olur da Türk söylenceleri, destanları bu kadar göz ardı edilebilir ki?
Kayra Han, Ülgen ya da Erlik Han’ın 2020 yılı öncesinde herhangi bir çocuk edebiyatı kitabında adının bile geçmemiş olması üzüntü vermiyor sadece bunun çok daha ötesinde yazarlarımızın yetkinliğini de sorgulatıyor bana.
İşte tüm bu nedenler ve fantastik ürünlerin çocuk edebiyatında az kullanıyor olması Türk okurları özellikle de çocuklarımız için haya güçlerini kısıtlayıcı bir durum. Batı kaynaklı her fantazya oldukça nitelikli ve yararlı fakat kendi kültüründen, ninnilerinden, destanlarından beslenen fantazyanın çocukların düş dünyalarına apayrı katkılar sunacağını düşünüyorum. Çünkü mitler, yüzyıllar öncesinde kalmış gibi görünse de hayatımızın her alanında bir şekilde yaşıyor gizlenmiş de olsa. İşte bu gizleri ortaya çıkaranın ve çocuklara birer düş bahçesi hediye edenin de yine mitoloji olduğunu düşünüyorum.
Türk mitolojisinin Türk çocuk edebiyatında yükselişinin kıpırtıları 2022 yılında kendini gösterse de bundan çok daha fazlasına ihtiyacımız var, belki de tüm karanlıkları yıkacak kültürel bir devrim…