Acıktıkları zaman bile yavrularını bile yiyebilen timsahlar son derece acımasız ve korkutucular. Günümüzde birinin duygularına inanmadığımız ya da sahte olduğunu düşündüğümüz zaman "Timsah gözyaşları" kelimesini kullanırız, aslında sandığımız gibi timsahların son derece duygusal olduğundan dolayı gözyaşı dökmez. Peki bu benzetme nereden geliyor, ilk ne zaman ortaya çıktı? Kaynaklara göre timsah gözyaşları benzetmesi ilk olarak Antik Mısır’da ortaya çıktı.Hadi o zaman toplanın hep beraber Eski Mısır'a doğru yolculuğa çıkıp timsah gözyaşları deyimini okuyalım.
Antik Mısır’da 14. yüzyılda edebiyatla daha da yaygınlaşan bu deyim birçok dilde ve kültürde kullanılıyor. Geçmiş kültürlerden gelerek herkesin diline yer edinen bu deyimin nereden geldiğini hiç merak etmiş miydiniz? Terim, timsahların avlarını acımasız bir şekilde parçalarken ağlamalarıyla ortaya çıktı. Fakat bu ağlama sandığımız gibi üzüntüden meydana gelmiyor. Sadece avlandıklarında değil zaman zaman timsahlar kuruyan gözlerini nemlendirmek amacıyla da ıslatıyor., yani tükrük bezlerine giden sinir ağının varyatif olarak gözyaşlarına gitmesi sonucu gelişir, bir çok kaynakta her ne kadar yavrusunu yedikten sonra acımasız timsah bile ağlar diye geçse de aslında böyle durum söz konusu değil.
Tabii eski Mısır’da ise bilim henüz bu kadar gelişmemişken timsahların gözyaşı dökmesinin nedeninin avlarını kendilerine çekmek ya da üzüntülerini göstermek olduğu düşünüldü. Nil Nehri’nin yanında çalışan ve yaşayan Eski Mısırlılar günün herhangi bir saatinde timsah saldırılarına maruz kalabilirdi. Timsahların korkunç görünüşü aklınıza gelince tüm gün böyle bir tehlikeyle nasıl yaşanır diye düşünüyor olabilirsiniz.
Eski Mısır inancına göre Sobek adında olan Mısır tanrısı timsah şeklindeydi ve bu nedenle timsah kutsal kabul ediliyordu. Eski Mısırlıların tanrılarını kutsal sayarak mumyaladıkları düşünülürse timsahlar da mumyalanabilirdi. 5 yıl önce bulunan 2500 yıllık timsah mumyası da bunu destekliyor. Eski Mısır’da timsaha saygı ve kutsallıktan doğan bu deyim halen yaygın olarak kullanılıyor. Antik Yunan tarihçisi Plutarch’ın yazıları, bu deyimin yüzyıllar boyunca Orta Çağ’a kadar, timsahların bulunmadığı ülkelerde bile varlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Bu deyim 14. yüzyıldabir şövalyenin dünya çapındaki maceralarını anlatan kitabında The Travels of Sir John Mandeville’de ve ayrıca William Shakespeare’in Othello ve Antony and Cleopatra oyunlarında geçiyor. Günümüzde artık timsahların üzülerek ağlamadığını biliyoruz ama bu köklü deyim Eski Mısır anlayışını yansıtarak kullanılmaya devam ediyor.