Destanlar, milletlerin tarihinde önemli yer tutmuş olayları, savaşları, afetleri konu edinir. Her milletin özünde saklı olaylar, düşünce yapıları destanlara ilmik ilmik işlenir.
Gılgamış, Kalevala, Ergenekon, Nibelungen gibi destanlara ilginiz var mı? Bu destanlar hakkında bilgi sahibi misiniz?
Aslında dünyanın bir ucundan öteki ucuna değin destanların da içinde ortak ögeler ve kahramanlıklar yer alır. Bu benzerlikler bize milletlerin benzer koşullarda benzer sonuçlar oluşabileceğini göstermektedir.
Örneğin tutsaklığa karşı çıkan bir milletin var oluş mücadelesi, tufanlardan, depremlerden, istilalardan kurtulmaya çalışan halkların yaşam savaşları… Tüm bunlar insanlara kaleler, surlar yaptırmış; silah üretmelerine sebep olmuştur.
Tufan’dan çıkmak için gemiler, düşmanlardan kurtulmak için toplar, tüfekler; kıtlığı atlatabilmek için de tarımsal faaliyetlere yönelmişlerdir.
Tabii bunların içinde bazı milletler daha kalıcı ve güçlü faaliyetler yapabilirken kimileri ise tarih sahnesinden silinmiştir.
Bazı devletler ise yerlerini yenilerine ve modernlerine bırakmıştır. Koskoca Roma, Bizans, Mısır, Osmanlı İmparatorlukları ya da hemen yanı başımızdaki büyük Sovyet Rusya yok olmadılar mı?
Peki, destanların günümüze anlattıkları neler olabilir?
Cesaret, kardeşlik, özgürlük, vatanseverlik…
Türk destanlarından Ergenekon bizlere bağımsızlık aşkının ne kadar yüce bir değer olduğunu gösterirken Bozkurt ve Türeyiş ise cesaretin önemine atıfta bulunur.
Kalevala bir Fin destanıdır ve onu okuduğumuzda ise orada aslında karşımıza çıkan kantele isimli müzik aletinin bizim dombradan pek de farklı olmadığını göreceksiniz.
Sadece müzik aleti değil ayrıca destanlarda yer bulan kimi yerler, olaylar ve fantastik unsurlar Türk destanları ile Fin destanları arasında bağlantı kurmamızı sağlıyor. Dede Korkut’un öğütlerinin yanı sıra Türk destan kahramanlarından Oğuz Kağan ile Odin arasında da benzer yanlar görebiliriz.
Väinämöinen, Fin destan kahramanıdır ve Dede Korkut’a benzerliği önemlidir. Oldukça yaşlı, beyaz sakallı Şamanizm’in etkisinde olduğu, bilge, kutsiyet arz eden güçleri vardır.
Destanlar benzerlikleri açısından bize tarihsel bir panorama sunar. Milletlerin tarihte ne tür etkileşimlere girdiklerini de fısıldar.
Türk toplumu için oldukça önemli olan doğa, vatan sevgisi ve kadına verilen değeri göstermesi bakımından da destanlar önemlidir.
Örneğin Türeyiş Destanı’nda Uygurların, gökten inen parlak bir ışıkla beş tane çocuğu dünyaya getirmekle görevlenen iki ağaca merak duymaları, bir süre sonra ağaçların çocukları dünyaya getirmeleriyle çocuklar onları ailesi bilerek saygı duymuşlardır.
Bu davranışla ağaçların duasını kazanan çocuklardan bir tanesinin taşıdığı iyi özellikler nedeniyle halk tarafından hakan seçilmesi ve esenlikle yaşamalarını görürüz.
Söz konusu destan içinde hak, hukuk, kardeşler arasında adalet gözetimi gibi konulara önem verildiği ayrıca doğa ile kurulan bağın önemi hakkında da bilgiler edinebiliyoruz.
Dede Korkut Hikâyeleri’nde ise “Yoksul kimsesizin umudu, düşmüş yiğidin arkası, Salur Kazan yerinden kalkmıştı.” cümlesi geçmektedir. Bu da bize Türk milletinin töresi, hayata bakış açısı hakkında bilgi vermektedir.
Refah ve esenliğin ideal yönetici tarafından sağlanabileceğini anlatması bakımından da önemlidir. Yol göstericidir.
Destanlardaki motifleri, ögeleri eğitim dünyasına aktarmalı ve bu yolla çocukların eğitimlerinde fark yaratmalıyız.