Kelimelerin Hikayesi

Ağzından Baklayı Çıkarmak: Kelimelerin Hikayesi

Karşımızdaki insanla hararetli bir konuşma içerisinde bazı zamanlar olabiliriz, bazen içimizden öyle kelimeler geçer ki hani söylesem mi, söylemesem mi? Hani kelimeler kifayetsiz kalır tam o anda, yine deyim yerindeyse söylediğimiz bir deyim cuk diye oturabilir. Deyimlerin söz içerisinde kullanılması böyle zamanlarda hayat kurtarır diyebilirim... İşte kelimelerin o kifayetsiz kaldığı anda karşımızdaki insan bizi biraz gergin şekilde ikaz edebilir "Çıkar artık şu ağzından baklayı!" E, artık bu noktada söyleyemediğiniz o kelimeyi söylemek de size kalmış olur. Bir de bu hikayenin oldukça ilginç yine eğlenceli bir hikayesi var. Şahsen bu hikayeyi okuyunca oldukça eğlendim ben ? O zaman siz de okurken sevdiklerinizi ve çocuklarınıza hem eğitici hem de bilgilendirici bir deyimin hikayesini anlatmak için Buyursunlar o zaman.

Zamanında çok küfür eden bir derviş varmış, ne yatıysa ne ettiyse bir türlü ağzından küfür çıkmasına mani olamamış, günler geceler geçmiş, ve bir gün herkesin ona küfürbaz lakabı takmasına dayanamamış. Küfürbaz adam soluğu bir şeyhin yanında almış. Şeyh efendi durumun ciddiyetini görünce küfürbaz adamın eline bir avuç bakla tanesi getirmiş. Bunları okuyup üfledikten sonra dervişe dönüp anlatmış:

Şeyh Efendi: "Şimdi bu bakla tanelerinin birini dilinin altına, diğerini ise cebine koy, konuşmak ve içinden küfür etmek geldiği zamanlarda bakla diline takılacak ve küfürden vazgeçme alışkanlığını hatırlayıp küfürü söylemeyeceksin. Eğer bakla ağzında ıslanıp kaybolursa, cebinden yeni bir baklayı dilinin altına koyarsın" demiş.

Derviş şeyhinin dediği gibi kendini kontrol etmeye başlamış. Şeyh efendi de dervişi yanından hiç ayırmamış. Havanın çok yağmurlu olduğu bir günde şeyh ile derviş yolda yürürken, yoldaki evin penceresi aniden açılmış ve ortaya bir kız çocuğu çıkmış:

Kız: "Şeyh efendi biraz durabilir misiniz?" demiş ve pencereyi kapatmış.

Şeyh efendi kızın dediği gibi durmuş ama yağmur yağarken sığınacak bir yerde bulamamış. Şeyh neden durduğunu bilmediği için evin kapısına doğru yönelmiş ve tam o sırada genç kız tekrar pencerede belirmiş:

Kız: "Şeyh efendi birkaç dakika daha bekleyebilir misiniz?" demiş.

Şeyh biraz daha beklemeyi göze almış. O sırada derviş kendi kendine konuşmaya başlamış. Tabii beklerlerken yağmur gittikçe şiddetini arttırmış derviş ve şeyh efendi iyice sırılsıklam olmuşlar. Bu esnada genç kız evin penceresini üçüncü kez aralayarak seslenmiş:

Kız: "Gidebilirsiniz artık!" demiş.

Şeyh efendi hiçbir şey anlamamış ve büyük bir merakla tekrardan sormuş:

Şeyh: Evladım! madem bir şey yok bizi bunca zaman neden beklettin?

Kız aniden cevap vererek:

Kız: "Şeyh efendi elbette bir şey var, ben sizi boşu boşuna bekletmedim. Tavukları kuluçkaya yatırıyorduk. Eğer yumurtaları tavuğa koyarken kavuğu olan birisinin tepesine bakılırsa, horoz çıkarmış demiş. Annem sizi gördü ve yumurtaları kuluçkaya koydu", demiş

Şeyh efendi efendi hem sırılsıklam oldukları, hem de boşuna beklediklerini düşünerek gayet sinirli bir şekilde dervişe dönerek:

Şeyh: "Ulan derviş yeter artık, çıkar ağzındaki baklayı" demiş...

İşte bizlerin sıklıkla kullanılan deyimin hikayesi de günümüze bu şekilde gelmiştir...

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi