Bu deyimi günlük hayatımızda çok sık kullanırız, genellikle çok keyifli olduğumuz, daha istekli, daha mutlu ruh halinde bulunduğumuzda bu deyimi kullanırız değil mi? Bir de bunun büyüklerimizden çok duyduğumuz bir şekli vardır "İnsanların bir eşek, bir de eşref saati vardır" diye. Eşek saatti de genellikle eşraf saatinin zıttı olarak kullanılır. Artık eşeklerin çok çalıştığın yorgun, keyifsiz düştüklerinden mi söylendi bu bilmiyorum ama insanlar oldukça keyifsiz, sinirli olduğu zamanlarda kullanılır. Atalarımızdan bize de miras kaldı bu şekilde bu söz öbeği. Ama bizim bugün eşref saati deyiminin hikayesi. Eminim siz de okuyunca oldukça şaşıracaksınız çünkü hikayesi eski Mezopotamya dönemine dayanmaktadır...
Hadi o zaman zaman makinemizin rotasını Mezopotamya dönemine çevirip Sümerlere misafir oluyoruz. Sümerler gökte olduğunu varsaydıkları tanrılara inanırlarmış, bu semavi cisimlere taptıkları için yıldızların hareketlerinden ve aldıkları değişik konumlardan birtakım hükümler çıkarmaya çalışmışlar ve böylece Ortadoğu’nun ilk astrolojik tespitlerini ortaya koymuşlardır. Bizim şimdi astroloji dediğimiz şey de ilm-i ahkâm-ı nücum'un esası işte buraya dayanır işte. Şimdi gelelim eşref saatine...
Biliyorsunuz ki; Astrolojiye göre, insanların ve kâinatın hareket ve tavırlarında burçların etkisi, daima hissedilmektedir. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve madenlerden her biri bir burcun ve gezegenin etkisi altında hareket eder. Duygular, ahlâk, huylar, sağlık, rakımlardan burçlar, değişik zamanlarda değişik etkiler gösterir ve bazen olumlu, bazen olumsuz sonuçlara sebep olurlar. Astroloji sisteminde yer alan her bir yıldız ve gezegenin etkisi altındaki insan da yıldızına uygun olarak iyi veya kötü cimri veya cömert, neşeli veya üzgün, kısaca talihli veya talihsiz dönemler yaşarlar.
Yıldızların burçlar sistemindeki konumları, uğurlu (sa'd) veya uğursuz (nahs) dönüşümlerle doludur. Gezegenlerin on iki burcu sınırlayan zaman dilimlerine girişleri (yükselen burç) ve duruşları, o burcun güneşe göre konumu içerisinde bazen uğurlu, bazen da uğursuz zamana denk gelir. Bu yüzden, her burç için aylık veya günlük dilimdeki kutlu ve kutsuz saatler değişebilir ve bazen ayın başında olan kutlu saat (sa'd), bir sonrakinde sonuna; birinde gün ortasına rastlayan kutsuzluk (nahs), ertesi gün akşam veya sabaha rastlayabilir. Elbette bunu ancak astroloji ile yakından ilgilenenler takip edebilirler. İşte, uğurlu olduğu tespit edilen veya sanılan böyle bir zamanda başlanılacak işlerin insana uğur getireceğine inanılır ve buna eşref saati denmiştir.
Bu yüzden çok eski tarihteki insanlar eşref saatine çok önem vermişler ve yıldız ilminin bu şubesini ayrıca ele alıp ihtiyarat adıyla özelleştirmişlerdir. Emevîler ve Abbasilerden başlayarak hemen bütün İslâm saraylarında mevcut olan müneccimlerin uğraştıkları işlerden birisi de eşref saati tespit etmek ve onları belli dönemlere ait sultana listeler sunmuşlardır. Osmanlı döneminde, padişahların saraylarında mutlaka müneccimbaşılık müessesesi bulunurmuş yani günümüzün astroloğu olarak görev yaparlarmış ve padişahın tahta çıkması, şehzadelerin doğumu ve isimlerinin konulması, savaş ilânı, ordunun hareketi, önemli bir devlet işine başlanılması, sadrazama mühür verilmesi, bina inşaatına temel konulması, denize gemi indirilmesi, sultanların düğünlerinin yapılması, vs. pek çok konunun zamanını tespitte müneccimbaşı, son sözü söyler tüm bu işler ona göre yürütülürmüş... O kadar ki eşref saati bir dakika bile gecikmeyecek şekilde tüm protokolü ona göre düzenlettiren padişahlar olmuştur. Hatta Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethi için müneccimlerin belirlediği eşref saatte sefere çıktığı rivayetler arasındadır.
Mezopotamya'dan, Sümerlere oradan Osmanlı dönemine dayanan aslında o dönemin astrolojisine göre "uğurlu saat" olduğuna inanılan Eşref saati günümüze bu şekilde deyim olarak gelmiştir.