Genel Kategori

Çikolatanın Geçmişten Günümüze Muhteşem Yolculuğu

Bugün marketler dahil her yerde kolaylıkla erişebildiğimiz çikolatanın serüvenini hiç merak ettiniz mi? Bugün çikolata yiyebiliyorsak eski mayalara teşekkür etmemiz gerekmektedir. Bu yazımda tanrıların yiyeceği olan kutsal bir taneciğin zaman içinde nasıl ticari bir güce dönüştüğünü, sınıf ayrımını en üst perdeden belirlediğini ve modern köleliğin simgesi haline geldiğini elimden geldiğince anlatacağım tarih öncesi kutsal ritüellerden, modern köleliğe, hepimizin aşık olduğu çikolatanın tarihi serüvenine buyurun... 

Burada Maya asilzadesi, halktan birini çikolata kavanozundan uzak durması için uyarıyor.

Çikolatanın kaydedilmiş geçmişi Arkeologlar tarafından, Ekvador’un yukarı Amazon bölgesinde 5300 yıl önce eski Mayo-Chinchipe kültürü tarafından kullanılan çömleklerde, en eski kakao izlerini keşfettiler. Çikolata, eski Mezoamerikan (şimdiki Meksika) uygarlıklarında siyasi, manevi ve ekonomik anlamda önemli rol oynadı. Yerliler kavrulmuş kakao çekirdeklerini, köpüklü, çikolatalı bir içecek hazırlamak için kullandılar. Ayrıca, su, vanilya, acı biber ve diğer baharatlarla karıştırdıkları bir hamur haline getirdiler. Mayalar, bu karışımı bir kaptan diğerine dökerek, "acı su" anlamına gelen "xocolatl" adı verilen kalın köpüklü bir içecek oluşturdu.

Kakao tanrıların bir hediyesi

15. yüzyılda Aztekler para birimi olarak kakao çekirdeklerini kullandılar. Çikolatanın tanrı Quetzalcoatl'dan bir hediye olduğuna inandılar, çikolatanın mistik ve tıbbi nitelikleri olan bir afrodizyak olduğuna inanıyorlardı., hatta savaşa hazırlanmak için içiyorlardı .Onlar için kakao çekirdekleri altından daha değerliydi, dolayısıyla ağaçların para ile büyümediğinin farkındaydılar. Mesela; Bir avokado 3 çekirdeğe ve bir hindi 100 çekirdeğe satılırdı. Aztekler, 1400’de Orta Amerika’nın tamamını ele geçirince işgal ettikleri kentlerden her yıl vergi olarak kakao çekirdeği tahsil etti.

Aztek İmparatoru Montezuma'nın günde 50 fincan sıvı çikolata içiyordu

Araştırmalar, tarih boyunca çikolatanın çok ilginç serüvenlerden geçtiğini ortaya koyuyor. Aztek imparatorluğunda insanlar, 1400’lü yıllarda kendilerini kakao ile ödüllendirirken, imparatorluk kakaoyu sıklıkla ticari faaliyetlerinde bir takas aracı olarak kullandı. Bir bilgiye göre ise 16. yüzyıl Aztek hükümdarı Moctezuma, enerjisini artırmak için altın bir kadehten günde 50 bardak çikolata içiyordu.

İspanyollar Avrupa’ya getirdi

Çikolatanın geçmişi çok eski zamanlara dayandığını söylemiştim, dolayısıyla kakaonun Avrupa'ya ulaşması oldukça zaman aldı. Amerika Kıtası’nı keşfeden Kristof Kolomb’un İspanya’ya götürdüğü kakao çekirdekleri ilgi çekmemişti. Daha sonra 1500'lü yıllarda Aztek İmparatoru Montezuma’yı öldürüp hazinesini alan İspanyol kaptan H. Cortes, İspanya’ya bol miktarda kakao götürdü. İspanya ve Portekiz saraylarında çikolata içeceği sevildi ve zamanla içeceğe vanilya, bal veya şeker kamışı suyu eklenerek içilmeye başlandı. Daha sonra çikolata halka ulaştı ve eczanelerde; sakinleştirici, mide ilacı, öksürük ilacı ve afrodizyak olarak da satıldı.

Sadece asiller çikolata içebiliyordu

Talep artınca 1585’te Meksika’dan kakao ithalatı başladı. Avrupalılar, Afrika ve Orta Amerika’da kakao ağacı yetiştirmeye başladı. Fransa’da kraliyet ailesi ve asiller dışındakiler çikolata içemezdi. İlk kez İngiltere’de sıvı çikolata satış merkezleri açıldı, müşterileri zengin ve asil erkeklerdi. Kakao çekirdekleri el veya rüzgar değirmenleriyle öğütülürdü. Buhar makinesinin icadıyla kakao üretimi arttı. Süt ve şeker katılmış sıcak çikolata yaygınlaştı.

1828’de kakao presinin icadı üretimde büyük bir devrim yarattı

Bugün yediğimiz çikolatanın serüvenin çok uzun olduğunu söylemiştim... Tam da bu anda 1828’de kakao presinin icadı üretimde büyük bir devrim yarattı, çekirdeğinden elde edilen kakao yağı-kakao tozu karışımını presleyerek yağından ayırmayı  Hollandalılar başlatmış oldu. Kakao tozuna süt veya süt tozu ile yeteri kadar kakao yağı ve şeker eklenerek ilk katı çikolata yapıldı. Çikolataya, şeker ve kakao yağının ayrışmaması için lesitin veya benzeri emülgatör maddeler katıldı.

Zamanla bir hediyeye dönüştü

Mayalar, kakaoyu tanrının bir hediyesi olarak görüyor; bu lezzetli yiyeceği kutsal günlerinde ve cenaze törenlerinde konuklarına ikram ediyorlardı. Bu dönemde zengin Mayalar, köpüklü çikolatalı içecekler içerken, halk ise soğuk yulaf lapasına benzeyen bir çikolata tüketiyordu. Çikolata bugün de değerli bir hediye ve ikram edilmesi ise; 1847’de İngiliz çikolata şirketi J.S. Fry & Sons, ilk yenilebilir çikolatayı kakao yağı, kakao tozu ve şekerden yaratmasıyla başlıyor. Sevgililer Günü çikolata kutusu ve çikolatalı Paskalya yumurtasına öncülük eden rakip çikolatacı Cadbury’s, kısa süre sonra daha iyi işler yaparak, 1854’te Kraliçe Victoria’nın çikolata tedarikçisi oldu.

Nestle şirketi kurularak çikolata serüveni başlamış oldu

 

Çikolata üretiminin, en büyük adımlarından birini İsviçre gerçekleştirildi, 1870’lerde İsviçreli çikolatacı Daniel Peter, ilk sütlü çikolatayı üretmek için komşusu Henri Nestlé tarafından birkaç yıl önce geliştirilen süt tozunu kullandı ve çift sonunda Nestlé Şirketini kurdu. İsviçreli çikolatacı Rodolphe Lindt, çikolataya kadifemsi bir doku, üstün bir tat vermek için yarattığı büyük taş merdaneler kullanan 1879 tarihli konç makinesi icadıyla, pürüzsüz, kremsi sütlü çikolatanın seri üretimine katkı sağladı. Milton Hershey ise Amerika Birleşik Devletleri’nde sütlü çikolatanın üretimine öncülük etti. Karamelli şeker ürettiği şirketini 1 milyon dolara sattıktan ve ilk sütlü çikolatasını 1900 yılında ürettikten sonra, Hershey doğduğu kırsal Pennsylvania kırsalındaki tarım arazisini satın aldı ve çikolataya adanmış koca bir fabrika kasabası kurdu.

Osmanlı döneminde çikolata, pastahane ve eczanelerde satılırdı

Sıcak çikolata içme adeti Avrupa’da yaygınlaşınca çikolata, 1699’da İstanbul’a da geldi ama pek sevilmedi. Çikolatanın zamanla padişah ve saray mensuplarınca beğenilmesi, halk arasında yaygınlaşmasını hızlandırdı. Bu konuda elde fazla belge yok, ancak 1850’lerde İstanbul’da bazı pastanelerde sıcak çikolata içildiği biliniyor. O yıllarda Avrupa’da olduğu gibi İstanbul’da da, çok sayıda hastalığı önlediğine inanılan çikolata, eczanelerde de satılırdı. Sıvı çikolata satan İstanbul’un en eski pastanelerinden biri de Valori Pastanesi idi. Osmanlı döneminde Avrupalı şirketlerce pazarlanan çikolata, halk arasında Avrupalıların icadı sanılırdı. İstanbul’da, Avrupa üretimi olan farklı marka çikolatalar satılmış olsa da 1909’dan bu yana sadece Nestle kesintisiz olarak hizmet verebilmiştir. Sultan Abdülhamit döneminde çikolataya sarayda çok değer verilirdi. Ülkemizin ilk çikolata fabrikası 1927’de Feriköy’de kuruldu. Aztek İmparatoru Montezuma’nın çikolatası zamanla dünyaya yayıldı. Çikolata için yılda 3,5 milyon ton kakao çekirdeği işleniyor, çekirdeğin tonu 3 bin dolar.

 Kaynaklar: 1, 2, 3, 4,

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi