Listeye ilk olarak Before the Flood ile başlamak istedim, çünkü son yıllarda izlediğim beni derinden etkileyen bir filmdi.üresel ısınma ve iklim değişikliği konularının dünya çapındaki etkilerine odaklanan Before The Flood, mevcut konuyla ilgili siyasi liderlere çağrıda bulunurken dünyanın önde gelen endüstri markalarına uyarıda bulunuyor. Projenin yapımcısı olarak çevre aktivisti, Birleşmiş Milletler iklim değişikliği elçisi ve Oscar ödüllü başarılı oyuncu Leonardo Di Caprio karşımıza çıkıyor. Belgeselde, Di Caprio küresel ısınma ve iklim krizinden etkilenen noktaları tek tek dolaşırken ABD eski başkanı Barrack Obama ve Papa gibi siyasi ve dini kişiler konuyla ilgili konuşmalar yapıyor. Fisher Stevens’ın yönettiği belgesel oldukça büyük ses getirmiş. Projenin yapımcıları arasında yer alan bir diğer isim Di Caprio’nun yanı sıra Martin Scorsese. Belgesel aynı zamanda Çin-ABD arasında süregelen rekabetin iklim koşullarında bıraktığı tahribata da değiniyor.
Cowspiracy: The Sustainability Secret hayvancılığın çevre üzerindeki etkisini ve çevre kuruluşlarının bu konudaki politikalarını araştıran 2014 yapımı bir belgesel film. Film küresel ısınma, su kullanımı, ormansızlaşma ve okyanus ölü bölgeleri gibi çeşitli çevresel endişeleri inceliyor. Herkesin izlemesi gereken muazzam bir belgesel.
Amerikan Bağımsız Sineması’nın önemli yönetmenlerinden tanıdığımız Kelly Reichardt’ın filmi "Night Moves” ı üçüncü sırada yer verdim. 20’li yaşlarındaki üç çevrecinin serüvenini anlatan film, konu olarak küresel ısınma ve iklim değişikliğine dikkat çekiyor. Organik tarımla uğraşan Josh, aktivist Dena ve eski bir denizci olan Harmon çevreye verilen zarara dikkat çekmek için bir sabotaj düzenleme kararı alırlar. Birbirlerini pek de yakından tanımayan fakat eylemi en ince ayrıntısına kadar ortak planlayan aktivistler birbirlerini tanımaya başlarlar. Ancak bu durum hem kendilerine hem de planladıkları eyleme yabancılaşmalarına neden olacaktır. İklim krizine dikkat çeken yapım gerilimi olay örgüsü üzerinden kurmaktan ziyade karakterler üzerinden kurmayı merkeze alıyor. Fazlasıyla uzak ve soğuk bir anlatım tarzına sahip olan film döneminin en iyi gerilim filmlerinden biri olarak da gösteriliyor.
Yine küresel ısınma konusunda oldukça bir filmle devam ediyorum.İklim bilim uzmanı olan Jack Hall, Antarktika’da büyük bir buzulun koptuğunu keşfeder. Ancak henüz fark etmediği şey ise bu olayın, dünya popülâsyonunu etkileyecek bir doğal afetin tetikleyicisi oluşudur. Son üç haftadır aralıksız yağmurlar yağmaktadır ve tüm dünyada bir dizi iklimle ilişkili felaketler meydana gelmeye başlamıştır. Herkes dünyanın yeni bir buzul çağına girmekte olduğunu fark eder. İnsanlar, mümkün mertebe yaşadıkları alanları terk ederek güneye doğru daha sıcak iklim şartlarının olduğu bölgelere toplanmaya başlar. Jack, New York’ta mahsur kalan ve donma tehdidi altındaki oğlu ve arkadaşlarını kurtarmak için kendi canını ortaya koymaya hazırdır. Eğer bu güne kadar kaçırdıysanız izlemenizi tavsiye ediyorum.
Listenin başında Di Caprio’nun yapımcılığını üstlendiği çarpıcı belgesel Before the Flood’dan bahsetmiştim. Di Caprio küresel ısınmaya 11. saat filmiyle dikkat çekmeye devam ediyor. Başrolünde yine usta oyuncunun rol aldığı belgeselde, “Daha az tüketimle daha uzun yaşam” temalı bir proje. Küresel ısınmaya sebep olarak insanlığın kendi yaşam çemberini yok edişi ve kendini intihara sürükleyişini gözler önüne seriyor belgesel. İnsanlığın var oluş çabasıyla yarattığı endüstri, bilim ve tıp gibi alanların yaşama olumlu etkisi olduğu kadar doğayı tehdit eder hale gelişini açıklıyor. Susuzluk, açlık, sel, rekor yağışlar, depremler, tsunamiler, kasırgalar, asid yağmurları… Bundan tam 55 milyon önce dünyaya meteor düştüğünden beri bu kadar sayıda fazla tür yok olmamıştı. Peki, bu değişimler kalıcı mı? Yoksa ancak tüm parçalarına birlikte bakıldığında anlam kazanan bir yap-boz gibi, daha büyük bir hikayenin habercisi mi? 11. Saat değişimin mümkün olabileceği son anı anlatıyor. Film insanlığın nasıl bu noktaya geldiğimiz, dünya ekosistemi üzerinde nasıl bir iz bıraktığımızı ve bu saatten sonra nasıl değişebileceğimizi anlatıyor. Filmde eski Sovyetler Birliği başbakanı Mikhail Gorbachev, tanınmış bilim adamı Stephen Hawking, sürdürülebilir tasarımcılar David Mau ve William McDonough gibi 50’yi aşkın bilim adamı, düşünür ve lider ile görüşmelerde gezegenimizin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunları sunuyor ve tartışıyor.
Yaşadığımız dünyayı hızla etkisi altına alan küresel ısınma krizine karşı tek bir insanın nasıl etkili olabileceği fikriyle çekilen belgeselde, bu sorunun yanıtını bulabilmek için tam olarak 1 yıl süren bir deney yapılıyor. Amerikalı yazar Colin Beaven ailesiyle birlikte aktif karbon üreten araba, taksi ve benzeri ulaşım araçlarını kullanmayı sonlandırarak başlıyor bu sürece. Beaven ve ailesi mevsiminde ve yerinde yetiştirilen sebzeleri tüketiyor, atık çöp üretmeyip gübre haline getirmeyi tercih ediyor. Bunlar gibi daha pek çok doğaya kalıcı hasar veren ve küresel ısınmayı hızlandıran alışkanlıkları kökten revize edip 1 yıl sonunda hem kendileri hem de çevre için pek çok yararlı yenilik sağlıyorlar. No Impact Man projesi bu deneyle sürdürülebilir ve ekolojiye hasar vermeden yaşamı sürdürmenin önemli noktalarını bizlere farklı bir bakış açısı ile gösteriyor. Belgeselin yönetmenliğini Laura Gabbert ve Justin Schein üstleniyor.
Yine küresel ısınmaya dikkat çeken muhteşem bir belgeselle devam ediyoruz. An Inconvenient Sequel’ın yönetmen koltuğunda iki isim var; John Shenk ve Bonni Cohen. Eski ABD Başkan Yardımcısı Albert Al Gore ‘un küresel ısınmaya ve iklim krizine yönelik konferanslarından bölümler sunan belgesel iklim değişikliği ile mücadeleyi işliyor. Dünya genelinde bir iklim şampiyonları ordusu yetiştirmek üzere tüm dünyayı dolaşıp uluslararası iklim politikasını anlattığı serüveninde kameralar Al Gore’u takip ediyor. Bunun yanında Gore bize iklim krizinin yaratacağı tehlikelerin insan zekası ve kararlı bir ilerleyiş politikası ile aşılabileceğini gösteriyor. Belgeselde bunların yanı sıra Paris iklim anlaşmasıyla ilgili kısımlar da yer alıyor.
Şimdi Bahsedeceğim belgesel, izlediğiniz andan itibaren sizi sorgulatacak ve vücudunuzda şok etkisi yaratacak bir belgesel. Son zamanlarda adından sıklıkla söz ettiren Explained, Ezra Klein‘in yönetmenliğini yaptığı ve yapımcılığını Youtube kanalı ile bilinen Vox’un üstlendiği bir belgesel serisi olarak karşımıza çıkıyor. Küresel ısınma, küresel su krizi, tek eşlilik gibi geniş ve farklı bir konu skalasına sahip olan bölümleri 15-20 dakika sürüyor. Yani sıkılmadan rahatlıkla seyredebiliyorsunuz. Gündelik yaşamda farkında olmadan yaptığımız birçok şeyin başlangıcını ve nedenlerini detaylı ve akıcı bir şekilde anlatıyor. Belgeselin bölümlerin uzun olmaması ve animasyon tarzında kurgulanan istatistik grafikleri aracılığıyla seyircide konuyla ilgili akılda kalan ve çarpıcı bir etki bıraktığını söylemeden geçmek istemiyorum.
Yine küresel ısınma konusuna dikkat çeken belgesel serisi ile devam ediyorum. Dangerous Places To Live belgesel dizisinde küresel ısınma, doğal afetler, madencilik ve sanayi çalışmalarının sonucunda geride bıraktıkları zehirli atıklar nedeniyle yaşanmaz hale gelmiş 72 farklı yer anlatılıyor.
2016 yılında gösterime giren A Plastic Ocean filminin türü, belgesel ve IMBD kullanıcısından 7.2 puan almış başarılı bir iş olarak karşımıza çıkıyor film. Bir Craig Leeson filmi olan A Plastic Ocean’ın oyuncu kadrosu şöyle; David Attenborough, Sylvia Earle ve Ben Fogle. Film, kirlenen ve kaybolmaya yüz tutan deniz canlılarının yaşadığı okyanusların geleceğini araştırmak üzere yola çıkan bir ekibin serüvenini konu alıyor. Ekipte başkarakter Craig, dalgıç Tanya ve bir grup bilim insanı bulunuyor.. Bu insanlar elde etmek istedikleri verilere ulaşabilmek için 4 sene içerisinde 20 farklı ülkeye seyahat ediyorlar. Filmde küresel ısınmanın okyanusa etkisi ve bu bağlamda okyanus kirliliği vurgulanmaya çalışılmış. Ayrıca eşi hiç görülmemiş büyüleyici okyanus manzaralarına da rastlıyoruz belgeseli seyrederken. Dolayısıyla bu eşsiz güzelliğe nasıl zarar verdiğimizi düşünme ve sorgulama imkanı da buluyoruz.
İzlemeyeniniz yoktur diye düşünüyorum, şüphesiz ki küresel ısınmaya dikkat çeken en iyi filmlerden birisidir Wall. E, üstelik çocuklarınıza küresel ısınma konusunda dikkat çekmesini istiyorsanız, beraber izleyeceğiniz bir film. Kaçıranlarınız ya da izlemeyenleriniz varsa bu filmi önermeden geçmek istemedim. Wall E, 2008’de gösterime giren bir animasyon-macera filmi. IMDB puanı oldukça yüksek olan (8.4) filmin yönetmeni, Andrew Stanton’ken filmimizin kahramanı, bir robot olan Wall E’den başkası değil. Film konu olarak, gelecek yıllarda teknolojik bir çöp yığınına dönüşmek üzere olan dünyamızda çevreci bir robot olan Wall E’nin insanları bilinçlendirmeye ve dikkatli olmaya yönlendirme çabalarını anlatıyor. Wall-E robotunun yüzü olarak Ben Burtt’un çehresini görüyoruz. Oyuncu kadrosu Eve rolünde Elissa Knight ve Kaptan olarak Jeff Garlin ile tamamlanıyor. Filmde, insanoğlu küresel ısınma, aşırı kirlilik ve diğer sebeplerle dünyayı terk eder başka bir gezegende yaşamaya başlar. Çöplerin esir aldığı bir dünyayı temizleme sorumluluğu ise sevimli bir robota yani Vol.i’ye verilir. İnsanoğlunun ardında bıraktığı devasa çöplerden kendine yeni bir dünya yaratan Vol.i’nin yalnız evreni, başka bir robot olan Eve’nın gezegene gelmesiyle nihayet sonlanır. İki sevimli robotun arasında başlayan naif ilişki türlü zorluklara rağmen ayakta kalmaya kararlıdır.
Listemize National Geographic fotoğrafçısı olan James Balog’un projesini görselleştiren Chasing Ice belgeseli ile devam ediyorum. Balog’un çevre, iklim krizi, küresel ısınma ve buzulların erimesi adına önemli bilgiler toplanmasına aracı olan projesini işleyen belgesel, iklim değişikliğine bilimsel ve görsel alt taban sağlayan, oldukça kıymetli bir proje niteliğinde. Farklı kıtaların Kuzey Kutbu’na yakın lokasyonlarına durmaksızın fotoğraf çeken kameralar yerleştiren ve çekilen görsellerin analizini yapan bu proje, durumun riskini ortaya koyuyor. Geri dönülemez eşiğe çok yaklaştığımızın da maalesef tüm çıplaklığıyla altını çiziyor.
Mesleğini ve taşıdığı kimliği kötü amaçlarla kullanan, maddi kaygı uğruna gezegenimizin geleceğini tehlikeye atan uzmanlar maalesef var. Sadece iklim değişikliği ve küresel ısınma değil, birçok konunun ciddiye alınmasının nedenlerinden biri de televizyonlara çıkıp aldatıcı ve bilimsellikten uzak açıklamalarda bulunan bu sözde uzman kimlikli insanlar. Robert Kenner’ın belgeseli bu olaya dikkat çekiyor ve bu insanların iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın da aralarında bulunduğu birçok konuda yaşadığımız doğaya dolaylı yoldan verdiği hasarın altını çiziyor.
Yapımı 1973 yılında olup eski de olsa, sera etkisi, küresel ısınma ve nüfus patlamasının yarattıkları sonucu adeta cehenneme dönen bir gelecekte geçen bir bilim kurgu filminden bahsedeceğim. Konusuna gelirsek; büyük bir şirket, patronunun ölümünü araştıran bir dedektifi izler. Distopik bir New York içinde geçen yapım, iklim değişikliğinin sosyal sonuçlarını masaya yatırıyor. Filmin başrolleri ise şöyle; Charlton Heston ve Leigh Taylor-Young.
Küresel ısınma belgeselleri ve filmleri listemize National Geographic Türkiye yapımı farkındalık yaratan bir belgesel ile devam ediyoruz. ‘İklim Meselesi’ adı verilen proje iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın birçok medeniyetin ev sahibi olan Anadolu topraklarındaki etkilerini inceleyen üç bölümden oluşan bir belgesel serisi. Ezgi Mola, Halit Ergenç, Ozan Güven, Serenay Sarıkaya gibi popüler isimler belgesel süresince anlatıcı görevi üstleniyor. Fosil yakıtlar, kuraklık, küresel ısınma, kriz ve göç gibi çeşitli konular ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltabilecek çözümleri ve fikirleri yalın bir dil ile anlatıyor belgesel. Bu belgesel serisi ile Konya’dan başlayıp Zonguldak’a dek oradan da İstanbul’a uzanan bir serüvenle iklim değişikliğinin ve küresel boyutunun bölge halkının günlük yaşamı ve tabiat üzerindeki etkilerine şahit oluyoruz. İklim krizinin ve küresel ısınmanın Türkiye’deki durumunu daha iyi kavrayabilmek adına bu belgeseli çocuklarınızla birlikte izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.