Yaşam

Huzurevleri Gerçekten Huzurlu Mu?

Birçok kurum ve kuruluş ve okullar düzenli aralıklarla huzurevlerine ziyaret düzenlerler, hediyeler götürüp oradaki insanlarla vakit geçirerek onlara moral vermeye çalışırlar. Peki, size bir sorum var. Madem ki oralar huzurevleri yani içinde huzur olan bir yer neden dışardan insanlar oraya moral götürmeye çalışıyor? Neden hediyeler götürüp oradaki insanların kendilerini daha iyi hissetmesini sağlamaya çalışıyorlar? Bence var bu durumda bir sıkıntı. Ben kendim huzurevinde çalışmış birisi olarak bu konuya değinmek istedim ve görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu yazımda bir yanlış anlaşılma olmasın lütfen. Oradaki çalışanlar, görevliler o insanlara o kadar iyi davranıyorlar ki. Görseniz gerçekten imrenirsiniz onlara. Hiçbir kan bağı olmadığı halde o insanların tabiri caizse kahırlarını çekiyorlar. Altlarını temizliyorlar, yemeklerini yediriyorlar, kıyafetlerini değiştiriyorlar ve bunları yaparken gözlerinde en ufak bir tiksinme göremezsiniz. Çünkü onlar kendi anne babasına bir sebepten dolayı bakamayıp oraya gönderen insanlara bir umut olmanın gururunu yaşıyorlar. Haklı gururunu. Ben özel bir huzurevinde spor ve egzersiz hocası olarak görev yaptım. Ancak görevimin dışında o insanlara yemek te yedirdim, kıyafetlerini de değiştirdim ve bazı diğer ihtiyaçlarını görmekte yardımcı da oldum. Oradaki yaşlılarımızın problemi bunlar değil. Yani orda çalışanlar değil. Onların derdi kendi aileleri. bir sebepten dolayı oraya bırakan çocukları ve ya yaşlandığı ve ya elden ayaktan düştü diye onlardan uzaklaşan eşleri. Emin olun onların tek derdi bu. Bir amcamızla konuşmamızı birebir aktarmak istiyorum. İki çocuğum var diyor amcamız bir kız bir erkek ikisi de özel şirketlerde üst düzey yöneticiler. İşlerinden dolayı beni buraya getirdiler. Buradakilerden Allah razı olsun hepsi çok iyi ama ben evimde olup, ailemle olup rezillik çekmeyi tercih ederdim. Çocuklarımı görmeyi tercih ederdim diyor amcamız. Çocukları soruyormuş keyfin yerinde mi diye? Üzülmesinler diye keyfim yerinde mutluyum diyorum ama içim kan ağlıyor diyor. Bunu dinledikten sonra kendime gelmekte zorluk çektim ve işime odaklanmakta sıkıntı yaşadım. Bu amcamız çocukları için zamanında ne fedakarlıklar yapmıştır düşünsenize. Tek bir gün of demeden onların arkasını kollamıştır. Şimdi orda olmak zoruna gidiyor. Ve bunun gibi daha bir sürü örnek. Onlar bizim annelerimiz, babalarımız bizi bu güne getiren, büyüten, yetiştiren insanlar. Onları bir yere bırakıp arkamızı dönüp gitmeden bir kez daha değil binlerce kez daha düşünün. Kendimden pay biçerek anlatmak istiyorum. Üniversiteyi farklı bir şehirde okudum, ailesini çok sık arayan bir çocuk değildim, spor yapma tutkusu olan ve çok sosyal hayatı olmayan biriydim ve bu asosyallik aileme karşı da böyleydi. Ancak annem haftada bir gün muhakkak arardı. Laf arasında bir gün takıldım anneme dedim ki haftada bir gün arıyorsun sadece uzaktayım ben hiç mi merak etmiyorsun diye. Öyle bir cevap verdi ki hala içimde uktedir o cevap. Oğlum sen aramayınca ben de sen yoğunsun diye haftada bir gün arıyorum sen de müsait olunca ararsın diye çaldırıp kapatıyorum çok çalmasın telefonun olur da işin varsa rahatsız olma diye. Allah a büyük konuşmak olmasın tabi de. Şimdi ben bu kadını ilerde nasıl sırtımda taşımam, nasıl ayaklarının altından öpmem, nasıl baş tacı yapmam. Sözde ben üniversite okuyorum ama şu ince düşünceye bakar mısınız? Bu benim hayatımdan bir örnek sadece ama eminim ki böyle olmayan anne yok denilecek kadar azdır. Öyle olmasa cennet onların ayaklarının altında olur muydu. Hiçbir şey onların mutluluğundan daha önemli değildir. İşimiz de, kazanacağımız onlarca para da. Onlar için huzurlu olan yer huzurevi değil çocuklarının yanıdır. Huzurevi onlar için huzurlu değil, hep gözleri camda olunan bir hapishaneden farksızdır.

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi