Çok eski zamanlardan beri kullanılan atasözleri günümüzde deyimler olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte bu atasözleri çoğu kez de tecrübeli bir bilginin, görmüş geçirmiş bir alimin dillendirdiği atasözleri ve deyimler Anadolu insanın ne kadar zeki olduğunu bizlere gösteriyor. Daha öncede söylemiştim bazen eski zamanlardaki insanların bu atasözlerini "acaba bugün ne kelime kullansam da bir atasözü ortaya çıkarsam?" dediğini bazen düşünürüm. Elbette öyle bir şey mümkün değil, çünkü günümüze kadar bu atasözleri ve deyimlerinin hepsinin ayrı ayrı bir deneyimi, yaşanmışlığı ve bir hikayesi var. Bizler ise günümüzde bunları mecaz anlamda kullanırız, bunlardan biri de, elimizde bir fırsat kaçtığında, yapacak bir şey olmadığında sıklıkla kullandığımız "Atı alan Üsküdar'ı geçti" deyimi. Gelin o zaman bize miras bırakılan bu deyimin hikayesini hep beraber okuyalım, bilgilenelim, bilgilendirelim...
Hikayemize geçmeden önce sizlerle ufak bir bilgi paylaşmak istiyorum. Kullandığımız deyimlerin anlamlarını bilmek elbette önemli ama deyimlerin hikayelerinin aslını bilmek de çok önemlidir. Ufak bir araştırma yaptığınızda siz de göreceksiniz ki, "Atı alan Üsküdar'ı geçti" deyiminin hikayesi genellikle 16. yüzyılda yaşayan Köroğlu ile bağdaştırılır, elbette ben burada sizlere en doğru bilgileri en güvenilir kaynaklardan araştırarak vermek için buradayım. Her ne kadar bu deyimin hikayesi birçok yerde Köroğlu ile bağdaştırılsa da hikayemiz asıl 8. yüzyılda geçmektedir. Zira Köroğlu'nun efsaneleştiği 16. yüzyıldan çok daha önce bu deyimin kullanıldığı gerçektir. Çünkü araştırmalar yaptığımda başta "Seyahatnâme" olmak üzere birçok eserde de asıl hikâyesi anlatılmıştır. İşte bizim asıl bu deyimimizin destansı kahramanı da Battal Gazi'dir. Battal Gazi deyince hepinizin aklına Cüneyt Arkın'ının filmleri gelmiştir, nasıl unutabiliriz o filmleri, hadi o zaman şimdi gelelim o zaman deyimimizin hikayesine.
Zaman makinemizin rotasını 8. yüzyıla çevirip destansı kahramanımızın zamanına gidelim. Battal Gazi hikayemizin geçtiği dönemde yedi yıl boyunca Üsküdar'da bir evde yaşamaktadır, Üsküdar o dönem bildiğimiz Üsküdar değil tabii, yeşilliklerin bol olduğu Üsküdar'da Battal Gazi boş zamanlarında bağ bahçe işleri uğraşmaktadır. Yine günlerden bir gün daha sonra fetih için Şam'a gider.
Battal Gazi'nin Şam'a gittiğini fırsat bilen Manuel Komnenos isimli kral, fırsat bu fırsat diyerek Kadıköy'de bir kale inşâ ettirir. Üsküdar'dan Çamlıca yönüne değin bir hendek kazdırır. Buralara kırk bin asker yerleştirir. Lâkin bu tedbirlerin de battal Gazi'yi Üsküdar'dan uzak tutmaya yetmeyeceğini düşünerek denizin üzerine bir de kule inşâ ettirir. Bizim bildiğimiz nâm-ı diğer kız kulesi! Ve buraya da tekfurun kızını hapsettirir. Çünkü battal gazi Şam'dan dönünce Üsküdar tekfurunun kızına onu kaçıracağına dair söz vermiştir.
Şam'da bir sene süren savaşın ardından Üsküdar'a geri dönmek isteyen battal gazi, Battal Gazi Şam fethini bitirmiş, Üsküdar`ın tahkim olduğunu duymuş ve maiyetine 700 asker alıp Üsküdar'ı basmış... Kızkulesi'ne geçerek, Kralın hazinesi alarak, askerler kaledekileri öldürüp askerle savaşırken o sırada Battal Gazi bir kayık ile kuleye geçip hâtunu kurtarır. Bu sırada krala da haber gitmiştir ve kral, bütün askerleriyle birlikte Üsküdar'a gelir. Lâkin battal gazi, çoktan hâtunu da alıp atına binip gitmiştir. Bu olaydan sonra kral, halk arasında alay konusu olur. Aldığı tüm tedbirlere rağmen battal Gazi'ye engel olamamış ve Üsküdar'a da geç gelmiştir. Böylece atı da hatunu da alan Battal Gazi Üsküdar'ı çoktan geçmiştir.
İşte günümüzde de "artık yapılacak bir şey kalmadı" anlamında kullanılan "Atı alan Üsküdar'ı geçti" deyimin gerçek hikayesi budur. Bu şekilde kız kulesinin de nasıl inşa edildiğiniz öğrenmiş oldunuz.