Evet, başlıkta yer alan cümle maalesef şu anki bir durumu özetliyor. Hatay’ın Dörtyol ilçesinde halkın yıllar boyunca ziyaret edebildiği kutsal bir mekânın kapıları şu an ziyaretçilere kapalı. Mezara gidip dua etmek yasak… Nasıl olabiliyor? Bunun çözümü yok mu?
Öncelikle biraz bilgi verelim. Söz konusu yatır, Cennet Ana adıyla bilinen evliya bir kadına ait. Yaşadığı yıllar tam olarak bilinmemekle birlikte Dörtyol’un manevi kişilerinden birisi olarak kabul edilmektedir.
Sıkıntısı, hastası olanlar Cennet Ana’nın yanına gider ve ondan dua etmesini isterlermiş. Özellikle kadınların sıklıkla giderek sohbet ettikleri Cennet Ana, mezarının yaşadığı yere yapılmasını istemiş.
Vefatının ardından da istediği gibi evinin olduğu yere gömülmüş. Kendiliğinden kısa bir süre içerisinde mezarın içerisinden iki büyük dağdağan adı verilen devasa ağaçlar yükselmiş. Cennet Ana’nın ölümünün ardından da kerametlerini gösterdiğine bir delil olarak kabul edilen bu ağaçlar, mezarı ziyaret edenler tarafından kutsal olarak görülmüş.
Çeşitli sebeplerle halk tarafından ziyaret edilen Cennet Ana yatırında özellikle evlenmek, çocuk sahibi
olmak, ev-araba sahibi olmak isteyenler dileklerini diledikten sonra bu dardağan ağaçlarının dallarına çaput bağlamışlar. Mezarın başında yemekler yemişler. Özellikle Cennet Ana’nın çok sevdiği bilinen kısır yemeği yapılıp yenirmiş. Burada yapılan yemeğe acele bacı helvası adı da verilirmiş.
Cennet Ana yatırının çevresindeki ağaçların yıkılması için uğraşan çeşitli yöneticilerin ve işçilerin başlarına birçok musibet gelmiştir. Tüm bu bilenenler ve çeşitli inanmalara rağmen bugün özel bir işletmenin sınırları içinde kalan söz konusu türbeye girişler yasak. Bu böylesine önemli bir kişinin mezarına girilmesinin yasaklanması üstelik halkın bu kadar ilgi göstermesine rağmen yasak oluşu oldukça düşündürücü. Çünkü türbeler, kutsal sayılan mekânlar dünyanın her yerinde en otokratik yönetimler de bile serbesttir.
Bir yatırın, evliyanın gerçekliği ya da o kişinin kerametleriyle, şifa verip vermediği bu yazının konusu değildir. Burada önemli olan halkın yıllar boyunca bu mezara atfettikleridir. Bu konuya dini ya da seküler açıdan bakılmamalı, insanın inançlarına ve geleneklerine tutunarak yaşama isteğine saygı duyularak gerekli adımlar atılmalıdır.
Evliya türbeleri ve onları çevresinde oluşan her türlü ritüel aslında kadim yılların yüklü bilgilerini aktarır gelecek nesillere. Toplumsallaşmanın sağlandığı sokaklar, meydanlar yok artık. Avlularda koşuşan çocukların sesleri çoktan yokluklara asıldı ve üzerlerine her birimiz birer mandalla tutunduk. Peki, sosyalleşmeyi nerede ve nasıl inşa edeceğiz? Kültürel mekanların yüklü hafızalarını ne şekilde aktaracağız? Eğer bu soru üzerine kafa yormuş olsaydık şu an ülke olarak gündemimiz çok ama çok farklı olurdu. Dönüp bir geçmiş gündem maddelerimizi araştırın, bugünden hiç farkı yok. O hâlde bizi ileri götürdüğümüzü düşündüğümüz modern yaşam tarzının ya da pek bir muhafaza ederek ahkam kestiğimiz çoğu dinsel yaşantımızın bizi pek de ileriye taşımadığını görebiliriz.
Bir kez de bu yazı vesilesiyle fikirlerin ve inançların muhafazasını sağlayan muktedirlere seslenelim. İnsanın inanma ve dua etme isteğinin önündeki engelleri kaldırmaya Cennet Ana’nın kilitli kapılarını açarak başlar mısınız?