Dünyadaki gelmiş geçmiş en iyi seslerden birisi olan Amy Winehouse, ikonikleşmiş tarzı ve hızlı yaşantısıyla sürekli adından söz ettirmiştir. Güçlü sesiyle gönüllerde taht kuran şarkıcı, hızlı yaşantısıyla her ne kadar merak edilip, güzel bir hayatı var sanılsa da, oldukça zorluklarla ve hüzünle dolu bir hayatı vardır.
Küçük yaşlarda müzik serüvenine başlayan güzel şarkıcı, yaşadığı olaylardan dolayı magazin dünyasının ilgi odağı haline gelmiştir. Bu durum şarkıcıyı yavaş yavaş ölüme sürükleyen nedenlerin başında gelmektedir.
Hayatı hakkında birçok bilinmeyenin olduğu Amy Winehouse hakkında tüm gerçekleri öğrenip, yaşamının arkasındaki sır perdesini aralamak isterseniz eğer, “Gözler Önünde Sönen Bir Hayat; Amy Winehouse” yazımızı sizler için hazırladık. Hepinize keyifli okumalar dileriz.
Gelmiş Geçmiş En İyi Seslerden Biri Olan Amy Winehouse Kimdir?
R&B müziğinin güçlü seslerinden olan Amy Winehouse, 14 Eylül 1983 Londra’nın Southgate kentinde dünyaya geldi. Çok sert ve katı bir Yahudi aileye sahip olan Winehouse ’un annesi eczacı, babası ise taksicidir. Yahudi kurallarına bağlı olan Winehouse ailesi, sürekli olarak kızlarının ve oğullarının iyi ve düzgün bir Yahudi olarak yetişmeleri için çabalıyorlardı. Bu sebepten dolayı çocuklarını Yahudi dini eğitimi veren bir okula gönderdiler. Bir süre orada eğitimine devam eden Amy Winehouse, Osid ilkokuluna gitti.
Müzikle tanışması da işte tam da bu sıralarda başladı. Küçük Amy ’nin Frank Sinatra’ya olan aşkı abisinin sürekli Sinatra şarkıları dinlemesinden dolayı, başlamış oldu. Sinatra’nın sesinden etkilenen Amy, sürekli onun şarkılarını dinleyerek eşlik etmeye başladı. Hatta öyle ki, pazar günleri gittikleri sinagog da Frank Sinatra’ya olan hayranlığından ve saygısından dolayı, sürekli olarak Sinatra şarkıları söylemekteydi.
Frank Sinatra ile başlayan müzik tutkusu, 9 yaşındayken arkadaşları Julliet ve Ashby ile kurdukları rap grubuyla devam etti. Sweet 'n' Sour adını verdikleri bu rap grubu, çok fazla uzun ömürlü olmasa da küçük Amy ‘nin müzikle daha fazla bütünleşmesini sağladı.
Müzik İle Beraber Doğan İlk Aşk; Frank
16 yaşındayken arkadaşı Tyler James, Amy ‘nin ilk demosunu kendi plak şirketine göndermiştir. Böylelikle ilk şarkıcılık deneyimi de başlamış oldu.
Müzik ile arasında kuvvetli bir bağ oluşan Winehouse, 2000’li yıllarda National Youth Jazz Orchestra grubuna vokalistlik yapmaya başladı. Bu vokalistlik deneyimi ona, profesyonel anlamda hem sahne deneyimi yaşamasını hem de hayatının ilerleyen dönemlerinde efsaneleşmesini sağlayacak temelleri atmasını sağlamıştır.
Amy Winehouse ‘un hayatı gitgide müzik ile daha fazla iç içe olmuştu. Gençlik yıllarında Frank Sinatra’ya olan aşkı her geçen gün artmaktaydı. Bu aşk ona Frank şarkısını yazmasına vesile oldu. İlerleyen dönemlerde bu şarkı Amy Winehouse ‘un hayatında bambaşka bir yere sahip olacaktır. Yazmış olduğu Frank şarkısı dinleyiciler tarafından oldukça beğenilmekteydi. Şarkının bu popüleritesi Amerika’nın popüler ödüllerinden olan, BRIT Awards’da “En İyi İngiliz Kadın Şarkıcı” ve “En İyi İngiliz Şehirli Hareketi" adayı olmasını sağlamıştır.
Frank’ın Ardından Gelen Büyük Başarı
Frank şarkısı ona müzik dünyasının kapılarını aralamasını sağladı. Frank şarkısından sonra güçlü çıkış yapan Amy Winehouse, Glastonbury gibi ünlü festivallerde sahne almasını sağladı. Böylelikle aldığı sahneler ile televizyon ekranlarındaki bilinirliği artmaya başladı.
Amy Winehouse, Frank şarkısının ona uğur ve şans getirdiğine inanıyordu. Hatta öyle ki şarkının çıkış yapmasının ardından vermiş olduğu röportajda, frank şarkısının şu an kulağına çok farklı geldiğini ve onunla bu yüzden gurur duyduğunu belirtmiştir. Sözlerine, hala güzel bir albüm olduğunu ve bana şans getirdiğine inanıyorum diye devam eden Amy Winehouse, albümünden oldukça memnun olduğunu belirtmiştir.
İlk Tutkulu Aşk İle Gelen İlk Büyük Kap Kırıklıkları...
Tanınmaya başladığı ilk yıllarda inişli çıkışlı bir hayata adım atan Winehouse, bu inişli çıkışlı hayatına 2006 yılında tanışmış olduğu Blake Fielder-Civil’ de dahil olmuştu. İlerleyen zamanlarda Amy’nin hayatına büyük bir kalp kırıklığı bırakacak olan adam, Amy’i dünyanın en mutlu kadınıymış gibi hissettiriyordu. Hızlı bir şekilde başlayan bu tutkulu aşk, Amy’nin gözlerinin kör olmasına sebep olmuştu.
Aşktan gözü kör olan Amy Blake’i dünyanın en mükemmel erkeğiymiş gibi görmesine neden oluyordu. Amy Winehouse Blake’e saplantılık derecesinde aşıktı. Onsuz yapamayan güçlü sanatçı, Blake’e sadakatle bağlıydı. Bu bağlılık onu, Blake’in karşısında savunmasız kalmasını sağlıyordu. Blake’ e karşı duygularını uçlarda yaşayan sanatçı, tüm hayatını adeta ona adamıştı.
Amy, Blake ile tanışmaya başladıktan sonra hızlı bir şekilde değişmeye başladı. Çevresindeki herkes tarafından fark edilen bu değişim, ilerleyen dönemlerde Amy Winehouse bilinmez bir çukura sürükleyecektir.
Aşırı dozda uyuşturucu kullanan Blake, Amy Winehouse ile beraberken de bu alışkanlığına hız kesmeden devam ediyordu. Hatta uyuşturucudan nefret eden güçlü sanatçının da, kullanmasına ve alışmasına neden olmuştur. Amy Winehouse, Blake ile beraber uyuşturucuya ve aşırı alkole de alışmıştı. Bu alışkanlık Amy’nin parlayan kariyerinin sonunu getiren en önemli etkenlerden birisidir.
Deli gibi madde kullanan sanatçı, Blake’i kaybetmemek ve onun kafa yapısına erişebilmek için her geçen gün daha fazla uyuşturucu madde kullanıyordu. Onu kaybetmemek için kendinden vazgeçen Amy, ona deli gibi aşık ve saplantılı bir şekilde bağlıydı.
“Bende Siyaha Geri Döndüm”
Bir küs bir barışık devam eden bu aşk, adeta bir roller coaster edasıyla hız kesmeden devam ediyordu. Amy Winehouse ‘un roller coastera benzettiği bu aşk zaman içinde onun yıpranmasına sebep oluyordu. Eski gücünü yitiren Amy, gitgide alkole ve uyuşturucuya daha çok bağlanıyordu.
Blake’e daha fazla bağlanmaya devam eden Amy, hiç beklemediği bir anda Blake’in onu terk etmesiyle karşı karşıya kaldı. Bu gerçekle baş başa kalan Amy yıkılmıştı onun için adeta hayat son bulmuştu ve her şey bitmişti.
Amy aşk acısı çekerken öte yanda Blake eski kız arkadaşına dönmüştü ve onunla bir ilişkiye başlamıştı. Tam o sıralarda Amy ise tüm zamanlarda efsaneleşecek o şarkıyı yazdı. Back To Black şarkısı güzel sanatçının yaşamış olduğu aşkı e içinde bulduğu duyguları anlatmaktaydı. Amy Winehouse Back To Black için hep ayrı ve özel bir yere sahip olacaktı.
O aşk acısı ile yazmaya başlayan Winehouse,
“Sadece kelimelerle vedalaştık
Yüz defa öldüm ben
Sen o kadına geri döndün
Ve ben de 'siyah'a geri döndüm” sözlerinin kaleminden dökülmesiyle efsane olacak bir hitin de oluşmasına sebep oldu.
Kariyerin Nirvanasında Ama...
Kariyerinin nirvanasını yaşayan Amy Winehouse, şarkının çokça beğenilmesini ve dinlenmesini sağladı. Milyonlara dinleyiciye ulaşan şarkı, kısa süre de bir hit haline gelmeye başlamıştı. Ama ne yazık ki konserlerinde aynı performansı yakalayamıyordu. Konserlerinde sürekli sarhoş olan ve şarkı söyleyemeyen sanatçı, konserlerinde yuhalanmasına neden oluyordu. Bu sebepten dolayı 2008 yılında kangren olmuş evliliğini kesin olarak bitirmiştir. Kariyerinin nirvanasını yaşayan Amy, maalesef aldığı hiçbir ödül ve övgüden mutlu olmuyordu. O sadece Blake arıyordu.
Müzik Dünyasından Beklenmeyen Acı Haber
Yollarını ayıran genç çift ayrı hayatlar yaşamaya başlamıştı. Yavaş yavaş toparlanmaya başlayan ve uyuşturucuyu bırakan Amy daha sağlıklı olmaya ve müzik yapmaya çalışıyordu. Öte yandan Blake ise eski sevgilisiyle beraber olup çocuk sahibi olmuşlardı. Buna rağmen halen Amy’nin peşini bırakmıyordu.
Onunla hala görüşen Amy Winehouse, Blake ile şiddetli kavgalar etmekteydi aşkları gibi kavgaları da fırtınalı olan bu çift tekrar görüşmeyi kesme kararı aldılar. Bu karar Amy’nin hayatını sonlandıracak ateşi de fitillemiş oldu.
Sanatçı çektiği acılardan dolayı 3 Temmuz 2011 yılında Londra’daki evinde aşırı dozda alkol ve uyuşturucu alarak hayatını kaybetti. 27 yaşında hayatını kaybeden yetenekli sanatçı sevenlerini, dostlarını ve müzik dünyasını koca bir yasa boğmuştu.
Ölümünden birkaç sene sonra Amy Winehouse biyografisi adı altında hayatı bir belgesel haline getirildi. Ve hayranları tarafından oldukça beğenildi