Kolajen, hayvan ve insanlarda bulunan doğal bir maddedir, bazı türleri kırışık azaltmada ve dudak dolgunlaştırmada kullanılır. Bovin kolajen ise ölü inek derisinden çıkarılır, arındırılır ve sıvılaştırılır, dudaklara ve kırışıklıklara enjekte edilir. Alloderm dolgusu, insan cesetlerinden elde edilir ve daha dolgun dudaklar elde etmek için kullanılabilir. Bu bilgileri öğrenince bir yaşıma daha girdim :D, ben kendi halinde proteinlerinin yapı tiplerinden birisi olarak bilirdim, ama bu konuyu yazmaya karar verdiğimde bildiğimin çok ötesinde bilgilere sahip oldum elbette hepsini buraya yazmam mümkün değil fakat elimden geldiğince sizlere özet geçmeye çalışacağım. Vücudumuzdaki proteinlerin üçte birini oluşturan kolajen aynı zamanda bilinen en sağlam malzemelerden biridir, şöyle ki; 68 milyon yıl önce yaşamış bir dinozorun (tyrannosaurus rex) fosilinde sağlam kolajen proteinleri bulunmuş. Başta kemik ve deri olmak üzere tüm dokularda bulunan kolajen aynı zamanda genç ve pürüzsüz bir cilde sahip olmamıza da yardımcı olur. Son 10 yılda kolajenle ilgili çalışmalar hız kazanmış olmakla birlikte daha bilmediğimiz pek çok şey var. Kolajen dünyasında olup bitenleri kontrol edebildiğimiz gün, yaşam boyu gençliğin kapısını da aralamış olacağız.
Biliyorsunuz ki; hücrelerden oluşmayan hiçbir canlı yok, çok hücreli canlılarda benzer işlevleri olan hücreler bir araya gelerek dokuları, dokular da organları oluşturuyor, her bir dokunun milyarlarca hücresi var ve tümü uyum içinde çalışıyor, uyumlu çalışma için uygun yerleşim yerleri ve altyapı tesislerinin bulunması şart, çünkü milyarlarca hücrenin bir arada bulunması ve daha da önemlisi hareket sırasında dağılmaması gerekiyor. İnsan saatte ortalama 5 km hızla yürüyebilir, bunun 3-4 katı bir hızla koşabilir, en hızlı kara hayvanlarından çita saatte 70 km hızla koşar ve gerektiğinde hızını saatte 120 km’ye çıkarabilir, ani hız artışı özellikle av sırasında ona büyük bir üstünlük sağlar. Kuşlar ise, inanılması güç ama saatte 300 km hıza ulaşabilir, tüm bu hareketler sırasında canlıları oluşturan organlar (ve doğal olarak hücreler) dağılmaz, bulundukları yerlerdeki konumlarını muhafaza ederler. Tüm bunları neden anlattığımı belki merak ediyorsunuzdur çünkü, hücrelerimizi bir arada tutan ve istenilen işlevleri yapabilmelerini sağlayan şey özel proteinlerden oluşan bir yapıdır ve bu yapının ana çatısını proteinler oluşturur, kolajen de bu proteinlerin başında gelir.
Kolajenin Yaşam Süreleri
Kolajen hayli uzun ömürlü bir protein. yapımı ve organizasyonu için hücrelerimiz çok uğraşıyor, ancak diğer proteinler gibi onun da bir yaşam süresi var, yıpranan kolajenlerin yenisi ile değiştirilmesi gerekiyor. Hücre içi ve dışı proteinlerin yaşam süreleri farklıdır. Hücre içi proteinlerin yaşam süreleri saatler ya da günlerle sınırlıdır, bunlar hızla yenilenen proteinlerdir, hücre içinde bulunan proteinlerden en uzun ömürlü olanı histonlardır. Histonlar genetik bilginin saklandığı dna’nın organizasyonunda görev alır ve ömürlerinin 18 gün kadar olduğu gözlenmiştir, kolajenler hücreler arası alanda bulunur, yani hücre dışı protein olarak işlev yapar. Hücre içi proteinlerin hızlı döngüsüne karşılık, hücre dışı yapısal proteinler nispeten daha uzun ömürlüdür. Örnek vermem gerekirse deride bulunan "tip ı ve ıı kolajenin" 15 ila 95 yıl kadar durabildiği bildirilmiştir, kolajenleri yıkmak için özel bir enzim grubu kullanılır. Bunlar; "matriks metalo proteinaz" olarak adlandırılır ve her biri belli tip kolajeni daha küçük parçalara ayırır, kolajen hücre dışı bir protein olmakla birlikte yapımı gibi yıkımı da hücre içinde gerçekleşir.
Kolajenin İşlevleri
Bir halterciyi düşünelim bir haltercinin kaldırdığı yüzlerce kilogram ağırlık kolajenlere biner. Organlarımızı oluşturan hücreler kolajen sayesinde bir arada durur, kemiklerimiz kolajen sayesinde mekanik olarak dayanıklı ve işlevsel olabilir. Damarlarımız kolajen sayesinde esnek ve sağlamdır, kısacası vücudumuzda nereye bakarsak bakalım karşımıza kolajen çıkar, kolajen, dokuların şeklini belirlemede rol aldığı gibi metabolik olayları organize etmede de rol alır. Bundan birkaç yıl öncesine kadar kolajenin daha çok mekanik dayanıklılık sağlayan ve lif şeklinde organize olmuş bir yapı olduğu düşünülüyordu, oysa günümüzde kolajenin yapısı ve işlevleri ile ilgili çok önemli bilgiler elde edildi. Şimdiye kadar kolajen süper ailesinin (büyük aile) 28 farklı üyesi tespit edildi, kuşkusuz bunların tümünün işlevi ve yapısı aynı değil. Bunlar mekanik dayanırlık sağlamakla birlikte daha pek çok ek işleve de sahip. Kolajen hücre dışına gönderildiğinde de hücre ile sürekli etkileşim içindedir, böylece hücre, kolajenle ilgili olup biten her şeyden haberdar olur, bu amaçla hücrelerin yüzeyinde kolajeni tanıyan almaçlar bulunur, kolajen bu almaçlar yoluyla hücre ile iletişim kurar, bu etkileşim ile kolajen hücrenin çoğalmasını, gerekirse başka yere göç etmesini ya da şekil değiştirmesini düzenler. Buradan da baktığımızda aslında vücudumuzun içinde bulunan tüm hücrelerin aslında nasıl bir sanat eseri olduğunu anlıyoruz.
Kolajen Ve Cilt Yaşlanması
Şüğhesiz ki en ağır organımız olan cilt, toplam ağırlığımızın %15’ini ve daha fazlasını oluşturur. cildimiz, adeta barkodumuz. Üstelik sadece dış görünüşümüzü yansıtmakla kalmıyor, içimizde olup bitenlerin de aynası, dış dünyanın tüm olumsuz etkenlerine karşı bizi bir zırh gibi koruyor. Sadece sıcak, soğuk gibi iklim etkilerinden değil aynı zamanda hastalık yapıcı pek çok mantara, parazite, bakteriye ve virüse karşı da bizi korur. Derimiz iki tabakadan oluşur: Üsteki tabaka epidermis, alttaki ise dermis olarak adlandırılır.
Cildin organizasyonunda ve iki tabakanın birleşiminde kolajen önemli rol oynar. Derinin esneklik ve dayanıklılığını sağlayan kolajen tip ı ve tip ııı’tür. Bunlar dermiste en bol bulunan proteinlerdir. cilde mekanik dayanıklılık yanında gergin bir görünüm de verirler. Deride kolajenin yanında glikozaminoglikan adlı bileşikler (zincir şeklinde bir tür şeker) ve önemli bir protein olan elastin de önemli yer tutar, bunlardan özellikle glikozaminoglikanlar derinin su tutmasında önemlidir, cildin yaşamsal işlevlerini sağlıklı bir biçimde sürdürürken, hücreler arası alanda belli oranda su tutması gerekir, cilt yaşlanınca giderek esnekliğini kaybeder, kurumaya başlar ve hiç sevmediğimiz kırışıklıklar ortaya çıkar.
Güneş kuşkusuz yeryüzündeki yaşamamızın kaynağı, onun yokluğu yaşamın yokluğu demek, ancak bu dostumuzun bazı zararlı yönleri de var. Cildimizin yaşlanmasına neden olan en önemli iki dış etken güneşin zararlı ışınları ve tütün. İşte o zaman şu soruyu sormalıyız, "güneş ışınları nasıl oluyor da derimizde yaşlanmaya ve kırışıklıklara neden oluyor?", "derimiz neden güneşe maruz kalınca daha hızlı yaşlanıyor?". Güneş ışınları hem doğrudan proteinlerin yapısını bozuyor, hem de onların yıkımını sağlayan bazı enzimlerin etkinliğini artırıyor. Uzun ömürlü proteinlerin yıkımı beraberinde pek çok sorun da getiriyor, proteinlerde bulunan bir grup amino asit (aromatik amino asitler olan fenilalanin, tirozin, triptofan) özellikle güneşin ultraviyole ışınlarını emer, onların etkilerine açıktır. üstelik bu amino asitler derideki hücreler arası proteinlerde nispeten daha fazla bulunur. Güneşin zararlı ışınları ayrıca dna’nın yapısını doğrudan bozar ve cilt kanserinin gelişimine neden olur, derinin hem iç hem de dış etkenlerin etkisiyle yaşlanmasını geciktirmek için a vitamini içeren kremlerin ve nemlendiricilerin kullanılması yararlıdır. A vitamininin kolajen sentezini artırdığı ve mevcut kolajenlerin yıkımını yavaşlattığı düşünülüyor. Yani sonuç olarak, uzun yıllar sadece kemiklerde ve tendonlarda etkin olduğu düşünülen kolajenin pek de öyle olmadığı artık biliniyor. Kolajen dünyası sürprizlerle dolu değil mi? :) , üstelik alzheimer gibi sinir sistemi hastalıklarından, kanser ve yara iyileşmesine kadar her alanda karşımıza çıkıyor, günümüzde hala keşfedilmeyi bekleyen kolajen, genç araştırmacıları bekliyor efendim...
Kolajenin Faydaları Nelerdir?
Kısaca pardon uzunca kolajenden bahsettikten sonra faydalarından bahsetmek istiyorum, gördüğünüz üzere vücudumuzun temel yapısını oluşturan kolajen öyle azımsanacak kadar basit değilmiş değil mi? Vücudumuz için bu kadar önemli olduğunu öğrendikten sonra gelelim faydalarına ve başka hangi işlevleri varmış onları öğrenelim.
- Kolajen, tüm vücuda sağladığı canlılık ve esneklik sayesinde cilde de esneklik katıyor.
- Kırışıkların oluşmasını önlerken var olan kırışıklıkların da görünümünü hafifletiyor.
- Aynı şekilde vücutta oluşan çatlaklara da iyi geliyor.
- Cilt sağlığına faydalarının yanı sıra kolajen, vücuttaki yağların azalmasına yardımcı oluyor.
- Bu özelliği sayesinde damar tıkanıklığı, kalp krizi gibi çeşitli kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor, var olan sorunların iyileşme sürecine katkıda bulunuyor.
- Sindirim sisteminin düzenli bir şekilde çalışmasına destek oluyor.
- Hem sindirimi düzenlediği hem de yağların azalmasını sağladığı için kilo vermek isteyenlere de yardımcı olduğu söyleniyor.
- Dokulara kazandırdığı canlılık ve esneklik sayesinde bağırsaklara da iyi gelen kolajen, özellikle bağırsaklarda oluşan sorunların daha hızlı onarılmasını sağlıyor.
- Karaciğer sağlığında da önemli etkilere sahip olan kolajen, karaciğeri toksinlerden, bir başka ifadeyle zararlı ve yabancı maddelerden arındırıyor.
- Kornea üzerinde olumlu etkilerde bulunduğundan göz sağlığı için de olmazsa olmaz maddelerden biri olarak görülüyor.
- Kemikleri güçlendirici bit etkisi olduğundan kolajen, vücuttaki kemik yoğunluğunun artmasını sağlıyor, kemik sağlığını koruyor.
- Eklem ve kaslarda oluşan ağrıların hızla geçmesine yardımcı oluyor.
Kolajen İçeren Besinler Nelerdir?
Gördüğünüz gibi kolajenin vücudumuza faydaları aslında saymakla bitecek gibi değil, çünkü o tüm vücut dokularımızın en önemli dostlarından. Peki vücudumuzda yeterince kolajen olması için yapabileceğimiz bir şeyler var mı dersiniz? Tabii ki evet. Vücuttaki kolajenin artmasını sağlayacak besinlerden destek alabilirsiniz. İşte kolajen içeren, vücudunuzdaki kolajen miktarının artmasını sağlayacak yiyecekler şöyle:
- Kemik suyu
- Balık
- Kırmızı et ve et ürünleri
- Üzüm çekirdeği
- Kırmızı meyveler ve sebzeler (Çilek, pancar gibi)
- Sülfür içeren besinler (Muz, sarımsak, yeşil zeytin, kereviz gibi)
- Soya ve soya ürünleri
- A vitamini içeren besinler (Havuç, ıspanak, şalgam gibi)