Hem de öyle bir güzel olur ki. Günümüz de Türkiye nüfusunun %92 si şehir ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır. Bu da son sayımlara göre 79,8 milyon kişi demektir. Yani bu kadar milyon kişiden birisiyiz ve bu kalabalığın içindeyiz. İster istemez maruz kaldığımız gürültüyü, hava kirliliğini ve başımıza gelmemiş olsa dahi her an gelebilecek olan tehlikeleri bir düşünün. Aslında büyük bir tehlikenin içinde yaşıyoruz ama buna da mecburuz. Hayatımızı devam ettirmek için böyle bir yaşam sürmek zorundayız. Her tarafımız betonlarla çevrili, yüksek binalar, sayısız arabalar, sürekli konuşan insanlar, istemeden maruz kaldığımız sürekli çalan telefonların sesleri ve daha neler var bunun gibi örnekler. İnsan şöyle bir kafasını dinlemeye ihtiyaç duysa da bunun mümkün olduğunu düşünmek bile imkansız çünkü bunu düşünecek sessiz bir ortamımız yok. Bu kadar kalabalığın içinde illaki bir iznimiz var değil mi? Belki hafta sonu tatili, yıllık tatilimiz ve ya yaz tatili gibi kendimize vakit ayıracağımız belli zamanlar oluyor. Peki nasıl değerlendiriyoruz bu vakitleri? Bazı arkadaşlar bu kısa tatilini, bu kısacık kendine ayıracak vaktini kalabalık şehirden çıkıp yine kalabalık bir şehre tatil yapmak için giderek kullanıyor. Düşünsenize kafanızı dinlemek için tatile gidiyorsunuz ve gittiğiniz yer binlerce kişinin olduğu sahiller, kulakları sağır edecek düzeyde müziklerin olduğu gece kulüpleri ve çok fazla insan olmasından dolayı konuşmanızı bile duyamadığını kalabalık restoranlar. Kalabalıktan kaçıp kalabalığa giriyoruz. Sizce ne kadar mantıklı? Tabi ki bunları seven insanlara saygımız sonsuz ancak, sessiz sedasız, gündüzleri sadece kuş sesleri, tavuk sesleri, kuzu sesleri, inek sesleri olan geceleri ise ne gürültü ne de ışık kirliliği olmayan bir yer hayal edin. Harika değil mi? Sabah kalktınız mis gibi bir hava, kuş seslerini net duyuyorsunuz, çektiğiniz nefes iliklerinize kadar işliyor, toprağa temas edebiliyorsunuz ve kötü enerjiniz ayaklarınızdan toprağa akıp gidiyor. Anlatırken bile ruhum dinlendi. Ben de büyük bir şehirde yaşıyorum ve bu saydığım tüm olumsuzluklara bende maruz kalıyorum ve tüm bu sıkıntıları ben ve ailem de çekiyoruz. Ama yıl içerisinde bir hafta da olsa on gün de olsa köyde ki akrabalarımızın yanına gidiyoruz ve oradaki doğal huzuru içimize çekiyoruz. Uzun zamanlar köy hayatı yaşama imkanımız olmayabilir ve bunun için sayısız nedenlerimiz var. Zaten bu nedenler yüzünden insanlar köylerden şehirlere göç ediyor ancak göç ederken kendimize orada bir kapı bırakalım. Yıl içerisinde az bir zaman da olsa gidip ruhumuzu dinlendirelim. Ayaklarımızı toprağa basalım, enerjimizi atalım, o temiz havayı içimize çekelim. Geri döndüğünüzde ve tekrar o kalabalığın içine girdiğinizde yaptığınız o tatilin kıymetini o kadar iyi anlayacaksınız ki ve hafta sonu iki günlük ve ya bir günlük tatilinizde bile kaçıp o huzuru aramaya başlarsınız. Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK ün dediği gibi: ‘Köylü milletin efendisidir’ ve arada bir efendilerimizi ziyaret edelim ve onların yanında ruhumuzu yenileyelim. Kendimizi bir sıfırlayalım. Deşarj olalım ve dejenere şekilde tekrar işimizin başına dönelim. Oraya dönmek için kaçışımız yok ama oradan kaçışımız var. Haydi iyi tatiller.
Bu İçeriğe Ne Tepki Verirsiniz?
Çok Doğal
0
Faydalandım
0
Deneyeceğim
0
Öğretici
0
Hadi Canım
0
Beğenmedim
0