Bu deyim bugün okulumda bir öğretmen arkadaşlarla sohbet ile beraber başladı, bir arkadaşım, “Eski kulağı kesiklerden kim kaldı?” derken, diğeri alındı. Söyleyen arkadaşım, iyi anlamda söylediğini iddia ederken, söylenen tersini iddia etti. Önce hararetli başlayan tartışma bir süre sonra sükunetle kökene doğru keyifli yolculuğa dönüştü. Tabii ben de şaşkınlıkla sohbetin gidişatını merakla dinliyorum, deyimin hikayesini bilmediğim için bir yorum da yapmam pek doğru olmaz diye düşündüm açıkçası :). Bu keyifli sohbetin sonunda az çok bir şeyler ortaya çıktı ama halen iyi bir şey mi, kötü bir şey mi olduğu konusunda görüş birliğine varılamamıştı :). Tabii sohbetin sonunda ben de "Yarın molamızda bu deyimin hikayesini araştırıp" bir fikir birliğine varırız" diye orta yolu bulmaya çalıştım. Deyimin Türk Dil Kurumu'ndaki karlığına baktığımızda ise; "görmüş geçirmiş, bilgili veya çok deneyimli" karşılıkları verilmiş.
Aslında bu deyimin hikayesine baktığımızda ise eski kabadayılar için kullanılmaktadır. Tabii deyim "eski kulağı kesiklerden kim kaldı" olunca hikayesi de oldukça çok oluyor. Kimi hikayeye göre; Kökeni ise çoban köpeklerinin kulaklarının kesilmesi ile başlıyor.... Rivayete göre; kurtla kapışacak köpekler yaralanmasın, kavgada kurda göre daha avantajlı olsun diye kulakları kesilirdi. Yaşlı bir köpeğin vaktiyle babayiğit olduğu kulaklarından anlaşılırmış. Hatta günümüzde bile çoğu köyde köpekler kurtlardan yara almamaları için kesilir, çünkü köpeğin en hareketsiz olduğu noktası kulaklarıdır. Bunun dışında bir canlının sırf görünüşü için canlarına kast edilmesini, görünüşlerini bozulmasını asla tasvip etmiyorum... Eskiden savaşta kullanılan miğferlerin bazılarında kulaklar kılıçla yaralanmasın diye kulak siperleri bulunurmuş. Bu anlamda baktığımda ise, eski kulak yaraları; Cesur, gözü pek, korkusuz anlamlarında olumlu nitelemelere sahip olduğunu görüyoruz.
Yine bu deyime başka bir açı ile bakalım ve yine hikayesi olan diğer bu olayda şuradan gelmektedir. “Eski toprak” ile eşdeğer anlamda kullanıldığında da tecrübeli ve birikimli kişi çağrışımı yapmaktadır. Biliyorsunuz ki, yaşamda kazandığımız tecrübeler kolay kazanılmamaktadır. Başına gelen bir olay, gördüğü ya da duyduğu bir durumdan ders çıkarılması ve bir daha tekrar etmemesi anlamında “kulağına küpe olsun” deyimini bu yüzden de kullanırız. Yine bu anlamda kullanılan başka bir hikayede de rivayetlere göre şöyle geçmektedir: Bektaşi döneminde Bektaşi dergâhına kabul edilen her bir insanın kulağına da küpe takılırmış.
Takılan bu küpenin anlamı da "Dünya nimetlerinden elini eteğini çektiğinin, kendisini Allah’a adadığının ve dürüstlükten ayrılmayacağının nişanesi" olarak anlamlandırılan bu küpe, kurallara uymadığında veya sözünde durmadığında, kulağından çekilerek çıkarılırmış. Yırtılmış kulak, verdiği sözle çeliştiğinin göstergesi, bir utanç vesilesi ve aynı zamanda da nefis terbiyesi için bir yöntem olarak kullanılırmış. Böylece anlaşılır ki kulak memesi yırtık olan, sözünü tutamamış, dergâhına / şeyhine kusur etmiş olarak bilirmiş. Hatta Osmanlı sultanlarından Yavuz Selim’in kulağındaki küpe, bu tarikatın işaretlerinden biri olarak bilinir. Sultan Selim’in şeyhin eşiğine baş koyup kulağını deldirdiği rivayetler arasındadır.
Deyim "kulak kesme" olunca üstüne hikaye ve rivayet çok olmaktadır. Çok eski zamanlarda kulak kesme ceza olarak da kullanılırmış, tarihin tozlu sayfalarına baktığımızda zaten örneklerini de görürüz. Bunlardan örneklerinden birisi de Osmanlı döneminde uygulanan cezalar, fakat Osmanlı döneminde uygulanan bu kulak kesme cezasının kökeni Moğollara dayandığı iddia edilmektedir. Bir başka rivayet ise "Thomas More’un" Ütopyasında karşımıza çıkmaktadır. Bugünkü İran sınırları içerisinde yer aldığı varsayılan Polyleritae adıyla bilinen halk arasında. Burada mahkumların kulaklarından birinin ucu hafif kırpılırmış! . Mahkumların tek tip giyindikleri ve tipik saç kesimleri nedeniyle kaçma şansı olmadığı belirtilirken “Böyle kaçtılar diyelim, o zaman da kulak memeleri onları ele verecek.” denilmektedir.
Şimdi "eski kulağı kesiklerden" deyiminin asıl hikayesine baktığımızda ise her birisinde ister olumlu ister olumsuz anlamda kullanılsın, ister kavgada veya savaşta alınan yara, ister sözünü yerine getiremediği veya mahkum edildiği için verilen ceza , her bir durumda, bütün deyimlerin hikayeleri gibi, geçmişte yaşanılan olayların bir deneyimi vardır, veya Van Gogh gibi öfkesinin dışa vurumu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelin o zaman bu hikayelerden dersi siz çıkarın diyeyim ve sizin de hoş sohbetlerinizde bu deyimin hikayesinin rivayetlerini sevdiklerinizle tatlı tatlı tartışarak hoş sohbetler edin :)... Benim ise yarın arkadaşlarıma anlatacağım çok hikaye var.