Yaşam

Çocuklarda İçe Kapanıklık Durumu ve Çözümleri

ÇOCUKLARDA İÇE KAPANIKLIK DURUMU VE ÇÖZÜMLERİ

Çocukların içe kapanık olduğunu nasıl anlarsınız? Çocuklar nasıl sosyalleşmeliler? Ders zamanı zorlayarak mı katılım sağlamalıyız? Özgüven duygusu nasıl oluşur?

Her çocuk bir değildir, bununla beraber her çocuk diğer çocuklarla eş zamanlı aynı şeyi yapmak zorunda da değildir. Bazen öğretmenler olarak çocuklarımızın üzerine çok gittiğimiz zamanlar olmuyor değil, lakin önemli olan durum baskıdan ziyade teşviktir. Ders esnasında çocuğumuz yazı yazmak istemiyor olabilir, canı sıkkın gibi görünüyor olabilir. Bu durumda çocuk üzerinde baskı kurmamalı ve doğru teknik ile sosyalleşmesini sağlamalıyız.

Çocukların içe kapanık olduğunu nasıl anlarsınız? Bu durumda neler yapmalısınız?

Çocuğunuzla karşılıklı iletişimde olduğunuzu düşünecek olursak, sorduğunuz sorulara net cevap alamıyorsanız, çocuğunuza aldığınız oyuncak onu mutlu etmiyor da düşündürüyorsa, bireysel takılmaktan hoşlanıyor ve sizinle göz temasından kaçınıyorsa, çocuğunuz da içe kapanıklık durumu var diyebiliriz. Sizinle iletişimi zayıfsa, ona kızmak yerine bol bol hikâye okuyabilirsiniz, beraber oyunlar oynayabilirsiniz. Kendinizi onun yerine koyabilirsiniz. Çocuklar sevgi ister, oyun ister. Onlara istemedikleri zamanda istemediği şeyleri yapmaya zorlamamalısınız. Çünkü onların da duyguları var, her anı her anıyla uyuşmayabilir. Bu durumda çocuğunuzun kendisini ifade etmesine izin vermelisiniz. Mesela “haydi parka çıkalım” dememelisiniz, “Parka çıkmak ister misin?” diyerek çocuğunuzun fikriyle harekete geçmelisiniz. Ona değer verdiğinizi, onun duygularına saygı duyduğunuzu ilk olarak göstermelisiniz. Kendi kararlarınızla onun hayatını şekillendirmemelisiniz.

Çocuğunuzu anlamanın ilk yolu, onun ne hissettiğini sizin de hissedebilmenizden geçer. Öncelikle çocuğunuz neden içe kapanık bunu düşünmelisiniz. Bu durumun kaynağına yoğunlaşmalısınız. Sizden daha fazla ilgi bekliyor olabilir, kıskançlık gösteriyor olabilir, hoşlanmadığı arkadaşlarıyla aynı ortamda durmaktan rahatsızlık duyuyor olabilir. Bunun sebeplerinin bitmeyeceği gibi, sizin bunları çocuğunuzun sizlere sinyal vermeden önce anlamanız gerekmektedir. Çünkü her çocuk aynı değildir, her çocuk özeldir. Özelliklerine göre şekillenecek olan da sizlersiniz.

Çocuklar nasıl sosyalleşmeliler?

Çocuklar en kolay yoldan nasıl sosyalleşebilirler sorusunun cevabı, arkadaş çevresi grubudur. Bu okul da olabilir, oyun grupları da. “Biz çok kalabalık bir aileyiz”, unutmayın; aile çocuğun evidir, okul ise hayallerinin evidir. Çocuk ne kadar kalabalık bir aile de büyürse büyüsün; farklı bir çevrede, sıradan olmayan ortamlarda daha fazla kendini gösterir. Çünkü çocuklar değişikliği severler. Yeni heyecanlarda daha çok kendilerini ifade edebilirler. Utanma duygusu onlara güç verir. Bu güç zamanla özgüvene dönüşerek çocuğun zaman içerisinde kendisini kanıtlayabilmesine yol gösterir. Sürekli kalabalık bir ailede yetişmiş, fakat hiç sosyal bir gruba katılmamış çocuk, sanılanın aksine tanımadığı üçüncü kişilerle olan iletişiminde birtakım eksiklikler barındırır.

“Benim çocuğum asla içe kapanık değil, ailede herkesle iletişimi var.” Muhakkak öyledir, lakin sürekli gördüğü insanlara tabii ki belli bir zamanla aşina olacaktır. Doğal olarak her çocuk aile içerisinde kendini güvende hisseder. Önemli olan ise, farklı ortamlarda kendisini nasıl hissediyor, konuşmaktan çekiniyor mu yoksa liderlik vasfı mı taşıyor? Bu durumu analiz etmenin en iyi yolu da eğitim-öğretim hayatına başlamaktır. Öğretmen ve ebeveyn uyumuyla bu durum zamanla düzelip, çocuk kendisini güvende hissettikten sonra verimli sonuçlar alınmaya başlanacaktır.

Ders zamanı zorlayarak mı katılım sağlamalıyız?

Yapılan belki de en önemli yanlış budur. Zorlayarak ve baskı altında tutarak çocukların kendilerini ifade etmelerini isteyemeyiz. Oyuncaklarla oynamak istemiyorsa, oynamayabilir. Resim yapmak istemiyorsa, yapmayabilir. Etkinlik yapmak istemiyorsa, onu da yapmayabilir. Asla ama asla bu durumda baskı göstermemeliyiz. Hem öğretmenler hem de ebeveynler olarak. Bu durum zamanla olacak bir durumdur. Aceleci davrandıkça, çocuğunuz daha da içe kapanık olacaktır. Ona zaman vermelisiniz, onun duygularını yönetip kendi düşünceleriyle hareket edebilmesine izin vermelisiniz. Emin olun, bunu yaparsanız çocuğunuz belli bir zaman sonra ona vermiş olduğunuz değeri hissedip bakış açısını değiştirecektir.

Peki ‘Özgüven Duygusu’ nasıl oluşur?

Çocuğunuz her ne yaparsa yapsın ona değer verdiğinizi ve kabul ettiğinizi bilmesini sağlayın. Ev çocuk için, oyuncak ve hayal dünyasından döndüğü zaman, sevgi ve kendisini güvende hissettiği yerdir.

Çocuğunuzun ondan ne istediğinizi bilmesini sağlayın. Bu durum onu harekete geçirecek ve farklı yollarla düşünce gücünü geliştirmesini sağlayacaktır. İsteklerinizi çocuğunuza net ve açık bir şekilde belirtmek, ondan ne istediğinizi anlamasını kolaylaştıracak bir yöntemdir.

Çocukların duyguları, düşünceleri ve algıladıkları dinlenmeye değerdir ve böyle yapmak çocukların öz saygılarını, aynı zamanda da özgüvenlerini artırmaktadır. Size bir şeyler söylemek istediğinde, gerçekten ona zaman ayıramayacaksanız uygun olmadığınızı ve ne zaman uygun olacağınızı söyleyin. Ayrıca asla verdiğiniz zaman dilimini unutmayın. Çünkü şunu asla aklınızdan çıkarmayın. Siz unutursunuz ama çocuğunuz sizin unuttuğunuzu asla unutmaz. Aktif dinlemeyle ebeveynler, olayları daha çok çocuğun gözünden görmeye başlamakta ve böylece çocuk da duygularına önem verildiğini anlamaktadır. Kısacası empati gözüyle bu olaya bakabilirsiniz. Çocuğunuzun duygularını ve düşüncelerini ciddiye alın. Kendi çözümlerini bulmalarına izin verin. Lakin siz yapmayın, çocuğunuzun yapması için uygun ve zaman ve ortamı ayarlamanız özgüven duygusunun oluşması için gayet yeterlidir. Çocuklarınızla yalnız vakit geçirin. Onlara zaman ayırın ve ayırdığınızı da sözlü bir şekilde ifade edin. Doğayla iç içe olmasını sağlayın. Doğaya ve yaşama öncelikli olarak siz saygı gösterin, daha sonra da çocuğunuza bu duyguyu içtenlikle öğretin. Bazı şeyleri kendisinin yapmasına izin verin. Sürekli kısıtlayıcı bir tavırla otorite sahibi olmayın. Çocuklar çok baskıdan sıkıldıkları gibi, kendilerini özgür hissedemedikleri için benliklerine olan değerlerini yavaşça kaybetmeye başlarlar ve özgüveni eksik bir birey olma yolunda ilerlerler.

Çocuğunuzun özgüven duygusunu hissetmesi ve dışavurumunda sağlıklı bir iletişim içerisinde olmasını istiyorsanız, önce ona inanmalı ve güvenmelisiniz. Onun varlığını kabul etmeli ve bunu ona hissettirmelisiniz. Bu sayede çocuğunuzun kendine olan inancı artacak ve zaman içerisinde bu duygu kalıplaşacaktır. Sevgiyle kalmanız dileğimle.

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi