- En büyük gösteriş, doğallıktır. Oscar Wilde
- Kimse sadelikten ölmez. Pierre Loti
- Gerçek sanatçılar sadeleştirir. Steve Jobs
- Sadelik, mükemmelliğe giden yoldur. Bruce Lee
- Tanrı'nın Egemenliği'ni bir çocuk gibi kabul etmeyen, bu egemenliğe asla giremez. Hz.İsa
- Hayat sade olmalı, ama yalın olmamalı. Sezai Karakoç
- Doğallık, dürüstlükten geçer. Hakan Günday
- Sade yaşa ki başkaları da var olabilsin. Gandi
- Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir. Leonardo Da Vinci
- Doğallık sahip olunan bir erdem değil kazanılan bir erdemdir. Albert Camus
- Doğallığın verdiği huzuru, doğal olmayan yollarda arama. Sadelik, sahtelik sevmez. Zata
- Sade insanlar Allah’ı, güneşin harareti ve bir çiçeğin kokusu kadar tabi olarak hissederler. A.Carrel
- İster çöpçü olsun isterse de bir üniversitenin dekanı, herkesle aynı sadelikte konuşurum. Albert Einstein
- Sade ve sakin bir hayat yaşayın, böylece bütün gücünüzü mesleğinize verebilirsiniz. Brendan Reilliy
Allah'a (tanrıya) inananlar için yaratılışa, fıtrata uygun yaşamaktır doğallık. Tanrıya inanmayanlar için ise doğaya uyumlu yaşamaktır. Her iki inanca göre de eğer doğallıktan çıkarsanız tanrı yada doğa ana sizi cezalandırır.
Tarihe baktığımızda insan ne zaman insanlıktan yani doğallıktan çıkmış ise önce kendisini huzursuz ve mutsuz etmiş, sonra etrafına zarar vermiştir. Sonunda bu tip insanların çoğunluk durumuna geldiği topluluklar yer yüzünden silinmek durumunda kalmıştır. Buna ister tanrının cezası deyin ister doğal seleksiyon deyin, her kim yada her ne doğalının dışına çıkarsa kainattaki mükemmel nizam o varlığı sisteminden çıkarır.
İnsanın en doğal hali bebeklik ve çocukluk dönemindeki halidir. Zira henüz ailesinden yada yaşadığı toplumdan çeşitli yollar ile yalanı, bencilliği, egoizmi, kendini üstün görmeyi öğrenmemiştir. İşte bu küçük çocuk büyüdükçe doğallığını farklı yönlerden ve farklı düzeylerde kaybetmektedir. Bu nasıl olmasın ki; her zaman doğruyu söylemenin, kendisinden çok başkalarını düşünmenin, sahip olduğu her şeyi paylaşmanın ve herkesi eşit görmenin nerdeyse her toplumda sözde ideal ama uygulamada aptallık olduğuna inanılan bir dünyada yaşıyoruz. Doğallığını koruyabilenler ise özündeki değerleri ve tabii ki klasik olacak ama içindeki çocuğu yaşatanlardır.
Küçük bir çocuğun hem ruhsal hem de bedensel beslenmesi bile yetişkin bir insana göre ister istemez çok daha doğaldır. Annesi doğal olmayan gıdalar dahi tüketse insan vücudu bu gıdadan en doğal besini yani anne sütünü üretmektedir. Diğer yandan her anne iç güdüsel olarak küçük yaştaki çocuğuna en doğal gıdaları bulup vermeye çalışmaktadır. Doğal beslenme doğal olmanın en temel şartlarından biridir. Çünkü insan ne yerse odur. Ruhsal olarak küçük çocuklar etraflarındaki davranışların, renklerin ve seslerin en güzeline yönelme eğilimindedir. Demek ki bu yüzyılda ruhumuzun ve bedenimizin en doğal formunda olduğu dönem bebeklik ve çocukluk dönemidir. Bu dönemden sonra maalesef ruhsal ve bedensel hastalıklar doğallığımızdan uzaklaşmamız ölçüsünde bizi bulmaktadır.
Küçük bir çocuğu oyun parkına hiç tanımadığı farklı ekonomik düzeyde, farklı kültür, dil, din, etnik kökenli diğer küçük çocuklarla bırakın ve seyredin doğallık nedir, doğal insan nasıl olunur. Aynı çocuğu bir de büyüdüğünde benzer şartlarda bir ortama bırakın ve seyredin doğallıktan çıkmış insan nasıl olunur. Değişen sizce ne oldu? Bu soruya cevap vermeden önce o küçük ve sonra büyüyen çocukla empati yapmaya çalışın. Böylece bu soruya verdiğiniz cevaplar ile kendi doğallığınızı sorgulamaya başlamış olacaksınız. Sonra kendinizi tekrar ve tekrar o oyun parkının içine bırakın. Hiçbir şeyi takmadan sevinçle oyun oynamazın ölçüsünde doğal bir insansınız demektir.
Eğer insan müdahale etmedi ise doğadaki her canlı ortamına mükemmel bir uyum ile doğar, büyür ve görevini yaparak bu dünya sahnesinden ayrılır. Yaşamının hiçbir döneminde doğallığının dışına çıkmış tek bir canlı bile göremezsiniz. O nedenle insan dışında hiçbir canlı doğallığını aramaz, doğallığının içinde yaşar. İnsan ise büyüdükçe kaybettiği mutluluğunu yeniden kazanmak için doğallığını aramaktadır. Peki insan doğallığını tekrar nasıl kazanabilir. Bu sorunun da cevabı satır başındaki cümlede saklı, çevre ile uyum ve görev bilinci.
Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz. Bunu Mehmet Canlar Bey bir yazısında çok güzel anlatmıştı (link:https://dogaladogru.com/dogada-hicbir-sey-kendisi-icin-yasamaz/). Dolayısıyla doğal olmak yani çevredeki canlı cansız tüm varlıklarla uyumlu olmak ve nihayetinde insanlığın yaşamı boyunca aradığı gerçek ve devamlı mutluluğu yakalayabilmek için bu dünyadaki görevimizi, anlamımızı bilmemiz, öğrenmemiz gerekmektedir. Peki bu nasıl olacak? Açıkçası bu hiç de zor değil. Her insanın içinde taşıdığı vicdan mekanizması çevre ile uyumu, hangi özelliği ile faydalı işler yapabileceğini düşünmek ise bu dünyadaki görevini anlamak için yeterlidir.
Allah (tanrı) bize gönderdiği tüm dinlerde orta yolu, doğal olanı, canlı ve cansız tüm varlıklarla uyumlu olanı tavsiye etmiştir. İslam dinine göre bu sıratı müstakim, Hinduizm dinine göre ise bu nirvanadır. Böyle bir hayatı yaşayan kişi bu dünyada da öte dünyalarda da huzuru ve sonsuz mutluluğu bulacaktır. Bu durum tanrıya inanmayan kişi için de değişmez. Doğallığın dışına çıktığı her davranış ile kendine ve doğaya verdiği zarar kavgalara, savaşa, adaletsizliğe, çevre kirliliğine ve hastalıklara dönüşecek, kendi var ettiği cehennemi içinde yaşamaya mahkum kalacaktır.
Sözlerimi ardında doğallığın ne olduğunu ve önemini anlatan cümleler bırakan tanınmış kişiler ile bitirmek istiyorum;
Bu İçeriğe Ne Tepki Verirsiniz?
Çok Doğal
0
Faydalandım
0
Deneyeceğim
0
Öğretici
0
Hadi Canım
0
Beğenmedim
0