Güncel Haberler

29 Ekim 1923: Bir Milletin Özgürlüğe Doğuşu

Başta cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarının, bugüne kadar bu ülke için şehit olan herkesin ruhu şad olsun, gazilerimize selam olsun... Bu cumhuriyet bizim, ve ona sonsuza dek sahip çıkacağız diyerek yazıma başlıyorum.

"Az zamanda çok işler yaptık" demiş Mustafa Kemal Atatürk, ve kesinlikle doğru, zamanın şartlarını içerisinde değerlendirildiğinde kesinlikle doğru, en sade haliyle bu millet gece uyuyup sabah kalktığında harfleri değişmiş, kılık kıyafeti değişmiş, yönetim şekli değişmiş bunları mümkün olan minimum düzeyde yadırgayıp benimsemiş ve hedefi olan muasır medeniyetleri yakalama çabasına girilmiş. Bugün 29 Ekim. Türkiye Cumhuriyetinin en önemli günü ve en özel günü, büyük bir çoğunluk için bugün sadece tatil, belki hala uyuyan milyonlarca insan var. Kimisi için de normal bir çalışma gününden herhangi bir farkı yok, durmak yok çalışmaya devam. Evet! Çalışalım, çok çalışalım, üretelim, kazanalım, başka devletlere muhtaç olmadan kendi kendimize yetelim ama bugün değil! Bugün bayram, hatırlama-hatırlatma günü. Dosta güven düşmana korku salan ordumuzun gövde göstereceği gün, o güzel edebiyatçılarımızın en güzel eserlerinin meydanlardan yüzbinlere ulaştırılacağı gün, Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının önüne yüzlerce sıfat ekleyip (Türk, Kürt, Alevi, Sunni, Ateist, Laz, Çerkez, Göçmen, Doğulu, Batılı, Modern, Entelektüel, Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı) iç huzursuzluk çıkarmaya çalışan provokatörlerin hüsrana uğrayacağı gün bugün.

Hiç düşündünüz mü Japonlar her sene her sene çocuklarını Hiroşima'ya götürür ve neler olduğunu anlatırlar, bizim Japonlardan neyimiz eksik? Burada durup düşünmemiz lazım iğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize batıralım. Şimdi düşünün... Kaç çocuk Gelibolu'yu görmüş?, yada kaç genç?, kaç adam?, kaç kadın? yalnızca Gelibolu da değil, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa veya İzmir, Trabzon, Van, Kütahya, Sakarya. Bu savaş bizim ülkemizin savaşıydı, hattı müdafaa ederek değil sattı müdafaa ederek kazanıldı.

 

"Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik doğanın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu... Türk budur, yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir."

Mustafa Kemal Atatürk

"Efendiler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz..." Bu sözcüğü ne zaman duysam tüylerim diken diken oluyor neden mi? Bu sözün kıymetini anlayabilmek için öncelikle lütfen Atatürk'ün sevdiği bir türkü olan "çalın davulları" adlı Selanik türküsü 'nü açınız, daha sonra okumaya başlayın. [embed]https://www.youtube.com/watch?v=PMyL3elzG7I[/embed] Şimdi tekrar yukarı çıkıp bu cümleyi okuduğunuzda, Atatürk'ün yemek masasında herkesi susturup söylemeye başladığı andaki hislerini paylaşacaksınız, tüyleriniz şimdiden diken diken oldu değil mi? Oysa daha çocuk yaşlarında babasının ve ablasının kaybını yaşayan Mustafa'nın hüzünlü yüreği, yaşadığı katlanılması zor acıların üstesinden gelmek için kendini kurtuluş için çırpınan milletin kollarına atmıştı, o zamanlar akranları Beyoğlu'nda sevdiklerinin mendilini düşürmesini beklerken, Mustafa içine sığmayan heyecanla, istiklale sahip memleket sevdasına meftundu... "Efendiler yarın cumhuriyeti edeceğiz" sözü der ki; "Gerçek sahipleri olan millete kayıtsız şartsız teslim edeceğiz, bunun için ne şehzade olmaları gerekecek ne şeyhülislam ne de saraylı sultan. Egemenliğe, yıldız sarayında tahtta oturanlardan çok, cephede yanımda can veren milletimiz layıktır. Cumhuriyet işte bu kahramanların eseridir."

Şimdi size Cumhuriyet yazılmaz, Cumhuriyet yapıldığı deyip, tarih bilgimin ne kadar tam olduğu konusunda bir iddiam olmamakla birlikte özgürlüğümüzün ilk temeli olan cumhuriyet nasıl kurulmuş sizlere en yalın şekilde anlatmak istiyorum... Biliyorsunuz ki; Cumhuriyetin ilânının önündeki en büyük engel saltanattı. 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla ilk bu engel aşıldı. Daha sonra  Millî Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasında tarihî bir görev yapan birinci dönem TBMM üyeleri, yeni seçim kararı alarak dağıldı (l Nisan 1923). Yeni seçimlerin yapılmasından sonra TBMM ikinci dönem çalışmalarına başladı. Yeni kurulan meclis, Lozan Barış Antlaşması'nı onayladı ve böylece millî bağımsızlık tam olarak gerçekleşmiş oldu. 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine, Mustafa Kemal Atatürk, Çankaya Köşkü'nde arkadaşlarına "Yarın cumhuriyeti ilân edeceğiz." diyerek fikrini açıkladı. O gece İsmet İnönü ile birlikte 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan konuşmalardan sonra cumhuriyetin ilânı kabul edildi.

"

Yaşasın cumhuriyet!" sesleri arasında alkışlarla cumhuriyet ilân edildi (29 Ekim 1923). İşte bu şekilde aslında gösterildiği gibi yalnız ulusalcıların, milliyetçilerin, militaristlerin vs. değil, tüm memleketin varoluş günü bu şekilde hepimize armağan edilmiştir. Bu topraklarda çoğunluğa uymayan fikirlerimi halen daha bir şekilde konuşabildiğim, Mustafa Kemal Atatürk'e ve silah arkadaşlarına şükranlarımı sunuyorum. O yüzden aydınlık yarınlara armağan edilen bu cumhuriyet hepimize en büyük emanettir, ve onu korumak bizim en büyük vazifemizdir.

Üstümüzden mavi gök çökse, altta yağız yer delinse de biz ve çocuklarımız ve torunlarımız ve onların çocukları ve torunları var oldukça, ülkemize Türkiye, bayrağımıza Albayrak denildikçe, cumhuriyet sokakta kalmış bir çocuk olmayacak. Yaşarken aldığımız nefes, ölüyken altında uyuduğumuz toprak ve toprak üstünde cumhuriyetin sürdüğü güzel vatanım; çok yaşa, hep yaşa, ilelebet yaşa! Çok yaşa cumhuriyet... Yaşasın cumhuriyet!

Ve buradan bana Mustafa Kemal Atatürk'ü tanıtan sevdiren Aileme, Öğretmenlerime teşekkürlerimi bir borç bilirim.

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi