Türkülerin Hikayesi

İstanbul’u Artık Hiç Sevmiyorum Hikayesi

Makam: Rast

Bestekar: Erol Sayan

Sanatçı: Nesrin Sipahi

Güftekar: Mehmet Erbulan

Usül: Düyek

O yıllarda Ankara radyosunda, genç, fiziği ve sesi de çok güzel bir bayan sanatçı varmış. Yıldırım Önal ile aşk yaşamaya başlamış.

Türk tiyatrosunun gerçekten büyük, dev sanatçıdır. Yakından tanıyanlar bilirler ki aktörün tek kötü yanı var, çok içki içmesi. Böyle bir ortamda bu iki genç İstanbul’da tanışıyor, geziyorlar, bu şehrin güzelliklerini birlikte yudumluyorlar. Ve ikisinin de arzusu ciddi bir evlilikten yana. Bu yüzden ailelerinin de desteğiyle nişanlanıyorlar.

Genç ve güzel sanatçımız hafta sonu olunca soluğu İstanbul’da alıyor ve İstanbul’un güzelliklerini beraber yaşıyorlar. Yıldırım Önal ile geçiriyor. Her şey çok güzel gidiyor fakat sanatçımız Yıldırım Önal’ın fazla içki içmesinden oldukça tedirgin.

Bu ortamı iyi bilen Bestekârımız Erol Sayan, her Pazartesi de sabah 11.00’daki, Tambur çaldığı radyo yayınına gittiğinde radyoda bulunan sanatçımıza soruyor; “İstanbul’dan ne haber?”  Sanatçımsımızın mutluluk dolu mimiklerinden gelen cevap güzeldi;

 “İstanbul çok iyi gidiyor! Yıldırım içkiyi bu hafta biraz daha az içti!” diyor. Yine böyle bir pazartesi günü, Üstat aynı soruyu sorunca, sanatçımız Üstadın yüzüne donuk bakıyor ve şikâyetçi bir tavırla “İstanbul’u artık hiç sevmiyorum”diyor.

Bu durumdan etkilenen Üstat, gece evine gidiyor ve bir samanlı kâğıt üzerine beş çizgi çekerek nota portesini yapıyor ve hemen notaları yazıyor. Üstat Erol Sayan’ın kafasında yaratmak istediği tema sanatçının İstanbul’u artık neden sevmediğini anlatacak gerekçeyi şiirsel bir ifade ile anlatmaktı. Üstat, tek mısradan ileri gidemiyordu. Yalnız o tek mısra, Rast makamına çok güzel uymuştu ve bu makamda kararlıydı.

 Ertesi gün Üstat, Radyo’da Mehmet Erbulan’ı buldu ve meseleyi ona anlattı. O da: “Orda başladı aşkım, Orda oldu ayrılık, İstanbul’u sevmiyorum artık” demiş. Gece, evinde hemen notaları yazmış. Ama kendinin tasarladığı beste: “İstanbul’u artık hiç sevmiyorum” diye başlıyor.

Üstat, besteyi yapıyor yapmasına da ama bakın sonra neler oluyor. Temmuz ayının sonlarına doğru şarkının kahramanı sanatçımız, Erol Sayan’a Ankara’nın o zamanlar en tanınmış gazinolarından biri olan Dörtyol Gazinosunda işe başlayacağını söylüyor ve Üstat’tan yardım istiyor. Erol Bey hemen:“Tamam o zaman ‘İstanbul’u artık hiç sevmiyorum’ şarkısını orada söyle” diyor. Sanatçımız notaya bakıyor ve Üstada dönüyor; “Nasıl olur Erol abi, dinleyiciler yuhalar beni!” diyor. Fakat yaptığı besteden son derece emin olan Erol Sayan ısrar ediyor.  Ağustos ayının başında, sahneye çıkan sanatçımız;

 

 “Şimdi size yepyeni ve çok güzel Rast bir şarkı sunacağım” diyerek şarkının anonsunu yapıyor ve şarkıya başlıyor.

İstanbul’u artık hiç sevmiyorum
Orda başladı aşkım orda oldu ayrılık
Orda verdik el ele yine orda bıraktık
İstanbul’u artık hiç sevmiyorum

Seni orda tanımış seni orda sevmiştim
Çünkü orda sana ben bin ümitle gelmiştim
Aşka ihaneti ben yine orda görmüştüm

İstanbul’u artık hiç sevmiyorum 

Zira Üstadın kafasında sanatçının söylediği ilk sözü ile başlamak. Seyirci ‘Yuh’ çekmeye başlıyor. Ama dördüncü, beşinci gecelerde istekler arka arkaya geliyor. Şarkı radyolarda okunuyor, gazetelerde de yazılar başladı. Mesela Hürriyet’in ünlü ‘Serbest Kürsüsü’nde bir yazıda:

“Ne demek yahu İstanbul’u artık hiç sevmiyorum? Bir Fransız çıkar da Paris için ben Paris’i artık sevmiyorum der mi? Bu adam Komünist!’ diye yorum bile yapılıyor.”       

Rahmetli Muzaffer İlkar, bir gün Erol Sayan’ı çağırır; “Erol’cuğum, yukarıdan aradılar. En iyisi sen şu şarkıyı İstanbul’u artık çok seviyorum şeklinde yap! Yoksa radyoda okutmam!” der.

Fakat Erol Sayan ısrarlıdır ve besteyi değiştirmez. Bunlar olurken, Odeon Plak şirketi, Emel Sayın’ın sesinden plak piyasaya çıkardı. Olağanüstü de bir ilgi oldu. Plaklar satılırken, şarkı gazino ve radyolarda çalınırken, bu kez bize yine yukarılardan ama resmi yerlerden sorgu sualler başladı.

Yunanlılar Emel Sayın’ın plaklarını almışlar, İzmir’in karşısında bulunan Sakız adasının sahillerine de dev sahra hoparlörlerini kurmuşlar. İzmir’e doğru yayın yapıyorlar. Emel Sayın, şarkıyla “İstanbul’u artık hiç sevmiyorum” derken, plağı durdurup hoparlörden İzmir sahillerine bağırıyorlarmış: “Sevmiyorsanız İstanbul’u bize verin” diye! Tam o günlerde Mustafa Sağyaşar, Erol Sayan’ın yanına geliyor; “Yarın akşam Orduevinde büyük bir davetli gurubuna konser vereceğim, bana eşlik eder misin?” diyor.

 

Üstat; “Mustafa senin konserine gelir bedava Tambur çalarım, ama bir şartım var. Orada bu şarkıyı da söyleyeceksin”diyor ve Orduevi’nde konser başlıyor. Mustafa Sağyaşar, üç şarkısından sonra:“Şimdi sizlere çok güzel bir Rast şarkı söyleyeceğim, bestekârı Erol Sayan da şu an aramızda bulunuyor” şeklinde anons yaptı. Şarkıyı dinleyen paşalar ve Genel Kurmay Başkanı dâhil tüm komutanlar alkışladı ve beğendi.

Şarkının hikâyesi böyle! Şarkımızın kahramanı Ankara Radyosu’nun güzel yüzlü ve sesli sanatçısı ne oldu?  Yıldırım Önal’dan alkol yüzünden ayrılmış. Şimdi Avrupa’da ünlü bir doktorla evli olduğu söyleniyor.(Suat Yener, Şarkıların Gözyaşları S:276)

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi