Yaşam

Hikayesiz de Mutlu Olmaya Çalışın

Aslında ben sonu mutlu biten hikayelere pek inanmıyorum, her hikayenin sonu bir şekilde mutsuzlukla bitiyor. Sonsuz mutluluk ya da üzüntü diye bir şey yoktur… Aşk hakkında konuştuğumuzda, prenseslerin hikayeleri kolektif bilinçdışına nüfuz eder. Ancak mutlu olmak ya da hikâyeyi "sonsuza dek mutlu yaşadılar" diye bitirmek için kimseyi keklememize gerek yok. Mutlu sonla biten bir hikâyeye ihtiyacımız yok. Mutlu sonla biten bir hikâye değil, hikayeler olmadan mutlu olmaya çalışmalıyız.

İhtiyacımız olan, kendi tarzımızda mutlu yaşamak, bağımsız ilişkiler kurmak, kaderimizi yaratmak. Yakışıklı prensleri ya da pembe dünyalarda yaşayan prensesleri seçmeyin.  Zaten çok fazla illüzyon var. Aşk, çocukken masal prenseslerin ya da prenslerin resmettiği gibi ya da inanmak istediğimiz gibi peri masalları gibi değildir.

Şimdi çok ağlamaktan tacını düşürdün prenses... Çünkü kurbağalar asla prense dönüşmez … Prensler artık sizi uçurmayacaklar ve sizi ejderhadan kurtarmayacaklar ya da sizi hayata döndüren öpücükler vermeyecekler. Zaten prenses olmanın nesi harika? Artık kadınlar oyuncak bebek değil, mühendis olabilir. Kim bir kale kulesinde kilitli kalmak ister? Neden güçlü, bağımsız, yetkili olmayı seçmiyorsunuz? Şimdi o kibir zırhını yırt at…Kuşlarla uçun ve üvey anneleri ve büyülü arabaları unutun. Pes etme ve kaderini kabul etmek yerine kendi kader yolunu çiz... Her şeyi sorgulayın, bir hikâyede yaşamayın, mutlu olmaya bakın.

Kırılgan ve narin bir porselen kadını olmak pek mantıklı değil, hiç de bana mantıklı gelmedi…Dürüst olmam gerekirse pembe elbiseler içinde başımda aptalca bir taç olmaktansa, hayatımı bir cadı süpürgesiyle uçmayı yeğledim… Bir kere saflığa ve masumluğa veda edin ve zekaya, kurnazlığa ve duygusal bağımsızlığa merhaba deyin. Prensini gelmesini beklerken ölme. Bir cadı olun, ejderhalarla oynayın, kurbağaları besleyin ve kazanınızda en iyi öz sevgi demlemelerinizi pişirin, içinizdeki şeytana öncelik verin… Kimse inkar etmesin içinde iyilik barındığını iddia eden tüm insanların içinde bir şeytan vardır… Evet! Çünkü cadılar ve şeytanlar hikayelerde bize anlatıldığı gibi kötü değiller! Gerçekler ve gerçekleri söyleyenlerdir…

Şimdi o aptal Prens, pelerininden ve kılıcından kurtul. Ejderhayla savaşmana ve prensesi kurtarmana gerek yok. Mutlu değilsin, sadece aşıksın. Sen çelikten yapılmadın, etten ve kemiktensin. Hayır, kendinizi kurtarmadan önce dünyayı başkalarından kurtarmak zorunda değilsin. Hikayendeki şeytan ol, cadı ol, kurt ol ama gerçekçi ol! Çünkü bir zırh bir ton ağırlığında ve bunu biliyorsun neden gerçeklerden korkuyorsunuz ki?

Hayatını kendini koruyarak geçirmek zorunda değilsin. Hissetmek ve keşfetmek için kendinize izin verin. Kendinizi kurtarın ve bir evlilik ve aşırı korumacı kralların kutsamasını aramak için kaleden kaleye gitmeye ya da yedi denizi geçmeye mecbur hissetmeyin.

Kötüler için zindanları olan perili şatolar aramayın. Duvarlar veya renkli düzlükler aramayın. Başımızı döndüren, kalbimizi alt üst eden ve gülümsemelere aşık olmamızı sağlayan gözler arayalım. Ama yüzümüze yerleştirdikleri gülümsemeler her zaman sahte olmuştur.
 

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi