Genel Kategori

Dünyanın En Güzel Tarih Kokan Katedralleri

Katedral, bir piskoposluğun merkezi olan, başka bir deyişle kilise hiyerarşisi içinde idari bir organ olan, piskoposun devamlı olarak bulunduğu mekândır. Katedraller sadece ruhani açıdan değil ihtişamlı yapılarıyla insanı büyüler. Ben de bu yazımda dünyanın en ihtişamlı katedrallerini bir araya getirdim. Bazılarını zaten biliyorsunuz, hadi o zaman hep beraber bir dünya turuna çıkalım ve büyüleyici katedrallere hep birlikte bakalım. Moskova’nın simgesi, Kızıl Meydan’ın rengi Aziz Vasil Katedrali aslında herkesin görüntüsünü gözünde canlandırabileceği kadar ünlü bir mimari yapı. Çünkü kendisi hem kocaman bir şehri temsil ediyor hem de ilginç mimari özellikler barındırıyor. Hakkında bilinen hikâyeler de cabası. Eminiz birçok şehir Moskova’yı sırf bu esere sahip olduğu için kıskanıyordur. 1555 yılında Korkunç Çar İvan’ın (IV. İvan) yönetiminde inşa edilmeye başladı. Yapımı 1561 yılında bitti. Katedralin yapım amacı Rusların Astrahan ve Kazanlara karşı kazandıkları zaferi kutlamaktı. İlk zamanlarda som altından olan bu yapı, daha sonra çeşitli renklere boyandı. Yöre halkının anlattığına göre, bu yapıyı tasarlayan İtalyan mimarın sonradan bu tasarımı tekrar yapmaması için gözleri kör edilmiştir. Aziz Vasil Katedrali, genel olarak Kremlin Sarayı ile karıştırılır. İçeride zaman zaman Ortodoks ayinleri olsa da müze sıfatına sahiptir. Gotik mimarinin başyapıtı Reims Katedrali Fransa'nın Reims şehrindeki katedral UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunuyor. Öyleki ki, gotik mimari eseri ünlü katedralin yapımına 1211 yılında başlandı ve tam 79 yıl sürdü. Katedralin iç ve dış bölümlerde yaklaşık 2300 heykel bulunuyor.50 metre uzunluğunda ve 81 metre yüksekliğindeki katedral 25 Fransa Kralının taç giyme törenine de ev sahipliği yaptı. Yapımına 1386 yılında başlanmış ve ancak 1905 yılında tamamlanmış gotik mimari eseri Duomo di Milano'ya son çekicin vurulması ise 1965 yılına denk geliyor. 355 yılında yapımı biten ilk Milano katedrali, 1075 yılındaki yangında tamamen hasar görüyor. Eski katedralin vaftizhanesinin üzerine 1386 yılında Başpiskopos Antonio da Saluzzo'nun emriyle romanesk mimari stil ile yeni bir katedralin yapılması emrediliyor.Ancak yapımına hemen başlanan ünlü katedral, o dönem Milano'da çok güçlü olan ailelerinden birine mensup ve aynı zamanda Başpiskopos'un da yeğeni olan Gian Galeazzo Visconti'nin müdahalesiyle Fransa'nın moda mimari tarzı olan gotik mimariye dönüşüyor. İşin ilginç tarafı ise gotik mimarinin modası geçtikten ancak 500 yıl sonra katedral tamamlanabiliyor ?. Alıştığımız katedrallerden farklı olarak bu betonarme katedral, neo gotik ve modern tarzıyla dikkat çekiyor. 1958 yılının Eylül aylında şekillenmeye başlayan proje, yavaş yavaş tasarlanmaya ve bir bütünü oluşturulmaya başlanmış ve 1970 yılında tamamlanmıştır. 70 m çapında olan, katedralin görünür tek yapısı 16 beton sütunun ikonik şekilde yerleşmesi ile olunmuştur. Bu ikonik şekil dua etmek için göğe kaldırılmış iki elden gelmektedir .Oscar Niemeyer ve Joaquim Cardozo’nun tasarladığı bu yapı, yükselen melek heykelleri altında 4 bin ibadetçiye ev sahipliği yapabiliyor. Ayrıca yapı, cam bir çatıya ve inananlar için “cennetin net bir görüntüsüne” izin veriyor. Notre Dame Katedrali’ni dünyanın en güzel katedralleri arasında yer almasının dışında; en ünlü Katolik katedralleri arasında da sayabiliriz. Bu ihtişamlı yapı, Île de la Cité‘nin doğusunda; Paris’in pek çok önemli yapısı gibi Seine Nehri‘nin kıyısında yer alır. Ayrıca gotik tarzdaki ilk katedrallerden biridir. Fakat maalesef bu muazzam yapı 15 Nisan 2019‘da Notre Dame Katedrali korkunç bir yangına şahit olmuştur. Hatta yangında katedralin çatısının tamamı çökmüştür. Bölgeye giden 500 itfaiyeci yangını 8,5 saatte söndürebilmiştir. Yapının restorasyonu için 1 gün içinde 1 milyar avro toplanmıştır. Restorasyonun 5 yıl içinde biteceği yönünde tahminler mevcut. Neyse ki, Dikenli Taç da dahil olmak üzere değerli sanat eserleri ve kalıntılar korunmuştur. Notre dame çok uzun yıllar boyunca sanatçıların ve yazarların çalışmalarına konu olmuştur. Hatta Victor Hugo'nun "Notre Dame'ın Kamburu" adlı eseri koca bir nesli etkilemiştir. UNESCO Dünya Mirası listesindeki Sevilla katedrali, şimdiye kadar inşa edilmiş en büyük gotik kilisesidir. Gotik yapı, İspanya'nın Hıristiyan fatihlerine uzun süredir hizmet eden uyarlanmış eski caminin yerini almak için 15. yüzyılda inşa edildi. 105 metre yüksekliğindeki çan kulesi Giralda, 12. yüzyıldan kalma caminin kalıntısıdır. Katedral süslü taş işçiliğiyle doludur ve ibadet için çarpıcı 80 şapel içerir. Bu muhteşem katedrali Aziz Paul Katedrali veya Paul Katedrali olarak da biliriz, ayrıca katedral rönesans mimarisi ve İngiliz barok mimarisinden izler taşımaktadır. Büyük Londra Yangını'ndan sonra, mimar Sir Christopher Wren, Eski St. Paul's olan hasar görmüş ortaçağ gotik yapısının yerine yeni bir St. Paul Katedrali inşa etme şerefine layık görüldü. Yapımına 1669'da başlanan katedral 1720'lerde bitti. Muhteşem kubbe, Londra silüetinin önemli ve ayırt edici bir öğesi olmaya devam ediyor. Öte yandan, Londra’nın en güzel manzaralarından bazılarını St. Paul’s’un çatısından görmek mümkün. Azteklerin İspanyollar tarafından fethinden bu yana, yüzlerce yıldır modern katedralin bulunduğu yerde bir kilise bulunmaktadır. Mevcut bina üzerindeki çalışmalar 16. yüzyılın sonlarında başladı ve sonraki 250 yıl boyunca devam etmiştir. İç kısımda yüksek tonozlar bulunur ve dış kısımda toplam 25 çanı olan iki çan kulesi bulunmaktadır. 2007 yılında kulelerden birinde 1742'de gizlenmiş bir kutu keşfedildi. Kutu, içi boş taştan bir topun içinde yer alıyordu ve kiliseyi korumak için dini tılsımlar içeriyordu. Bu bölgede inşa edilen ilk katedraldır. Fakat maalesef daha sonra 7 Yıl Savaşları sırasında Quebec Savaşı sırasında yakıldı. 18. yüzyılda tekrar inşası için harekete geçilmiştir. Ana cephesine ise 19. yüzyıla ait neo-klasik bir eklenti yapılmıştır. Kilise, Amerika’nın günümüzde duvarlarla çevrili tek şehri olan Old Quebec City’de yer almaktadır ve uzun zamandır önemli bir hac yeri olmuştur. Ayrıca katedrali ziyaret eden kişiler, Fransa Kralı XIV. Louis tarafından hediye olarak verilen bir kadehi görmeyi umabilirler. İngiltere'nin en büyük katedrallerinden biri olan en eski mimari unsuru, İngiliz tarihinin Norman döneminde 11. yüzyıla kadar uzanıyor. Yapı büyük ölçüde gotik olsa da, yüksek sunak 15. yüzyıla, ahşap koro perdesi ise 19. yüzyıla tarihleniyor. Wessex'in eski kralları Jane Austen ve İngiltere Kralı II. William'ın mezarları burada bulunmaktadır. Bu Bulgar Doğu Ortodoks katedralinin inşası 1882’de başlamış ve 1912’de bitmiştir. Dünyanın en büyük Doğu Ortodoks katedralleri arasında yer alan bu yapı; ortaçağdan kalma Rus savaşçısı ve Novgorod Prensi Alexander Nevsky‘nin kalıntılarına sahiptir. Ayrıca mezarda Bulgaristan Ulusal Sanat Galerisinin bir parçası olan büyük bir Ortodoks ikonları koleksiyonu da yer almaktadır. Kilisenin içi ise İtalyan mermeri ve diğer lüks mobilyalarla doludur. Bu Romanesk bina başlangıçta 11. yüzyılda inşa edildi. İsa’nın havarisi St. James’in kalıntıları üzerine inşa edilen bu yapı; eski ancak hala popüler bir hac yolu olan Saint James Yolu boyunca uzanmaktadır. Ayrıca yapının barok cephesinin ön tarafında bir deniz kabuğu sunağı vardır. Hacılar biat ettiklerini göstermek için sunağı öperler. Hatta bunun için kuyruk oluşturup sıra beklerler. Ayrıca bu katedralde 12. yüzyıla ait, Romanesk heykelciliğinin en harika örneklerinden biri olan Gloria Portiki yer almaktadır. Bu modern katedral, 20. yüzyılın başlarında neo-gotik tarzda inşa edilmiştir. Cephe, çift kuleli Notre Dame de Paris'i anımsatıyor. Piskoposluk mezhebi altında, kilise diğer önemli şahsiyetlerin yanı sıra dört başkanın ve merhum Senatör John McCain'in cenazelerine ev sahipliği yaptı. 1968'de Rahip Martin Luther King, Jr. son Pazar günü vaazını kürsüden verdi; II.Dünya Savaşı'nda, morali yükseltmek için manevi çabanın bir parçası olarak aylık hizmetler düzenlendi. Dünya Mirası listesinde yer alan bu yapının inşası 1248’de başlamış; ancak gotik tarzın baştan sona kullanılmasına rağmen 1880’e kadar tamamlanmamıştır. II. Dünya Savaşı’nda Müttefiklerin bombalamasından muzdarip olsa da günümüzde hala kullanılan bir Katolik kilisesidir. Muhteşem payandaları, koyu oymalı taştan dış cephesi ve büyük altın ve gümüş hazinesi ile turistlerin ilgisini çekmektedir. Özellikle Üç Kralın Altın Tapınağı (Shrine of the Three Kings) ziyaretçilerin dikkatini çekmektedir. Diğer adıyla San Pietro Bazilikası, Roma’nın en büyük ikinci bazilikasıdır. Vatikan'daki en göze çarpan binadır. Kubbesi ile Roma'nın silüetindeki en önemli parçalardan biridir. Hıristiyanlığın en büyük kilisesidir. 23.000 m² arazi üzerine kuruludur. 60.000 kişilik kapasitesi vardır. İstanbul'un Fethi'nden sonra, Kızıl Elma'nın, Roma'da bulunan Saint-Pierre Kilisesinin mihrabındaki altın top olduğu ileri sürülmüştür.Yapının inşaatına 18 Nisan 1506 tarihinde başlanıp 1626 yılında inşaat tamamlanmıştır. Ayrıca binanın kubbesi hayatının son yıllarında büyük kısmı Michelangelo tarafından tasarlanmıştır . Bazilikanın oturduğu muhteşem Aziz Petrus Meydanı da Bernini tarafından tasarlandı ve muazzam Papalık izleyicilerine sadık kalanlar ile ağzına kadar doluyor. Teknik olarak Aziz Petrus'un piskoposu olmadığı için bir katedral olmadığı unutulmamalıdır.

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi