Doğala Doğru Spor

Sporda Fanatizmin Yarar ve Zararları

Sporcular, özellikle belli bir taraftar kitlesine sahip bir takımın mensubu olan sporcular genellikle bu işi para kazanmak için yapan bir işçiden farksızdır. Onlar için oynadığı takımlar sadece bir işyeridir ve işini yapıp ay sonunda maaşını alan bir işçi olarak görür kendini. Çok azı duygusal bir bağ kurar takımıyla ve takımı için fedakarlık yapar. Kimi sporcu takımının taraftarına karşı duygusal bir bağ kurar, kimisi takım arkadaşlarının takıma olan bağına hayranlık duyar, kimi de bunların hiçbirinden etkilenmez sadece işini yapar. Ancak taraftarlar öyle mi? Bir taraftar için takımının başarısı dünyanın en büyük mutluluğu olabilir bazen. Bazen de takımının başarısızlığı yüzünden günlerce yüzü gülmez taraftarın. Bu durum fanatikliğin bir göstergesidir ve çok aşırısı insana duygusal ve ruhsal açıdan zarar verse de, dozunda bir fanatiklik hayatımızın çoğu yerinde bize fayda sağlayabilir. Çoğumuz şunu düşünebiliriz ‘bir takıma olan fanatiklik nasıl fayda sağlar?’ eğer fanatikliği sadece takımlara karşı bir olgu olarak kalacağını düşünürsek bu sorumuzda haklıyız. Ancak çoğu uzman bu fanatikliğin sosyal hayattaki bağların, ailedeki bağların, sevdiği kişilerle olan bağların çok güçlü olabileceğini savunmaktadır.   Konumuzun bu kısmını misaller ile ve yaşanmış bazı olayları size aktararak süsleyeceğim. Eşimizin sağlam bir takım taraftarı olduğunu düşünün. Her iki şeklide de düşünelim ama hem dozunda fanatik, hem de aşırı fanatik. Dozunda bir fanatiklik düşünelim önce. Takımının maçlarını kaçırmıyor, her oyuncuyu seviyor, her haberi ilgiyle takip ediyor ancak takımı başarısız olduğunda da öyle karalar bağlamıyor ve hayatın bir parçası olduğunun farkında. İşte böyle bir eş bu sevgisini eşine, çocuğuna, sosyal çevresine karşı da gösterir ve bu fanatikliği ona olumlu yönde bağlar kurmayı sağlar. Aşırı fanatik bir eş düşünelim. Bu insan başarı olduğunda iyidir de başarısızlıkta dünyası yıkılır, insanlarla iletişimini keser, asabi, huysuz bir insan olur. İşte bu durum olumsuzlukları yanında getirir ve fanatikliğin zararını burada görürüz. Misallerimi bununla sınırlandırıyorum ve takımı kaybettiğinde rakip takım taraftarına savaş açan, kavga eden, insanlara zarar verenleri hiç söylemiyorum bile. Şimdi bu durumu bir de çocuğumuz üzerinde düşünelim. Çocuğumuz küçük yaşta belki spora ilgi duymaya başlayacak ve bir takımın sıkı bir taraftarı olacak. Çevresinde de diğer taraftarların takıma olan bağlılığını görüp daha bir heyecan duyacak ve fanatikliği artacaktır. Burada fanatikliğin olumlu ve ya olumsuz şekilde ilerlemesi ailenin sorumluluğunda olacak bir durumdur. Eğer aile bu durumu iyi kontrol ederse bu bağlılık olumlu yönde ilerler. Ama aile bu durumda çocuğu görmezden gelir ve kendi haline bırakırsa bu durum olumsuz yönde de ilerleyebilir. Aile olarak bu bağlılığı hayatın her yerine yayarsak kazanan biz oluruz. Çocuğumuzun bir takımı sevmesine karşı olamamalıyız, hatta buna sevinmeliyiz. Çünkü çocuğumuz sevebiliyor. Bu bir takım olmuş veya bir hikaye olmuş ilk etapta bunun bir önemi yok. Önemli olan çocuğumuzun sevebiliyor olmasıdır. Bu sevgiyi biz diğer olgular için de kullandırtmalıyız onlara ve bu sevgide başarısızlıklarında olacağı ve bu durumları da olgunlukla karşılaması gerektiğini öğretmeliyiz. Bu sevgiyi kullanarak çocuğumuza arkadaş sevgisini aşılayabiliriz, hayvan sevgisini aşılayabiliriz, çevre sevgisini, doğa sevgisini ve en önemlisi aile sevgisini aşılayabiliriz. Ve ya bunların hiçbirini aşılayamayıp bu fanatikliğin olumsuz yönde ilerlemesine sebep olabiliriz. Bu durumda bütün sorumluluk ailede ve bu sorumluluğu iyi yönetmek çok önemlidir. Aksi taktirde sonuçları çok ağır olabilir. Yaşanan birkaç olayı anlatarak devam edelim. Fanatik bir abi tanıyorum kendisi kar, kış, kıyamet demeden takımının bütün maçlarına gidiyor. Takımı kazandığında bayram oluyor, kaybettiğinde hüzne boğuluyor ve dış dünyayla ilişkisini kesip yas tutuyordu. Hatta öyle ki bazen takımı kaybettiğinde ailesi ile bile konuşmuyordu. Onunla bir muhabbetimde ona takımda geçmişte çok sevdiği ve şuan başka takımda oynayan bir oyuncu var mı diye sordum. Altı yedi tane oyuncu ismi saydı. ‘Ya abi bu oyuncular takımı senin kadar seviyor muydu?’ dedim. ‘Tabi ki dedi onlar bu takımı çok severdi’ dedi. ‘Peki neden bırakıp gittiler, bu takımı sevmeleri bir yönetici ile anlaşamayınca bitti mi ve ya parada anlaşamayınca bitti mi?’ dedim. Öyle deyince şöyle bir düşündü. Doğru söylüyorsun dedi. Ben takım için ne fedakarlıklar yapıyorum şehir dışındaki maçlara gidiyorum, kaybettiğinde dünyam yıkılıyor. Ama onlar ilk zorlukta kaçıyor. Benim bir kazancım yokken onlar milyarlar kazanıyor dedi ve fanatikliğin bu olumsuzluğundan kurtulmak için ilk adımı attı.   Sevgili sporsever dostlarım. Fanatik olun elbette ama şunu unutmayın o sevginize muhtaç olan ve sizi karşılıksız seven insanları da ihmal etmeyin. Sizin sevginizi dahi bilmeyen bir takım için kaybettiğinde kendinize hayatı zindan etmeyin ve ya başkalarına zarar vermeyin. Ve sevgili aileler. Çocuğumuz öyle ya da böyle bir şeylere fanatizm duyacak. Bu spor olabilir, sanat olabilir ve ya aklımıza dahi gelmeyen bir şey olabilir. Bunun farkında olalım ve bu durumda çocuğumuzu doğru yönlendirelim. Fanatiklik onlar için sadece bir zevk olsun hayati bir konu olmasın. Sevdiği şeylerden zevk almayı öğrensin, olumsuz anlarda yas tutmayı değil. Sevmek güzeldir ancak fazlası doğru yönetilmediği zaman zarar verebilir.

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi