Yaşam

Gönüllü Köleliğiniz: Ego

“Ego” kelimesini çok duyarız, ya kendini beğenmişlik olarak, ya bencillik olarak birçok tanım kalıbına sokulur, aslında hepsi de yanlıştır, bize sonradan kazandırılan “ego” düşüncesi biz doğduğumuz an yoktu, çocuklara bakın, çocuklar da yüksek ”benlik” duygusu gelişmemiştir. Bir çocuğun yetişmesini göz önüne getirin şimdi; önce anne babanın, ötekinin farkına varır ve sonraysa sizinle ve diğerleriyle… ama çocuk asla kendi kimliğinin farkında değildir, çoğu çocuk zamanını annesi ile geçirir dolayısıyla o sadece annesinin farkındadır, onun söylediği, kullandığı cümlelere odaklanır, bir anne çocuğuna gülümseyip, “aferin bebeğime, sen dünyanın en güzel çocuğusun” dediğinde, çocuk kendini mutlu hisseder ve geçmiş olsun nur topu bir “ego” ve “ben merkezli” bir çocuk doğmuştur.Yalnız bu “ben merkezli” doğuş bir yanılsamadır, tıpkı aynaya baktığımızda aynadaki kişinin gerçekte biz olduğumuzu sorguladığımız gibi, çocuk da farkında değildir, ne zaman ki biri onu eleştirir, başarısız olduğunu ya da çirkin olduğunu söylerse o zaman ego ortaya çıkar, kendini değersiz hissettiren, işe yaramaz hissettiren, mutsuz hissettiren hastalıklı bir ego ortaya çıkar buna bir yanılsama desem pek de yanlış olmaz. “Ben” dediğiniz de çoğu zaman konuşan siz değilsinizdir; o zihinsel yapının, benlik duygunuzun yönleridir. Evet ego aslında bir zorunluluktur, çünkü ancak o zaman doğal “senin” veyahut “gerçek olmayan senin” ancak o zaman farkına varırız, gerçeğin ne olduğunu asla bilemeyiz, bunu bilmek için aslında “gerçek olmayan senin” bilmeniz gereklidir, bir çok insan kendi sahteliklerini bile kendinden saklar gerçeklik çoğu insana acı verir, nitekim kimse kendine “ben kötüyüm, kıskancım, bencilim, yalancıyım, hilekarım, insanlara sadece egomu tatmin etmek için yaklaşıyorum…..” demez, gerçek senin ortaya çıkması için önce sahte benliğinizi ortaya çıkarmanız lazım, aynanın karşısına geçip tüm bunları kendinize sorup cevaplamanız lazım. Makalelerimde fark etmişsinizdir, sürekli kendimi eleştirir, geçmişimin hatalarını sizinle paylaşırım, geçmişimde “gerçek kendimle” yüzleşmekten hep kaçtığım için, ne hata yaparsam yapayım paylaşmaktan, anlatmaktan utanırdım, aslında utanmazdım, hatalarımı söyleyip, anlattığım kişi ya beni küçük görürse, ya aşağılarsa hastalıklı egomun korkusuyla paylaşamazdım, ilk önce hatalarımı kendi yüzüme vurdum, karşıma bir Yasemin’i aldım, istemediğim yönlerimi ona anlattım, gerçek yasemin sinirlendi bağırdı çağırdı, ağladı, krizler geçirdi, ama ben ancak bu şekilde doğamı bulabilirdim.   Kimse aslında siz olduğunuz için yanınızda değildir, gözlerinizi açın ve bakın sadece gerçeği görün, gerçeği görün ki doğallığınızı, gerçek benliğinizi öyle yakalayın. İş arkadaşlarınız, okul arkadaşlarınız, yakın dostlarınız hatta aileniz için bile onların derdi siz değilsinizdir ne kadar acı değil mi? Onların aslında tüm dertleri toplumdur. Ego toplumsal bir yapıdır, insanlar aslında sizin gerçekte kim olduğunuzdan daha çok, topluma uygun bir yapıda mısınız diye, hayatlarına alır, ya da ona göre takdir toplarsınız. Son 2.5 yıldır fiziksel olarak toplum değerlerine aykırı olarak bir hayat sürüyorum, çevremdeki birkaç insan elini ayağını benden çekti, çünkü toplum kurallarına göre bir dış görünüşüm yok, bakın sadece dış görünüşten bahsediyorum, sizin gerçekte kim olduğunuzu bilseler ilk yapacakları şey sizi dışlamaktır ama şu var ki; toplumun asla öz benliğinizi kontrol altında tutmaz, ama toplum bir ego yaratır ve bunu istediği yönde kullanabilir. Siz ahlaklı bir hayat sürüyorsanız toplum sizi önemser. Ahlak kesinlikle görecelidir, nasıl giyindiğiniz, nasıl hareketler ettiğiniz, işinizde nasıl başarılı olduğunuz, konuşurken nasıl cümleler kullandığınızla doğru orantılıdır. Bir iş yaptığınızda, bir ürün çıkardığınızda, bir sunum hazırladığınızda, bir çizim ya da proje yaptığınızda, hemen ilk yaptığımız şey direkt birilerinden onay almaktır, ya da tanıdığınız bir insana “nasıl biri olduğunuz” hakkında yorum yapmasınız istersiniz, sizin kim olduğunuzu aslında hiç kimse bilmez, siz sadece insanların sizi nasıl görmek istiyorlarsa kendinizi ona göre şekillendirirsiniz, başkalarının sizin hakkınızda edindiğiniz bilgiler kesinlikle sahtedir, aslında var olan sizin içinizde sadece size ait olan gerçek benliğinizi taşımaktasınızdır, dışarıdan herhangi bir kişi buna şekil veremez. Bu da demek oluyor ki sizin aslında iki benliğinizin var olduğudur, bunun birincisi; doğduğunuz anda size verilen benlik ( doğal benliğiniz) ikincisi ise; toplum tarafından kazandırılmış benlik (sahte benliğiniz). Bu öyle bir şeydir ki; toplum tarafından size kazandırılan benliğiniz daima ön plandadır, çünkü toplumsal ego sizi belli şekillerde davranmaya iter, sadece o zaman toplum sizi takdir r eder, istedikleri şekilde yürümek, istedikleri şekilde konuşmak hatta belli bir şekilde kahkaha atmak; belli bir tarzı, ahlakı, formülü takip etmek zorundasınız, ancak o zaman toplum sizi takdir eder, ve etmezse de egonuz sarsılır, egonuz sarıldığı zaman ise ne olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilemezsiniz değil mi? Öz benliğinizi ortaya çıkarıp, egonuzdan kurtulmanız gereklidir, bu ilk başta sancılı olabilir, yukarıda dediğim gibi bizler gerçeklerden kaçan varlıklarız, acı verse de bir müddet sonra gerçek huzura ve mutluluğa kavuştuğunuzu göreceksiniz. Çünkü bizler doğanın o kadar mükemmel canlılarız ki, doğanın direkt içindeyiz, hiçbir şey bizim sayemizde var olmadı, yaşamımızı daha rahat sürdürebilelim diye yaratıldı, ne hayvanlar, ne ağaçlar, ne çiçekler bize ait, biz Doğa’ya aitiz, bu yüzdendir ki kendi doğamızı bulmamız lazım, bir çiçek ferahladığında, bir hayvan özgürlüğünde, bir çocuk gülüşünde daha fazlası değiliz biz inanın, merkeze bağımlı halde olmaktan kurtulun, siz toplumsal egolu merkeze bağlı oldukça ondan kurtulamazsınız, öz benliğinize kavuşamazsınız.   Bundan kurtulmak için ilk başta acı çekeceksiniz, içinizdeki diğer “ben” ile bir savaş halinde olacaksınız, bir kaos ortamı yaratacaksınız kendi içinizde, kimi zaman sizi mutlu eden egonuzdan kurtulmak sizi korkutacaktır, ama bu böyle olacaktır, ama eğer cesaretli iseniz emin olun bu süre çok daha kısa acısız ve sancısız olacaktır, kendimden biliyorum, bakın ben burada zaman zaman tüm kirli benliklerimi size döktüm, çünkü ben toplumun bana dayattığı egoları yıkalı çok oldu kendimde, eleştirilmekten korkmuyorum, eleştirilsem bile tebessüm ediyorum, takdir görmesem bile sadece toplum için mi yoksa kendi benliğimde başarısız olup olmadığımı sorgularım, o yüzden cesaretli olun kendinizi tanımakta, öz benliğinizi ortaya çıkarmakta. Siz de mesela bir defter tutup, günlük olarak toplumun size dayattığı sahte benliklerinizi yazın. Örneğin; aslında sinirli birisinizdir ama toplum tarafından dışlanma korkusu ile sakin biri olarak kendinizi gösteriyorsunuzdur, bu örnek şeklinde kendinizi not alırsanız bu süreci daha rahat atlatabilirsiniz. Korkusuz, cesur olmak zorundasınız, tüm bilinmeyenlere doğru adım atmalısınız ki, tüm sınırlarınız kaybolabilsin, belki bir süre başınız dönecek, kendi içinizde depremler olmuşçasına çok korkacak ve sarsılacaksınız ama eğer cesur olur, geri çekilmeyip kendi doğanızı aramaktan vazgeçmezseniz, o sizi siz olmaktan çıkaran egonun kucağına düşmezseniz, ya bir kere düşünsenize tüm hayatınız, tüm yaşantınız boyunca orada duran gizli bir benliğiniz var, bir ruhunuz... işte bu sizin doğal benliğiniz, düşünmesi bile insanın kulağına nasıl muazzam geliyor değil mi? Yeter ki onu bulmaktan korkmayın, bir kere onu bulduğunuzda her şeyin değiştiğine, her şeyin yerine oturduğuna, hiç beklemediğiniz tesadüflerin gerçekleştiğine belki de şahit olacaksınız. Hiçbir şey olmasa bile kendi doğanızın bulmanın huzuru içinde olursunuz, çünkü teslim olmuş olacaksınız, teslimiyetle birlikte içsel dinginliğiniz de olacak. "Egoist insan, tek başına kalmış meyvesiz bir ağaç gibi kurur gider." Turgenyev

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi