Özellikle ramazan ayını yaşadığımız şu günlerde, ramazan boyunca saltanatını sürüp, ramazan ayı bittikten sonra ortalardan kayboluveren nefis bir tatlı aslında. Tüm muazzamlığını sadece 1 ay yaşayabilmemiz güllaç sevenlerini bir miktar üzse de, 0 11 ay boyunca sahne sırasının kendisine gelmesini sabırla bekleyen ve performansını hiç şaşmadan sergilemeyi bilen ve sonra yine mütevazı bir şekilde gözlerden uzaklaşan emektar bir yıldızımız kendisi. Az malzemele ile aslında ne kadar büyük işler başarılabileceğinin en büyük kanıtıdır güllaç. Öyle ki, sadece mısır nişastası, un ve suyun muhteşem uyumundan sonra yaprakları bu malzemelerle hazır edildikten sonra devreye giren ceviz, süt ve gül suyunda eklenmesiyle böyle bir mükemmel lezzet ortaya çıkacağı kimin aklına gelebilirdi? Hikayesinin de kendisi gibi zarif insanların ellerinde şekillenen güllacın tarihi yolculuğuna dair bilgiler de yok değil hani. Onca hayranına rağmen çekingenliğini bir türlü üzerinden atamayan, sadece bir ay görünüp sonra ortalardan kaybolan, rengiyle, kokusuyla, tadıyla damaklarımızda tadı kalan güllacın hikayesine göz atalım şimdi Ne dersiniz? Güllaç bundan yaklaşık olarak 600 yıl önce Osmanlı zamanında yaşayan insanların mısır nişastasını saklama çabasıyla ortaya çıkmıştır ilk. Çuvallarla alınan nişasta bozulmasın, böceklenmesin, rutubetten zarar görmesin diye nasıl saklanacağı düşünülürken akıllara biraz un ve suyla karıştırıp yufka şekli vererek saklamak gelir. Bu sayede nişastanın uçuşup dağılmayacağı ve daha geç bozulacağı düşünülür. İlk güllaç yaprakları böylece hazırlanır ve evlerde muhafaza edilmeye başlanır. Nişasta kullanılması gerektiğinde de bu sert yapraklardan arzuya göre koparılır, elde ufalanarak toz nişasta gibi kullanılırmış. Fakat bir gün bu nişasta yapraklarını ıslatmak gelmiş akıllara, tabi burada hemen süt girmiş devreye sütü de gül suyu izleyivermiş ve artık yapraklar sadece nişastayı korumak amaçlı yapılan bir tasarruf malzemesi olmaktan çıkıp sofralara baş tacı olmaya başlamış. Ceviz ve nar gibi malzemelerle zenginleşmesi saray mutfağına girdikten sonra gerçekleşmiş.
İçindeki gül suyundan dolayı " güllü aş" konmuş adı, o da tıpkı "sütlü aş"ın sütlaç olması gibi güllaç olarak anılır olmuş zamanla. Tüm bunlar olup biterken, üzerinden çok zaman geçmeden, tarihler 1489 u gösterdiğinde güllaç tatlısı nihayet, Kastamonulu Ali Usta sayesinde saray mutfağı tanımış onu. Saraylıların Kastamonu gezisi sırasında elinde kalan son nişasta yufkalarını sütle ıslatıp ikram eden Ali usta, güllacın büyülü güzelliği sayesinde kendini bir anda sarayın mutfağında buluvermiş, sarayın tatlıcıbaşı olmuş hatta.Eskiden bugüne kadar güllaç yapraklarının bir tarafından bakınca diğer tarafını görebileceğimiz kadar incesi, pamuk gibi beyazı makbul. Tatlının yapımında ise has gül suyu kullanılması önemli. Süt ve şeker oranının da tatlıyı çok sulu ya da kupkuru yapmaması gerekiyor. İçine ya da üzerine eklenenlerse damak zevkine göre değişiyor.
Yani anlayacağınız on bir ay bekleyip kavuştuğumuz bu ramazan tatlısı, az malzemeyle yapılan bir yemeğin daha çok ustalık gerektirdiğinin lezzetli bir kanıtı. "Peki, neden özellikle ramazan ayında güllaç tüketiyoruz?" diye soracak olursanız hemen onu da söyleyeyim: Beslenme uzmanlarına göre eğer iftar sofrasından sonra yüksek kalorili tatlılar tüketirseniz; oruç etkisiyle düşen kan şekeriniz aniden çok yükselebilir, aynı zamanda sinirleri yatıştıran, kan şekerini dengeleyen bir tatlı olduğu için ramazanda tüketilmesi önerilmektedir. Güllaçın faydaları sayesinde iftar sofrasından sonra midenizi yormadan tatlı yemiş olacaksınız. B ve E vitamini içeren güllaç, mide enzimlerini de koruyacağı için mide yanmasına engel olan bir tatlı olarak tüketilmektedir. E, hazır bu kadar güllaçtan bahsettiğimize göre şöyle akşama iftarda mis gibi güllaç tatlısı yapmaya ne dersiniz? Haydi o zaman kolları sıvayalım ve güllaç tatlısı için ilk başta malzemelerimizi hazırlayalım.
Güllaç Tarifi
- 10 yaprak güllaç
- 1,5 litre süt
- 2 su bardağı şeker
- Çekilmiş ceviz
- 2 yemek kaşığı gül suyu
- File Fıstık
- Ceviz
- Nar tanesi
Hazırlanışı
- Güllaç tatlısını yapmak için; öncelikle süt ve şekeri tencereye alarak ısıtıyoruz, şekerler tamamen erisin.
- Daha sonra süt oda sıcaklığında ılınmaya bırakıyoruz.
- Süt kaynar olursa tatlınız hamur olur o nedenle el yakmayacak şekilde olmalı sonra tatlıyı tepsiye döşüyoruz.
- Güllaç yaprağının parlak kısmı üste gelecek şekilde derince bir tepsiye koyuyoruz.
- Üzerine her yanı ıslanacak şekilde bir iki kepçe süt döküyoruz.
- Beş güllaç yaprağı için aynı işlemi tekrarlayalım ve 5. katı da ıslattıktan sonra bu kata ceviz serpelim ve üzerine diğer güllaç yapraklarını aynı şekilde ıslatarak serelim.
- Kalan şekerli sütten bir su bardağı kadar alalım.
- İçerisine 2 yemek kaşığı gül suyu ekleyip tatlının üzerine gezdirelim.
- Tatlıyı buz dolabında muhafaza ediniz.
- En az 2-3 saat dinlendirdikten sonra üzerini isteğe göre süsleyerek servis edebilirsiniz.
Püf Noktası
- Güllaç yapraklarını ıslatacağınız sütün sıcaklığı çok iyi olmalıdır. Eğer sütünüz çok sıcak olursa güllaç yapraklarını hamur edebilir, çok fazla ılık olması durumunda ise güllaç yapraklarını ıslatmayabilir.
- Güllaç tatlınızın tam tadında olması için gül suyu eklemelisiniz.
- Güllaç tatlınızın tadını kaybetmemesi ve içerisindeki cevizin güllacınızı karartmaması için yaptığınız gün tüketmeniz daha iyi olacaktır.