Hepimizin hayatında arkamızdan iş çevirenlerimiz olmuştur, kötü niyetli, kıskanç, kompleksli, başkalarının hayatlarına imrenerek kendi hayatlarında tatminsizlik yaşayan insanların gösterdikleri davranış biçimi. Yani kısaca narsist kişilerdir... Yüzünüze dost görünmek için sahte gülüşler takınırlar, ama siz asla farkına varmamışsınızdır. Yokluğunuzu fırsat bildikleri an hemen aranızın iyi olduğu kişilerle aranızı açmaya çalışırlar yetmez, iş yerinizde işinizi baltalarlar. Zor duruma düşmeniz için ellerinden geleni yapıp kazara olmuş gibi yüzünüze de "hay aksi bilerek yapmadım" derler. Yakınınızda değil uzağınızdayken daha tehlikeli olan kişilerdir, işte biz bu kişilere "saman altından su yürüten" deriz. Açıkçası ben arkadan iş çevirmenin karşılıksız kalmadığını ve arkadan iş çevirenin eninde sonunda kendisine zarar verdiğini düşünüyorum. Çünkü ortaya çıkınca olaylar, nasıl bir ruh haline sahip olduğunu öğrenmiş olunuyor ve kişinin içinin kötülüğü, kendi işine bakmak yerine başkalarını takip etmesi, onu ilerletmek yerine geri çekiyor, kendi kendini doldurduğuyla kalıyor nihayet...
E, o zaman bizler saman altından su yürüten insanlara dikkat ederken, gelin o zaman bu deyimin eğlenceli hikayesini sizlere anlatayım... Hikayemiz yine çok eski zamanlara dayanıyor, bu sefer zaman makinemizle sizi bir köye götüreceğim...
Uçsuz bucaksız ovanın birinde bir köy kuruluymuş, hani öyle şimdiki gibi tarlaları sulayan bir sistem falan yok, koca köyü sulayan sadece bir ırmak varmış, bu ırmağın suları aynı anda köyün bütün tarlalarına yetecek kadar gür olmadığından köylüler de tarlalarını sulamak için ırmağın suyunu nöbetleşe kullanmak üzere anlaşmışlar. Irmak boyunda bulunan tarlalar açılan kanallar vasıtasıyla sıra ile sulanıyor, herkes kendi ektiği ziraatı ile meşgul oluyormuş.
Hani hepimizin bildiği bir aç gözlü vardır ya, bu köyde de aç gözlü biri varmış... Bu aç gözlü, sinsi köylü daha fazla su alabilmek için kendi tarlasında kimsenin anlamayacak şekilde derin ama ince bir kanal kazıp ırmaktan su çalmaya aklına koymuş, planlar yapmış "nasıl yapsam nasıl etsem de kimse anlamadan daha fazla tarlama sulama yapsam" diye, başlamış planını hayata koymaya.... Kanalı gizleme maksadıyla da üzerini çalı çırpı ve taşlarla örtüp araziye uydurmuş. en üste de saman yığınları koymuş ki kimse kanaldan şüphe etmesin.
Ama bu kurnaz ve aç gözlü köylünün hesaba katmadığı bir şey varmış... Zaman geçmiş ama bir müddet sonra ırmağın daha aşağılarındaki diğer köylülerin tarlalarına giden suyun azalması üzerine köylüler durumu araştırmaya kara vermişler, şaşırmışlar "bu nasıl böyle olur" diye, araştırmışlar da ne çare ki araştırmaları sonuçsuz kalmış... Köyün daha yukarılarda daha gür akan ırmak suyunun belirli bir noktadan sonra birden bire azalmasına bir türlü anlam verememişler.
Köylüler bunun üzerine toplanıp kendi aralarında anlaşıp nihayet tarlaları dolaşıp bakmaya başlamışlar. Kaçak su alan, aç gözlü köylünün tarlasına geldiklerinde ise bostan havuzunun daima su ile dolu olduğu dikkatlerini çekmiş. Su o kadar fazlaymış ki, havuzun üzerinde saman kırıntıları yüzmekteymiş. Köylüler: "bu kadar fazla su bu samanlara nereden geliyor" diye araştırmaya başlamışlar...Araştırdıkça o saman yığınlarına ulaşmışlar ve ne görsünler!! Samanları kaldırdıklarında derin ama ince bir kanal bulmuşlar ve köylüler ve aç gözlü kurnaz köylünün hilesini anlamışlar...
E, tabi köy halkı yapılan bu haksızlığa, kurnazlığa sinirlenmişler bunun üzerine köyün ihtiyar heyeti toplanmış... İhtiyar heyet toplandıklarında da bu köylünün o kadar kişinin tarlasındaki ziraatinin susuz kaldığına neden olduğu bu düzenbaza bir ceza verilmesi gerektiğine karar vermişler... Ve yatırmışlar köylüyü falakaya, ayaklarının altına değneği vurdukça... "Saman altından su yürütürsün ha! al bakalım hak ettiğin cezayı!.."
İşte günümüzde de arkamızda iş çeviren insanlara kullandığımız deyimin hikayesini öğrenmiş olduk, nihayetinde kurnazlık yapan, arkadan iş çeviren insanların "nasıl olsa benden olduğu anlaşılmaz" diyen kişilerin. Bir gün zararı kendine olacaklarını unutmayın. Adaleti kimseden aramaya gerek yok, en büyük adalet bizim kendi vicdanımızdır...