Meydanda aşık oyunu oynayan çocuklar kaçışırken içlerinden sadece bir kişi kendilerine hızla gelen boğaya karşı durma cesaretini gösterdi. Kara Boğa, bu cesur çocuğa boynuzlarıyla vurmak üzereyken kalakaldı. Çünkü çocuğun yumruk yaptığı iki eli boğayı durdurmuş hatta bir süre sonra da yere yıkılmasına neden olmuştu.
Asya, koşar adımlarla çocuğun yanına gelerek onu kutladı. Korkut Ata, büyük bir cesaret örneği sergileyen çocuğa “Senin adın Boğaç olsun!” derken gururluydu. Boğaç, Asya’ya bakıp gülümsedi ve “Kaçarak değil mücadele ederek yaşanır, tabiat bana bunları öğretti.” dedi. Korkut Ata, Boğaç’ı bir kez daha tebrik ettikten sonra meydandan ayrıldı.
Asya ve Boğaç, o olaydan sonra çok iyi arkadaş oldular. Obanın her yerini gezdiler. Kopuz dinlediler, masal anlattılar, destanlara eşlik ettiler. Asya, geçen üç günün ardından artık kendi dünyasına dönmek istediğini söyleyince Yumak göründü bir kez daha. Bu sevimli kara kedi, “Madem dönmek istiyorsun o hâlde gidiyoruz Asya.” diyerek onu yolculuğa davet etti.
Korkut Ata ise “Giderken sizinle gelmek ve sizin dünyanızı keşfetmek isteyen Boğaç’ı da yanınıza alabilirsiniz.” dedi. Boğaç, Asya’nın sözünü ettiği dünyayı çok merak ediyordu. Ayrıca destanlardaki Erlik Han, Tepegöz, Koncolos gibi kötü yaratıkların da olmadığı bir dünyada yaşamak ilginç olacak diye düşünüyordu.
Korkut Ata, çocukları uğurlarken Boğaç’ın kulağına doğru eğildi ve şu sözleri söyledi: “Sanma ki tüm canavarlar alt edildi, her dönem bir yenisi eklendi. Buradaki Erlik, yıllar sonra ekranlarda birer karaltı olarak belirdi. Yok olduğunu düşündüğün ne varsa birer Tepegöz gibi her yolun başına dikildi. Canavarlar; masallardaki mağaralardan modern şehirlere, göklerden yağız yerlere indi.”
Bu sözlere anlam veremedi Boğaç. Asya’nın şaşkın bakışlarına denk geldi. Korkut Ata’ya sarıldıktan sonra Yumak’ı takip ederek Asya ile geleceğin dünyasına geçiverdi.
Çocuklar kendilerini günümüz dünyasında bulunca şaşkınlıkla etrafa bakmaya başladılar. Yumak, onları Asya’nın evine çok yakın bir parkın ortasına getirmişti. Etraftakiler birden parkta beliren bu iki çocuğa hayretle bakarken Boğaç, üzerindeki giysilerin bu döneme hiç de uygun olmadığını düşündü.
Asya, Boğaç’ı yerden kaldırarak “Hadi koş gidiyoruz!” diye seslendi ona. Hızlıca ayrıldılar oradan. Onlar parktan ayrılırken etraftakiler, tüm bu olup bitenleri şaşkın bakışlarla izlemeye devam ettiler. Asya, evlerine ulaştıklarında kapının zilini birkaç kez çalmasına rağmen kapıyı açan kimse olmadı. Cebini yokladı ve anahtara ulaşınca içini mutluluk kapladı ve kapıyı açtı.
Boğaç, içeri girdiğinde salondaki büyük kitaplığa dikkatle baktı. Bir tanesini aldı ve içindeki resimlere göz gezdirdi. “Ama bu, Dede Korkut’a ne kadar da benziyor böyle!” dedi. Asya, “Evet ta kendisi.” diyerek gülümsedi.
Salonda oturup yorgunluklarını atmaya çalıştıkları sırada Yumak yeniden ortaya çıkarak “Evet, çocuklar zamandaki yolculuğumuz devam ediyor; dünyamıza dönmüş olsak da rahat rahat oturamayız.” dedi.
Asya, “Neden?” diye sordu. Yumak, Boğaç’ın oraya gelmesinin tesadüf olmadığını ve önemli bir görevinin bulunduğunu söyledi. Bu sözler karşısında şaşıran Asya, nedenini sorguladı.
Yumak, dünyanın başının internetle ve akıllı telefon uygulamalarıyla dertte olduğunu söyledi. Özellikle “Surab” isimli bir uygulamanın çok hızlı yayılarak tüm telefonlara ulaştığını ve bu uygulamaya sahip kişilerin de sosyal becerilerini yitirdiğini ifade etti.
Boğaç ise “Peki, ben ne yapabilirim, hem bu uygulamalar da neyin nesi, neler oluyor böyle?” diye ardı sıra sorular sormaya başladı. Asya, “Ben bile yetişemiyorum tüm bu akıllı telefon çılgınlığına, Boğaç nasıl anlayabilir ki?” diye çıkıştı.
Yeşil gözlerini ve kara başını çevirerek çocuklara sertçe bakan bilgiç kedi Yumak, bir kez daha bilmiş tavırlarıyla konuşmaya başladı. “Bakın, çocuklar. Boğaç, kendi dünyasının kahraman çocuğuydu ve şimdiki çocukların da böylesi gerçekçi kahramanlara ihtiyacı var. Eğer Boğaç Han’ın öykülerini birer oyuna dönüştürmeyi başarabilir ve bunu da akıllı telefonlarla herkesin indirmesini sağlarsak ancak o zaman Surab’ı da yok edebiliriz.” dedi.
Bu konuda oyun yapımcısı birinin adını duymuştu. O gencin adı Aliço’ydu. “Bize Aliço yardım edebilir.” dedi Asya ve ekledi “Bu oyunu yaparken Boğaç’ın bize yardımı nasıl olacak?” diye sordu. Yumak da “İşte tam da bu noktada Boğaç devreye girecek. Çünkü Aliço’ya kendisiyle ilgili tüm bilgileri aktaracak ve tamamen gerçek bir senaryo aracılığıyla oyun ortaya çıkacak.” dedi ve ekledi “Ayrıca işin en güzel ve heyecanlı yanı da şu ki oyun telefonlara yüklenirken Boğaç TV ve internet sitelerinde boy gösterecek ve oyunun tanıtım yüzü olacak.
Duydukları karşısında heyecanlanan çocuklar, bir an önce Aliço’ya ulaşarak gençleri esir alan “Surab” a karşı “Boğaç” uygulamasını geliştirmek için yola koyuldular.