Yaşam

Çocukluğumuzun Saf Yazları

Çok eskiden uzun, geniş, suçsuz, doğal yazlarım vardı benim, Hiçbir şeyim yoktu kısa kollu bir hayattan  ve amele yanıklarımdan başka. Gördüğüm kadardı her şey, büyülü sevecen, sonsuz ve saf, kime neyi anlatsam inanırdı, kim bana neyi anlatsa inanırdım, hepimiz öyle değil miydik? Kimse ben mutluyum demezdi, çünkü mutluluk doğanın verdiği bir ışık gibi içimize işlemişti. Yokuş başlarında, yol kenarlarında, yolcuların gelip geçtiği terlerde terlemiş ve yorgun insanlara tertemiz bardaklarla su uzatan çocuklar vardı. “-Teyze / Amca al iç sebildir, ölmüşlerime dua et yeter”, derlerdi ve İnsanlar o buz gibi suyu içip derin bir nefes alıp gökyüzüne bakar, ardından su uzatan çocuğa bakıp. “-Su gibi aziz ol yavrum” derlerdi, Ne kadar güzel bir cümle değil mi, kısa ama bir o kadar da derin bir cümle, Su gibi aziz olabilmeyi ne çok isterdik değil mi?  Gittiğimiz yerden kaybolmadan, buharlaşarak tertemiz bir şekilde semaya dönebilsek, saf bir şekilde dönüp can olsaydık kendimizde. Mümkün müdür bu gerçekten “Su gibi Aziz” olabilir miyiz? Evet mümkündür tabi, maddi ve manevi kötülüklerden uzak kalarak, su gibi kendinizin ve başkalarının ruhlarını temizleyip kendinizi arındırıp doğanıza dönebilirsiniz elbette, çünkü çocukluğumda insanların o suyu içip gökyüzüne sonsuzluğa kardeşçe göz kırparak baktıklarında anladım.

Gölgemiz gibiydi dünya o zamanlar dünya ya bir adım önümüzde, yada bir adım arkamızda, sonsuz ve iyi bahçeydi dünya. Güneş batıp akşam olduğunda dışarıdan toplardı Annem bizi, o an ağıllarına dönen koyunların, kuzuların çıngırak seslerinden anlardım bütün mevsimlerin kardeş olduğunu ve yarının bugünden daha güzel olacağını. Annem önce bizim ayaklarımızı yıkar, sonra o hafif esinti eşliğinde serin sularla avluyu yıkardı, Telaşla hemen mutfağa giderdi yemek yapmaya. Avlumuzun serinlemiş, ıslak ışıklarına Annemin telaşlı ve sevimli gölgesi düşerdi. Annemin dokunduğu her yer, yaktığı her ışık, tavada kızarttığı yemekler, onun eşsiz güzelliği, babamın anneme hayranlıkla bakışı ve yaşadığımız tüm dünyayı bizim kılardı. O zamanlar öyle çok zengin değildik, yoksulduk hatta, ama yoksuluz diye üzülüp düşünmezdik, ya da ben öyle sanıyordum. Babam o zamanlar bize “Zenginlik; bir aile sahibi olmaktır, zenginlik hissediyor olmaktı” derdi. Evimiz, arabamız, bankada paramız yoktu evet ama hissedebiliyorduk.

Toplumun dayatmalarından dolayı olmadığım birçok insan oldum, sırf insanlar mutlu olsun diye kendimi kısıtladım, her kısıtladığımda kendimi gözlerim buğulanıp çocukluğumu düşünürdüm, eskiden olduğum insan olmak için her şeyimi verebilirdim o düşünceye daldığım her an. Çocukluğumda 'büyük insan, yetişkin' olarak tanımladığım kişi olma yolunda ilerlerken, sahip olduğum tüm arkadaşlara, tüm imkânlara, tüm fırsatlara rağmen hayatımdaki tek arkadaşımın annem olduğu dönemlerdeki gibi keyif almamaya başlamıştım. Hafta sonları erkenden ayağa dikilip çizgi filmleri izlemenin, kalabalık iftar sofralarının, teyzemin evindeki tarhana kokusunun, soba yanana kadar yataktan çıkarılmamamın, tüm akrabaların sırayla sizle oynamasının, pek bir şey anlamadan, büyükler izliyor diye izlenen yalan rüzgarının, sokaklardaki oynanan kör ebeninin, uzun eşeğinin yerini hiçbir şey alamamaktadır evet, ama siz içinizdeki o saf çocuğu yaşatarak en azından olduğunuz kişiden farklı bir kişi olmanızı isteyen dayatmalardan kendinizi kurtarabilirsiniz.

Çıkın parklara siz de sallanın, yaşınız kaç olursa olsun ip atlayın, çocuklarla çocuk olun. Evet! Çocukla çocuk olun, olun ki o saflığı o doğallığı görün, çocukları, hayvanları bu yüzden çok seviyoruz ya saflar kendi gibiler, biz nasıl bu kadar kirlettik kendimizi değil mi? Çocukluğunuzu yaşayın, yaşattırın çevrenizdeki insanlara da dokunun bunu yaparken, ama ne olursa olsun içinizdeki o yaşattığınız saf çocuk, çocukluğumuzun yazları gibi çabucak akıp gitmesin. Hayatımıza eklenen her olay yaşantınıza kısıtlı bir eylem olmasına asla izin vermeyin, her gününüzü keşfedilecek yeni bir nokta olması için çaba harcayın.

Biliyorum evet  her şeyinizi verebileceğiniz andır çocukluk anlarınız, zamandan korkmayın, çünkü zaman sizi mutlu olmanızı etkileyen bir unsurdur. Bir kalkan gibi sarılın kendinize ya özlediğiniz çocukluğunuza ya da hiç yaşayamadığınız çocukluğunuza, kontrolsüzlüğünüze acı duyun çocukluğunuzdaki gibi. Bırakın büyümeyin büyüyünce süper kahraman falan olunmuyor, bazılarımızın anne ve babasıdır süper kahramanı, ya da sizin süper kahramanınız kimse, ama büyümeyin :) Şimdi kendi doğalınıza çocukluğunuzun saf zamanlarına dönün, alın bir tane uçurtma gökyüzüne salın, size dayatılan olmayan kişiliğinizi de o uçurtmayla birlikte uçurun… Sevgiyle, Doğayla ve Doğallıkta Kalın :)

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi