Bazı deyimler tam söylendiği gibi kullanılmaktadır, bazılarının çıkış hikayesi de kullandığımız kelimenin aslında anlam dışında kullanırız. Ama bugün ki deyimimiz genellikle bir yerin aşırı derecede dağınık, kalabalık, düzensiz olduğu zaman kullanırız. Bu yüzden odalarımız çok dağınık, düzensiz olduğu zaman sıklıkla annelerimizden duymuşuzdur bu deyimi. Günümüzde kullandığımız tüm deyimlerin hikayesi olduğu gibi "Çarşamba Pazarı" deyiminin de hikayesi bulunmaktadır. Hadi gelin o zaman bu deyimin kısacası hikayesini öğrenelim. Her zamanki yaptığımız gibi ne yapıyoruz elbette zaman makinemize atlayıp Osmanlı dönemine eski İstanbul'a gidiyoruz.
Osmanlı devleti döneminde aynı günümüzde olduğu gibi haftanın farklı günlerinde farklı yerlerde halkın satın almak istediği şeyleri bulabileceği pazar yerleri kurulurdu. Çarşamba günleri de Fatih Cami’sinden Yavuz Selim’e kadar uzanan sokakta pazar yeri kurulurdu. Bilenler bilir , hatta bugün bile hala neredeyse aynı yerde çarşamba pazarı kurulmaya devam etmektedir. Bugün de eskisi kadar rağbet gören Çarşamba Pazarı’nın o dönemin şartlarında barındırdığı kalabalık, kargaşa, oldukça hakimdir. Durum böyle olunca adım atmak yürümek imkansız bir hal alırmış.
Yine günlerden bir gün orta yaşlı iki adam Eminönü’ne gelip oradan da kayıkla Üsküdar’a geçeceklermiş. Fatih’teki evlerinden çıkıp buluştuklarında o gün pazar kurulduğunu görmüşler. İçlerinden birisi “Pazarın içinden geçmeyelim, çok kalabalık, birimizden biri bu kalabalıkta kaybolur" demiş, ama arkadaşına dinletememiş. Diğeri ise "Vakit daha çok erken bu saatte o kadar kalabalık olmaz, çabucak çıkarız pazardan" demiş...
İki arkadaş her ne kadar fikir ayrılıkları yaşasalar da Çarşamba pazarına girmişler, amma velakin dakikalar geçtikçe pazar daha da kalabalıklaşmaya başlamış... İki arkadaş ne zaman "Ohh! nihayet pazarın sonuna geldik" diye düşünürlerken, kendilerini pazarın ortasında buluyorlarmış. Çarşamba pazarı o kadar çok düzensiz ve kalabalıkmış ki, yürümüş de yürümüşler ama bir türlü pazardan çıkamıyorlarmış, bu esnada da baya da yorulmuşlar, İçlerinden bir tanesi “Geri dönelim artık, böyle giderse kaybolacağız.” demek için arkadaşına arkasına dönmüş ki, ne görsün? Arkadaşı yok...
O kadar düzensizlikte kalabalıkta aramış taramış ama arkadaşını bulamamış. Sonunda çareyi geri dönmekte bulmuş. Bu arada diğeri de aynı şekilde arkadaşını aramış taramış bulamayınca şeyi yapıp evine geri dönmüş. O günden sonra iki arkadaş özellikle Çarşamba günleri uzaklara gitmemeye karar vermişler. İşte bu şekilde evin dağınık halleri içinde genellikle annelerimizin kullandığı " Ne bu evin hali böyle?" akabinde cevabını da verir ki; "Çarşamba pazarına dönmüş, çabuk topla!" olan bu deyim işte bu şekilde ortaya çıkmıştır ?.