Türk mitolojisi; kahramanlık öyküleri, olağanüstü olaylar, destansı mücadeleler ve kutsal varlıklar yönünden oldukça zengin bir mitolojidir. Oğuz Kağan Destanı’ndan Dede Korkut anlatılarına değin anlam yönünden derin ve yoğun bilgi yüklüdür.
Ulusları var eden ve onları hayatta tutan en önemli unsurun kültür olduğunu belirtebiliriz. Kültür kavramının ise özellikle buz dağının altında kalan kısmında kendine yer bulan mitolojiyle anlam kazanabildiğini söyleyebiliriz. Çünkü mitoloji, bizlere özümüzü anlatır.
Mitolojide çocuğun önemli bir yeri bulunmaktadır. Anne karnındaki süreçten başlayarak erginleme aşamasına kadar çocuk ile ilgili birçok inanma, ritüel mevcuttur. Tüm bunların arka planında ise mitolojinin esintilerini görebiliriz.
Çocuğun cinsiyetinin belirlenmesinden, çocuk sahibi olmak için yapılan ritüellere, çocuğun ilerideki mesleğinin ne olacağının belirlenmesinden, yürümesinin sağlanması, gelişmesi, konuşması, sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için yapılan ritüellere değin örnekler çoğaltılabilir.
Daha önce kardeşleri vefat etmiş bir çocuğa konulan Satı, Satılmış vb. isimlerle kötü ruhlardan kaçınma amaçlanır. Nazardan ya da al karısından korunmak amacıyla demir, makas, toplu iğneden güç alınır. Al renkli bir nesne, kumaş bez bağlanır. Ayna konur.
Mitolojik demonların daha çok çocuklara ve yeni doğum yapmış kadınlara musallat olacağına dair duyulan inanç neticesinde korunma amaçlı özellikle çocuklarla ilgili birçok büyüsel uygulama olduğunu görebiliyoruz. Atalar kültü bağlamında çocukları koruduğuna inanılan evliyalar, onların yatırları ve çevresinde oluşan uygulamalar da buna örnek gösterilebilir.
Çocukların erginleme aşmasında erkek çocukların sünnet törenleri oldukça önem verilen bir uygulamadır. Dini arka planı olması vesilesiyle dini ve kültürel bir uygulama olarak ikisi beraber değerlendirilebilir. Dolayısıyla hayata yeniden gelme, kişinin kendini bulması ve erginlenleme aşaması olarak oldukça önemli bir eşiktir.
Eski Türklerde çocuklarla bağlantılı en önemli uygulama ise bence ad verme geleneğidir. Manas Destanı’nda Er Manas’ın, Dede Korkut’ta Boğaç Han’ın ad alması gibi bir çocuğun ismine kavuşabilmesi çocukların yapmaları gereken bir kahramanlık vardır. Kahramanın doğuşu ve kendini buluşu açısından da oldukça mitolojiktir.
Çocuğun mitolojik anlatılardaki yerine bakacak olursak çocuk sahibi olmanın ve soyun devamının önemine vurgu yapıldığını görebiliriz.
Türk toplumunda önem taşıyan çocuk sahibi olma düşüncesi, Türk mitlerinde ve destanlarında da kendisine yer bulmuştur. Çünkü çocuk sahibi olmak toplumdaki saygınlığın bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Bu durum; Manas Destanı’nda, Çakıp Han ile eşinin on dört yıllık evliliklerine rağmen çocuk sahibi olamadıklarından yakınmaları ve Bayındır Han’ın misafirlerini kız-erkek veya çocuksuz şeklinde tasnif ederek oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa, çocuğu olmayanı ise kara otağa oturtması örneklerinde açıkça görülmektedir. Hatta Türk destanlarında, çocuk sahibi olamamanın önemli bir sorun ve bu sorunun da baba ve anne için büyük bir üzüntü kaynağı olduğu görülmektedir. Pay/Kam Büre’nin (Püre), Bayındır Han’ın sohbetinde diğer beylerin oğullarını gördüğünde ağlaması ve kendisine ağlama sebebi sorulunca çocuğu (özellikle oğlu) olmadığını söylemesi bu husustaki örneklerdendir. Bunun yanı sıra insanın türemesi bağlamında da çocuk ile ilintili birçok mitolojik anlatı mevcuttur. Ağaçtan doğma, kurttan türeme bunların en genel örnekleri arasında sıralanabilir.
Çocukları koruyan kutsal ruh ise Türk mitolojisinde Umay adıyla anılır. Umay Ana, bebeklerin koruyucu ilahesidir. Çocukların başına gelecek kötülükleri def eder ve onların yaşamla bağlarını korur. Umay; uçan bir kuş, turna kuşu vb. olarak da ifade edilir. Çocukları koruyan bu ruhun, aslında kuş olarak tasvir edilmesi çocukları leyleklerin getirdiğine dair ifadeyle bağı vardır.
Bahaeddin Ögel tarafından Çin kaynaklarından nakledilen Göktürklerin kurttan türeyişini anlatan üçüncü rivayette, tabiatüstü kudrete ve özelliklere sahip olan, yağmurun yağması ve rüzgârın esmesi hususunda emirler verebilen İ-ci-Ni-su-tu’nun yaz ve kış tanrılarının kızları olarak nitelendirilen iki karısından söz edilmektedir.
Kayın ağacı, turna kuşu, leylek, Hüma kuşu, çocuğun doğumu arasında güçlü bir inanma bulunmaktadır ki buradan da Umay Ana’nın varlığı ortaya çıkmaktadır. Türk toplulukları, “Ayısıt”, “Imay”, “Umay”, “Umay Ana”, “May-Ene”, “Imay-İce, Dyayık” gibi adlar verilen ve doğuma yardım eden, dünyaya gelen çocukları koruyan, bolluk ve bereket getiren bu dişi hami ruhu güncelleyerek günümüze kadar yaşatmışlardır.
Çocuğun mitolojideki yeri ve önemi bakımından örnekleri çoğaltmak mümkündür. Çünkü çocuk, mitolojinin olmazsa olmazıdır.