Hemen hemen hepimiz sosyal medya kullanıyoruz, dolayısıyla gün geçtikçe sosyal medya sadece psikolojimizi değil hayatımızı da etkiliyor. Öyle ki sosyal medya hastalıkları gittikçe çoğalmaya başlandı. Mesela akıllı telefonlarının özelliklerinin çoğalmasıyla beraber neredeyse filtresiz fotoğraf atmaya korkar olduk. Çünkü sosyal medyada gerçek hayattan daha fazla eleştiriye, tacize maruz kalınabiliyor. Dolayısıyla gelecek herhangi bir eleştiriye, kötü yoruma maruz kalmamak için fotoğraflar filtreli tercih ediliyor. İşte bu bir zaman sonra hastalık haline geliyor, biraz önce dedim ya sosyal medya hastalıkları çoğaldi diye. İşte bunlardan birisi ve bence en önemlisi de “kusursuz güzellik hastalığı” olarak tanımlanan sosyal medya dismorfofobisidir. Sosyal medya dismorfofobibisi, sosyal medya mecralarında efekt kullanılarak çekilen fotoğrafların paylaşılması sonucu, kişinin artık aynadaki görüntüsünü beğenmemesi ve kusur bulması olarak açıklanıyor ve maalesef bu hastalık her geçen gün gençlerin hayatını tehdit ediyor. Bu nedenle dismorfofobi hakkında bilinmesi gerekenler...
Sosyal medyada her şeyin kusursuz olması gerektiğini düşünüyoruz
Günümüzde insanlar sosyal medyayı değil, sosyal medya insanları yönlendiriyor. Öyle ki sosyal medya yediklerimizi, giydiklerimizi, hayat tarzımızı ve hatta görünüşümüzü bile belirliyor. Artık evlilik teklifini, yaptığımız şakaları ve yediğimiz yemekleri bile sosyal medyada paylaşıp istediğimiz şekilde dizayn ediyoruz. Hal böyle olunca her şeyin kusursuz olmasını istiyoruz: Güzel yemekler, şık elbiseler, selülitsiz bacaklar, fit ve yağsız vücutlar, dolgun dudaklar ve mükemmel burunlar. Neden mi? Çünkü sosyal medyada herhangi bir kusura yer yok! Bunun sonucunda herkesin çok güzel ve iyi olduğunu düşünüyoruz ve bizlerde güzellik yarışına dahil oluyoruz.
Sosyal medyadaki güzellik standartlarına uygun olmaya çalışıyoruz
Zamanla neyin güzel olduğunu unutup güzelliği tek bir standarda indirgiyoruz. Peki bu güzellik standartı ne? Tabii ki de dolgun dudaklar ve kalçalar, karakteristik bir yüz ve burun, büyük göğüsler ve mükemmel bir cilt. Ancak hiç kimse doğuştan bunların hepsine sahip değil. Hal böyle olunca bunlara sahip olmak için çektiğimiz fotoğraflarda efektler kullanıp Photoshop ile düzenlemeler yapıyoruz. Bunları yapmaya başlayınca nasıl göründüğümüzün bir önemi kalmıyor. Artık bizim için önemli olan tek şey sosyal medyadaki yansımalarımız oluyor. Çünkü sosyal medyada güzelsek, güzellik standartlarını karşılıyoruz demektir. Ancak bu özellikle genç yaştaki insanlar için büyük bir tehlike arz ediyor. Bu tehlikenin adı ise dismorfofobi.
Kusur aramaya başlıyoruz
Zamanla çektiğimiz fotoğraflarda efektler ve Photoshop kullanmakla kalmayıp, fotoğraflardaki halimizi aynadaki görünüşümüzle kıyaslamaya başlıyoruz. Gerçek olmayan bütün güzellik unsurları bizleri, fotoğraftaki gibi görünmediğimiz için depresyona ve mutsuzluğa itiyor. En nihayetinde sürekli kendi bedenimizde kusurlar aramaya başlıyoruz. Bu da dismorfofobi sorununu kaçınılmaz kılıyor.
Bir araştırmada fotoğraf çekimine katılan gençler, çektikleri fotoğrafların orijinal halinin çok daha güzel olduğunu söylüyorlar. Ancak bu gerçeği yansıtmıyor
2019’da yapılan bir araştırmaya katılan gençlerin büyük bir çoğunluğu, çektikleri fotoğrafların Photoshop’suz sade halinin daha iyi olduğunu düşündüklerini söylüyor. Ancak bu gençlerin çektiği fotoğraflara bakıldığında, fotoğraflardaki görünüşlerinin gerçek hayattaki hallerine benzemediği ortaya çıkıyor.
Zamanla yetersiz ve çirkin hissediyoruz
Sosyal medyanın güzellik standartlarının oluşturduğu baskı, insanların fiziksel görünüşlerini değiştirmek istemelerine sebep olurken, aynı zamanda psikolojilerini de bozuyor. Hal böyle olunca bireyler sosyal medya dismorfofobisi ile karşı karşıya kalıyor. Bu hastalığın temelinde ise siber zorbalık yer alıyor. Gençler, birbirlerinin sosyal medya mecralarında paylaştıkları fotoğrafları eleştirip dalga geçiyorlar. Gençlerin yaşadığı bu bastı dismorfofobi sorununa sebep oluyor.
Her dört kişiden biri intiharı düşünüyor
Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Ayşen Yalman, dismorfofobi hakkında şunları söylüyor: “Beden ve algı bozukluğu anlamına gelen sosyal medya dismorfofobisi, bireylerin kendi çektikleri efektli fotoğraflara benzeme arzusunu öyle fazla harekete geçiyor ki bir süre sonra bu kişiler estetik yaptırarak yüzlerini ve bedenlerini değiştirmek istiyor. Araştırmalara göre bu durumu aşamayan her dört kişiden biri intiharı düşünmeye başlıyor. Sosyal medya dismorfofobisi her yaş insanda görülebiliyor ama en tehlikeli yaş grubu 16-24 aralığında olanlar. Çünkü ergenler duygu durumlarını oturtamadıkları, sosyal medyada daha fazla vakit geçirdikleri ve sosyal medya ile kurdukları bağın derin olması nedeniyle sanal ve gerçeklik arasındaki ayrımı fark edemiyor.”