Kültür

Gerçeğin Ötesindeki Ressam Salvador Dali’nin Sanatına Kısa Bir Bakış

Gerçeğin Ötesindeki Ressam Dalinin Sanatına Kısa Bir Bakış

Sürrealist akımın öncü isimlerinden biri olan Salvador Dali, kendini sadece resim alanında değil; heykel ve filmcilik kategorilerinde de geliştirmiş bir sanatçıdır. 1904’te dünyaya gelen Dali, İspanya’da hayata gözlerini açmıştır. Ailesinin Dali’nin doğumundan dokuz ay önce ilk oğullarını kaybetmesine üzerine, yeni doğan bu oğullarına eski oğullarının ismi olan Salvador ismini vermişlerdir. İlk çocuklarını küçük yaşta kaybeden anne ve baba, Dali’nin yanında sık sık ölümden bahsetmiş; düzenli olarak Dali’yi mezarlığa götürmüşlerdir. Henüz kimliğinin oluşmaya başladığı bu dönemlerde travmatik hikayelere maruz kalması, hayata olan bakış açısını da şekillendirmiştir. Hiç göremediği kardeşi için “ "iki su damlası gibi birbirimize benziyorduk, fakat yansımalarımız farklıydı. O, herhalde benim fazla mutlak olarak tasarlanmış ilk versiyonumdu.” demiştir.

Dali’nin Dünyasında Resim

Resime olan ilgisi günden güne artan Dali, annesinin de desteğiyle bir resim kursuna başladı ve kursa başlamasından 7 sene sonra ilk sergisini Figueres Belediye Tiyatrosu'nda henüz 15 yaşındayken ilk sergisini açtı. 18 yaşına geldiğinde Madrid’e taşınan Dali, burada bir resim okulunda sanatına devam etti. Ürettiği ilk eserlerinde kübizm ve dadaizm akımlarını yansıttı. Henüz bu bölgede yaygın olmayan bu eserler, kısa zamanda Dali’nin olağanüstü bir ilgi çekmesine neden oldu. Anarşizm tutkusuyla katıldığı eylemlerde tutuklanarak bir süre gözaltında kaldı. Ardından tekrar okula dönerek öğrenimine devam etti. Sanatına saygı duyduğu Picasso ile de Paris’te tanışma fırsatı buldu. Sonraki yıllarda çizdiği tablolarında Picasso’nun etkisi daha belirgin hale geldi. Hayatının geri kalan dönemindeyse sürrealizme odaklanarak; hem filmler çekmeye hem de yeni tablolar resmetmeye başladı. Büyük aşkı Gala, sanatını derinden etkiledi. Bilime olan aşkı DNA ile olan ilişkisini güçlendirirken tüm bakış açısını da değiştirdi.

Dali’nin Sanatında DNA

 

Sanata olan ilgisi kadar bilime de ilgi duyan Dali, genetik yapıyı oluşturan DNA’yı yaratılışın sırrı olarak görmüştür. Kaleme aldığı tablolarında da sıkça bu yapıyı yansıtmış, Gala’yı duyduğu aşkı da DNA yapısına benzetmiştir. Birbirine sarılı bir çift molekülden oluşan ve kusursuzca birbirine uyum sağlayan bu sarmal yapıyı, Gala’yla olan aşkına ve birbirleriyle olan uyumuna benzetmiştir. Okuduğu bilimsel makaleler ışığında DNA için; “Tanrı’nın var olduğunun en önemli kanıtı. DNA, Yakub'un genetik meleklerden oluşturduğu bir merdiven ve insanla Tanrı arasındaki tek bağlantı.”sözlerini kullanmıştır. Çizdiği onlarca tabloda DNA’nın üç boyutlu yapısını yansıtan Dali, Freudyen simgelerle de çevre kesimler tarafından ilgi görmeyi başarmıştır. Onun sanatı, ilgi gördüğü kadar aynı zamanda “anlamsız” bulunmuştur. Özellikle Katolik kesim tarafından büyük suçlamalara maruz kalmıştır.

Dali’nin Sanatında Din

Dali, kendini “Tanrı’ya inanıyorum ama inançlı değilim” sözleriyle tanımlar. Tanrı’nın varlığını kabul etmesi elbette sanatını da yakından etkilemiştir. Hatta öyle ki, 1954’te resmettiği Çarmıha Gerilme en önemli eserlerinden biridir. Onlarca kişi tarafından resmedilmiş olan bu tabloda Salvador Dali’nin farkı İsa’yı acı çekmeden göstermiş olmasıdır. Kilisenin dikkatini çeken bu ayrıntı Dali’nin Katolik kesim tarafından “soytarı” olarak adlandırılmasına neden olmuştur.

1500’den fazla eserle 1989 yılında vefat eden Salvador Dali, gerçeküstü sanat olarak adlandırılan sürrealizmin önemli temsilcilerinden biri olmuştur. Eserlerinde doğayı, bilimi, genetiği ve dini konu alsa da bunu gerçekliğin ötesindeki çizgilerle yansıtmıştır.

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi