İlginizi Çekebilir
Doğala Doğru

Kendi Suçluluk Duygularımızdan Arınıyoruz.

Doğala Doğru
Çok zordur kendini affetmek, kendini suçlamak kolaydır, bağışlamak ise en zorudur.
Doğala Doğru
Biliyorum çünkü kendini affetme sınavını bizzat verdim, hayatımın belki de en zor anısı ve sınavı arasına girdi, sıkılmaz kendimi suçlayacak hikâyemi ve insan olma doğallığımı bulma yolunda hikâyemi size anlatacağım.   Sarı ve çığırtkan bir Pazar sabahı ne olduğu önemli olmayan bir konu üzerinde babamla tartıştım,( o dönem babam kısmi felçti fakat hareketlerinin %80’inini yönetebiliyordu). O sinir ruh hali ile birlikte ikimizde oldukça sinir sistemlerimiz yükseldi. Ertesi gün babamın hareket edemediğini fark ettik, “Ayağa kalkamıyorum” dedi, (rahatsızlığı yüzünden sinirlenmemesi lazımdı). Apar topar hastaneye kaldırdık ve benim suçluluk duygum bu serüvenden sonra başlıyor. Çünkü Babam benim evimin duvarıydı, ne olursa olsun asla yıkılmaz bir duvar, günler geçti ve o yıkılmaz sandığım duvar benim yüzümden yavaş yavaş yıkılıyordu, 8 ay hastanede yattı ara ara eve getirdik ama asla yürüyemiyordu, bütün ihtiyaçlarını biz karşılıyorduk, ama ben babama baktığımda hep şunu diyordum “benim yüzümden…”. Babamın artık son zamanlarıydı biliyorduk,(abim kefenini almış bile) yoğun bakımda yatıyor, o dönem günde 1 kişi olmak şartı ile ziyaretçi hakkı var, akrabalardan bir türlü sıra bana gelmiyor, 3 Ocak 2018 günü abim aradı “Yasemin bugün kimse gitmiyor, sen git” diye, boğazımda bir koca yük oluştu hazır mıydım? Zor da olsa o kasvet kokan hastane yolunu tuttum, ziyaret etmeden önce önlük, bone giydirdiler, hazırdım artık helallik istemeye, ama uyutuluyordu biliyorum, ben daha odaya girmeden yoğun bakım camekânından babamı gördüm, gözleri bantlanmış, dümdüz hareketsiz yatıyor... o boğazımdaki yük artık benden taştı kendimi odadan dışarıya attım, hemşire gelip kaldırdı beni “-bilinci açık isterseniz konuşabilirsiniz” dedi. Tüm gücümü toplayıp içeri girdim, 45 dakika konuştum, helallik istedim ama ben gözyaşlarımı tutamıyordum, o kadar çok istedim ki o an gözünü açıp sadece iki çift kelime söylemesini. Hastaneden çıktım arkadaşım eve getirdi ama gözümün önünde sürekli Babam, kendi evimin duvarı yıkılmıştı gözümün önünde, benim sebep olduğum bir şey yüzünden. O hastanede görev yapan aile dostumuz çok sevdiğimiz bir ablamız telefon açtı “Böyle hastalar genelde sevdiği ve özlediği birini görmeden kolay kolay can teslime etmezler” dedi, biz tabi hemen “kim olabilir” sorusunu sorarken kendimize gece oldu ve uyuduk, rüyamda babam geliyor “Yasemin hadi kalk kızım sabah oldu, öğrencilerin bekler”. Yanağıma dokundu, kokusunu hissettim… Tam o anda bir hışımla uyandım gece 02:07 annem ve teyzem ayakta, üzerime bir yıldırım düşmüşçesine titriyorum, annemin telefonunu elime aldı hastaneden mi aradılar diye sonrasında ağzımdan çıkan tek laf “Babam öldü değil mi?” buz gibi bakışlarından anladım artık gittiğini. Kendimle artık hesaplaşmam başlamıştı o simdi dönülmez bir yoldaydı; yutkundum, puslu kış akşamlarında, balkonda bekledim, elinde poşetler kapıyı çalmasını, babamı görme ümidiyle beklerken parmaklarımı ovuştururken soğukta, o halimi hatırlayıp, bir daha babamla hiç konuşmayacak oluşumu anlamaya çalıştım yıllar sonra... Meğerse anlamak affetmeye yetmiyormuş, çocukluğumu düşündüm bazen, belki yanımda olsa, affetmem daha çok kolaylaşacaktı kendimi çünkü anlamanıza yardım eder bazı şeyleri. Evet, anlamak yetmez affetmeye ama bir yerden başlamak gerek sanki. El yazıma baktım sanki benim değillerdi, korkularım, umutlarım yıllandı. Doğum günlerim her yıl daha da anlamsız hale geldi. Bir duvarın altında kalmış eski bir günlük gibi hissediyordum kendimi; her defasında utanarak baktım o sayfalara. Bir süre sonra hayatımın tükendiğini hissettim, hayatımı tüketmek yerine, hayat yaşamanın yegâne yolu dedim ve kendimi beşer saymak yolunda bir adım atmam gerektiğini düşündüm. Oysaki Kendimi affetmem, kendime verebileceğim en güzel hediyelerden biriydi. Bana büyük huzur verdi ve ruhsal dengeme büyük katkıda sağladı. Herkesin hayatta mutlaka kendini affedemediği, suçladığı bir dönemi olmuştur, peki nasıl arındıracağız bu yangın ateşinden kendimizi? Şunu unutmayın ki; Yaşamınızın her aşamasında kendi bilinç seviyesine göre hareket ettiğinizi kabul etmeyi öğrenmelisiniz. Eğer geçmişte daha iyi davranamadıysanız, belki de bunun sebebi daha iyi bir yol bilmiyor olmanızdır ya da kendinizi tanımıyor olmanızdır, Artık hayatınızın o aşamasında olmadığınızı fark etmek ve yaptığınız o hata sayesinde geliştiğinizi görmek iyileşme sürecinde olmak için şimdi hemen harekete geçmelisiniz, Bu sayede hayatta huzurlu bir yolda ilerlemenize izin verir ve yapacağınız işler konusunda daha istekli olmanızı sağlar. Kendi Doğamıza Dönüyor ve Kendimizi İyileştiriyoruz. Kendimi affetmemde oldukça bana faydalı olan kendi doğama dönmeme yardımcı olan bazı stratejileri sizinle paylaşmak istiyorum, eminim ki kendinizi bulmada ve affetmede siz de oldukça fayda göreceksinizdir. Şunu belirtmek isterim kendinizi affetmek öyle göz açıp kapanıncaya kadar olacak bir şey değil, karmaşık bir süreçtir. Kendinizi affetmeniz aynı zamanda değişime karşı direnişin üstesinden gelmek demektir. Kendinize mutlaka şefkat gösterin; Kendinize diğer yakınlarınıza gösterdiğiniz şefkati ve sevgiyi gösterin, kendini affetmede en önemli benim ilk yolum bu olmuştu. Kendinizi açın; Şimdi tüm yargılarınızdan vazgeçip, kusurlarınızı kabul ediyorsunuz çünkü kusurları kabul etmek bir anahtar niteliğindedir, aynı şekilde iyileşmenizde de faydasını göreceksiniz. Kendi değerlerinizi sevin; çünkü siz olduğunuz gibi varsınız… Tüm değerlerinizle, erdemlerinizle olduğu gibi siz hatalarınız ve kusurlarınızla da varsınız. Kendinizi sevmek ve affetmek neredeyse aynı anda gerçekleşebilmektedir. Özür dilemekten asla utanmayın; babam yaşarken birçok kez özür diledim, bu süreci atlatmamda ondan ne kadar çok özür dilediğim ve ona kendi hizmetimi sunduğum zaman yüzümü okşaması ve bana teşekkür etmesini düşünerek bu süreci atlatmam daha kolay oldu, çünkü özür dilemek; birini bilinçli veya bilinçsiz olarak üzdüğünüzde atılacak oldukça önemli bir adımdır, Unutmayın! Bunu yaparken tüm içtenliğinizle ve karşı tarafa kalbinizden gelerek özür dilediğini hissettirmeniz gerekmektedir, ve asla karşılığında bir şey beklemeyin. Ama şu var ki size ne kadar kırgın olursa ya da affedemeyecek durumda da olsa özür dilemeniz karşı tarafa çok iyi gelecektir J Pişmanlıklarınızı paylaşın; maalesef bazen susmak erdem olmuyor, yaklaşık 1 yıl kendimi ailem dahil herkesten manipüle ettim, hayat öğretmenim ve arkadaşım abim olduğu için çoğu zaman kendimi ona anlattım, çünkü biliyordum beni yargılamadan, suçlamadan dinleyecek tek kişiydi siz de yaşananları sizi olduğunuz gibi kabul eden ve güvende hissettiren bir arkadaşınıza ya da ailenizde bir bireye anlatabilirsiniz. Yazmak sizi iyileştirir; kalem gücünüz ister zayıf ya da güçlü olsun fark etmez yazı yazın, çünkü yazı yazmak sizi iyileştirecek en büyük terapidir, kendinle savaşırsın, affedersin, hatta karşı taraf ile konuşma gücünüz yoksa içinizden geçen tüm duyguları bir mektup olarak karşı tarafa yazabilirsiniz ve mektup hem sizin duygularınızı yönetmede iyi bir adım olacaktır hem de karşı tarafın sizi affetmesi konusunda oldukça yardımcı olacaktır. (Abimin biricik kız kardeşi olduğum için, evlendiğinde evlendiği kişiyi kabullenmeyip türlü zorbalıklar yaptıktan sonra, yengeme özür mektubu yazdım oldukça işe yaradı, kendisi hala saklar :)) İçinizdeki çocuğu doğaya salma zamanı; ne şekilde yaptığınızın önemi yok ama mutlaka meditasyon yapın, ister ibadet ederek yapın (namaz veya dua da bir meditasyondur). İster pilates matınızı alıp çimlerde ya da sahilde ruhunuzu arındırın, Meditasyonun içinizdeki yaralı çocuk ile iletişim kurmanıza ve rahatlama sürecine girmenize izin verir. Aynı zamanda kendinize de ihtiyacınız olan güveni ve koşulsuz sevgiyi sağladığınızda, geçmişiniz ile barışmanıza yardımcı olur. Son Sözlerim... İnsan olmanın edilgenliğine aymadan, affet affedebileceğin ne varsa… Unutma! Sen bu dünyada teksin. Bizler kendimizi tüm eksikliklerimize rağmen sevmeliyiz, asla kusursuz olduğumuz için değil ,bu  yüzden kendinizi sevmek için kusursuz olmayı beklemeyin, çünkü bu asla olmayacak, bu halinizle sevin gitsin.Nefret ettiğiniz geçmişinizle, affedemediğiniz hatalarınızla affedin kendinizi, kötü, korkak, bencil değilsiniz, sadece insansınız ben de sadece insanım, herkes gibi hata yaptınız. Siz kötülük yapan onca insanı affettiniz, kendinizi mi affetmeyeceksiniz? Herkes kendisini göstermek istediği kadardır, herkes saklar en kötü yönlerini, bu yüzden sevmesi zordur insanın kendini, ama sevin siz kendinizi, bu narsistlik falan değil inanın, kendinizi sevdiğinizde diğer her şeyi seviyorsunuz, çok güzel oluyor böyle. Daha başka bakıyorsunuz yarınlara, kendi doğanızdan, doğallığınızdan hiçbir zaman vazgeçmeyin, kendi doğanızı doğallığınızı kendiniz yaratın, insanlara olmadığınız biriymiş gibi göstermenize gerek yok, insanların istediği gibi davranırsanız kendinizi kaybederseniz, istediği gibi davransanız bile yine yargılanacaksınız o yüzden kendiniz olmadan asla vazgeçmeyin, inanın içinizdeki tüm kötülüklerden arınıp insan olmanın doğallığına döndükten sonra yaşam daha az yorucu oluyor. Umarım kendinizi affettirme yolunda size bir nebze de olsa yardımcı olabilmişimdir. Çıktığınız bu yolda asla yalnız değilsiniz, yeter ki insan olmanın doğallığından vazgeçmeyin :)

Bu İçeriğe Ne Tepki Verirsiniz?