Geçtiğimiz bir önceki sene bu senenin tatil planlarını yapıp ne hayaller kurmuştuk oysaki değil mi? Yazın mis gibi kokusunu doya doya içimize çekecektik, rahatça özgürce eşimizle, dostumuzla dip dibe bir tatil hayalimiz vardı, bu sıcak havalarda da serinlemenin en güzel yolu da elbette denize havuza gitmek olur, tedbiri elden bırakmayıp mesafesini koruyarak tatiline gidenler oldu ya da olacak, sanki hiçbir şey yaşamamışız gibi unutan insanlar da sosyal mesafeden bihaber, maskeden bihaber, dip dibe eğlenerek gülerek tatillerini yaptılar, yine toplu açılış kutlamalarında keza yine öyle, ne sosyal mesafe ne hijyen hepsi unutuldu, işi riske atmayıp benim gibi tüm tatil planlarını bozup evde kendini karantinaya alanlar ya da izinli olmalarına rağmen bu süreci evinde geçirenler de oldu, netice de bu süreç bizim en çok da psikolojik olarak üzerimizde bir etki oluşturduğu bir gerçek var. Her gün acaba bugün vaka sayısı düştü mü diye haberleri açıp izliyor ya da takip ediyoruz, ama maalesef önlemleri elden bırakınca vaka sayısı her gün daha çok artmaktadır.
Bizler ancak istikrarlı ve inançlı olursak bu süreci rahatlıkla atlatabiliriz, sadece kendi sağlığımız için de değil sevdiklerimizin de sağlığı için. Ben bu salgın günlerinde evde oturmaktan sıkıldım mı, evet çok sıkıldım, tatil için ayırabilecek param var mı, evet var ama buna karşın canım tatlı, denize gireceğim diye hiç bir güç beni tatil beldelerinde yüzlerce insan ile dip dibe bulunmaya zorlayamaz, gerekirse balkona plastik havuz kurarım, küveti doldururum ama bu sene tatil yapmam dedim en başta, ha kendime ait küçük bir adam olsaydı ancak öyle gidebilirdim tatile.
Hepimiz gönlümüz rahat bir şekilde markete gidebilme, özellikle nemin yoğun olduğu şehirlerde normalde de nefes almak zorken, üstüne bir de maske takmak daha zorlaştırıyor, hepimiz maskesiz rahat bir nefes alma hayali de kuruyoruz, yürüyüş yapabilme ya da ne bilim canınız ne istiyor, gönlünüzce yaşayacağınız günlerin hayalini kuruyorsunuz biliyorum, tabii kendi canı le birlikte sevdiklerini de tehlikeye atan insanlar ne yaptı? Sosyal mesafe dendi, millet birbirinin derisine nüfuz edecek neredeyse, evde kalın çıkmayın dendi pencerelere çarşaf bağlayıp kaçmaya çalıştı insanoğlu, kalabalık ortamlardan uzak durun dendi müzik eşliğinde parti verildi, taşıyıcı olmanız riskine karşı insanlarla olan temasınızı en aza indirin, hatta temasta bulunmayın dendi kurban kesip yemek verdiler, akraba ziyaretine, geçmiş olsuna gittiler, yüzmeyin demiyorum yine yüzün yine denize girin ama kalabalıklardan uzak kendi kişisel havuzunuz varsa kişisel havuzunuza girerek yüzün, yani düşünsenize dışarıdan eve geldiğinizde bir şey olacak mı endişesiyle öpmeye kıyamıyorsunuz yakınızı ama beach club’lar da dip dibe eğlenip, maskesiz bulunduğunuz ortamın ardından eve gidip sevdiklerinizle aynı ortamda olabiliyorsunuz, bu yüzden lütfen kurallara uyalım, ancak sabırlı olursak zevklerimizden özgürlüğümüzden ödün verirsek bu süreci rahatlıkla atla biliriz. Eğer turizmciler taşlamayacaklarsa beni “bu sene de eğlenmeyi verin canım!” demek istiyorum.
Peki, tatile gitmeyim tüm özgürlüklerinden ve zevklerinden ödün veren kişilerin yaşadığı bunca baskının psikolojisine olacak? Ve birçok kişi hala koronavirüsün kaygılarını üstünde taşımaktadır, bunun için; hayatımızda küçük büyük yaşadığımız kaygı anlarını bir düşünelim, bir durum veya olayı adlandıramadığımızda, bize tüm belirsizliğini dayattığında oldukça kaygılanmaya başlarız. Bu kaygıyı yatıştırmak içinse bu durum ve olayı daha belirgin hale getirmek için bilgi edinmeye çalışırız. Yaşanan beklenmedik bir durum karşısında kendi ruhsallığımızı koruyabilmenin yolu bilmediğimiz şeyi daha bilinir hale getirmektir. Çünkü bu bilinmeyen üzerindeki kontrolümüzü arttırır ve gerekli bilgilerle önlemeleri almaya başlarız. Kaygının birinci rahatlama yolu budur.
Evdeyiz sürekli, ya da işe gidiyoruz iş arkadaşınızla eskisi gibi yakın değilsinizdir, hele benim gibi temas bağımlısı insanların belki de en çok zorlandığı bir süreçtir bu, seviyorum sarılmayı sevdiklerime, dokunmayı, öpmeyi seviyorum sevgimi öyle ifade ettiğimi düşünürdüm ta ki pandemi kapımızı çalana kadar, hareket ve özgürlüğümüzün kısıtlanması sınırlı sosyallik, iletişimin azalması, sevdiklerimiz, yakınlarımıza dokunamamak sinir ve stresi de kendisi ile birlikte getiriyor, düşünsenize uzun süredir görmediğiniz biri ile karşılaşıyorsunuz sarılmak öpmek işitiyorsunuz ama sarılamıyorsunuz, bundan daha az kötü bir şey yoktur diye düşünürsünüz. En stresli, kaygılı, üzgün olduğumuz anlarda birine sarılmak her zaman iyi gelmez mi? Ancak tam da burada sözsel iletişimin işlevini unutmamak gerekir. Dil fiziksel temas dışında karşıdaki kişi ile iletişimimizi sağlar. Duyguların aktarımı dille mümkündür. Bu süreçte olabildiğince aile içinde ve sevdiklerinizle duygularınızı birbirinizle paylaşmak açmak iyi gelecektir.
Genelde yoğun bir çalışma döneminden sonra evde olmayı hayal ederiz ve yapmak istediklerimizi gerçekleştirmek için gerekli zamanımız olduğunu hayal etmekle yetiniriz. İşin bu noktadaki iyimser tarafı kendinizi geliştirmek adına, dinlenmek adına yapabileceğiniz birçok şeyi bu süreçte evinizde yapabilirsiniz. Bu süreci verimli bir zamana çevirmek elimizde, evet belki uygulamak çok zor olacaktır sizin için, ama yapabileceğimiz şeylerin de olduğunu unutmamak gerekir, bu süreçten ruhsal anlamda da sağlıklı çıkabilmek için bu önlemleri almanın oldukça önemli olduğunu düşünüyorum, uymadığınız takdirde kendinizi tüm kaygı ve endişelere teslim ettiğiniz müddetçe bu sürecin sonuna gelindiğinde psikiyatri servisleri, psikoloji klinikleri birçok kaygı ve depresyon vakaları ile kendinizi oralarda bulursunuz, sevgili okuyucularımın asla bu durumda olmasını elbette istemem, gün içerisinde kaygı ve endişeden dolayı nefes almada güçlük çekiyorsanız nefes egzersizlerini yapmanızı öneririm, nasıl yapacağım derseniz o an hemen; 3 saniye nefes alın- 6 saniye nefes verin, ya da 4 saniye nefes alın – 8 saniye nefes verin, hatta yapabilirseniz nefes alma-nefes verme arasında alma süresi kadar nefesinizi tutabilirsiniz, veya yoga-meditasyon yapabilirsiniz, bunlar sizi oldukça rahatlatacaktır.
İlla evde dört duvarlar arasında sıkışmanıza gerek yok, kendi minyatür tatilinizi bile yapmanız mümkün. Nasıl mı olacak? En basiti, zevkinize göre hazırladığınız mis gibi yasemin kokuları eşliğinde balkonunuzda yemeğini yiyebilir, kavunun hoş kokusunu, bir dilim buz gibi karpuzun serinliğini, ay ışığında dinlenen güzel bir müziğin ritmine kendinizi kaptırabilir, kocaman bir külah çikolatalı dondurmanın içinizi ferahlatan lezzetini, sessiz kuytu serin bir buz gibi limonatanızı elinize alıp köşede okuduğunuz kitapla yeni dünyalar keşfedebilirsiniz. Yine de ortamdan çok sıkıldığınız anlarda belki tükendiğinizi ve yorulduğunuzu hissettiğiniz zamanlar da kabuğunuzu kırıp, yenilenmek, yeniden doğmak istediğinizde, deniz olan bir şehirde yaşıyorsanız, insanların daha az bulunduğu bölgelerde güneş ışığının verdiği enerji ile çıplak ayakla kumsalda yürümek, geceleri esen meltem rüzgârlarıyla serinlemek sizi biraz rahatlatacaktır, eğer deniz olmayan bir şehirde yaşıyorsanız bol yeşilliklerin olduğu bir ortama gidip doğayla baş başa kalmak, yeşili ve maviyi yakından tüm renkleriyle yaşayarak huzuru içinize çekmek sizi oldukça rahatlatacaktır.
Unutmayın; Bu oldukça zorlu süreci en kısa sürede, en sağlıklı şekilde atlatmak ve yaşamımızın, özgürlüğümüzün iplerini yeniden elimize almak bizim elimizde. Hepinize en doğalığından sağlıklı günler dilerim :)