Yaşam

Zaferler Haftası

Yıllar önce otağından çıkan bir kağanın kutup yıldızına baktığı an kurduğu düşte saklı aslında her şey…

Bilge Kağan’ın babası İlteriş’ten aldığı öğütleri gerçeğe dönüştürecek kuvveti ve hayal gücü vardı. Bunu ilk olarak danışmanı Tonyukuk’a anlattığında ondan da olur almış ve hatta Yolluğ Tigin’e Orhun Yazıtları’nı yazdırmışlardı.

O, çok büyük devrimleri gerçekleştirmiş ve ölümsüz bir eser bırakmıştı bugüne. Aradan yıllar geçmiş ve Orta Asya bozkırlarından akın akın Anadolu’ya gelmeye başlamışlardı. Anadolu’yu mayalayan halklardan biri olan Türkler, bu kez bağımsız bir devleti Anadolu’da kurmanın hayallerini kurmaya başlamışlardı. Bu düşün sahibiyse Sultan Alparslan’dı.

Ettiği dualar, gördüğü rüyalar ve emrindeki askerlerinden aldığı güçle Malazgirt Ovası’nda çarpıştığı Batı’nın yedi kollu devlerinden birini devirmeyi başardı. Alparslan, artık Anadolu’nun fatihiydi. Yıllar sonra aynı toprakları işgal eden Batı’ya önce Fatih sonra da büyük komutan kurucu liderle aynı cevabı verecekti Türk milleti.

1071 yılının Ağustos ayı sıcağında alnındaki terleri hafifçe silen komutan, ordusuna üzerindeki beyaz renkli giysilerini göstererek “İşte kefenimizi kuşandık, gazamız mübarek olsun!” derken yıllar sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum!” sözlerine ilham kaynağı olacağını bilmiyordu.

Ancak kesin olan şuydu ki Büyük Türk Devleti, tarihi dönemlere ayırmak amacıyla Hun, Göktürk, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye isimleriyle tanımlasak bile tek bir devletin maziden atiye dek gelen bir devamlılık içeriyordu. İlk başkanı Oğuz Kağan olan bu Büyük Türk Devleti’nin de son kurtarıcısı yine bozkurt ruhlu büyük bir insan olacaktı: Gazi Mustafa Kemal… Halkının deyimiyle Atatürk…

Atatürk’ün çocukluk ve gençlik yılları bağımsız ve ileri bir Türk ülkesi kurma hayaliyle geçti. Belki de dünyaya gelmekteki tek amacı buydu. Bu doğrultuda çalıştı ve sonunda tarihler 1922 yılının Ağustos ayını gösterdiğinde artık muzaffer bir komutan olmaya çok yakındı.

Anadolu o günlerde yeniden ve öylesine kutlu bir şekilde var oldu ki yer gök ay yıldızı en kırmızısıyla kabullendi. Artık bu kadim topraklar bir daha Türk’ün elinden çıkmayacak ve ölümsüz bir şekilde Atatürk’ün gençlerinin olacaktı.

Zafer uğrunda ölümü göze alan Alparslan, Atatürk ve onların kutlu ordularının büyük mücadeleleri günümüze dek kutlanacak büyük zaferlere imza attılar. Şimdi bu toprakları var oluş sürecindeki en doğal günlerine ve insanlığın mayasında saklı olan akılcı bir dünya özlemini ülkenin dört bir yanına yaymanın vaktidir.

Zafer, zafer benimdir diyebilen kişiyle beraber olmaya devam edecek ve her gün yepyeni bir zaferin müjdecisi olacaktır. Bu nedenle 1071’den miras kalan bayrağı 1923’te en yukarıya taşıyan Atatürk’ün hayallerini gerçekleştirmenin ve yurdu, dünyanın en gelişmiş vatanı yapmanın zamanıdır.

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi