21.yy insanları daha çok tüketime yönelttiği bu dönemde hayatın yoğun temposuna ayak uydurmaya çalışırken o anın güzelliklerini kaçırıyoruz.Hayatın bize sunduklarından asla tatmin olmayıp hep daha fazlasını isterken buluyoruz kendimizi. Yaşamın anında kalmak yerine geleceğimiz ve geçmiş arasında düşüncelere boğuluyoruz. Hepimizin zihninden her saat yaklaşık 3000 düşünce geçmektedir. Durum böyle olunca anda kalmak mümkün müdür? Gün içerisinde fiziksel benliğimiz sürekli ayakta duruyor, fakat aynı şey ruhsal benliğimiz için geçerli değildir. Bazen düşünmekten yaptığımız işe odaklanamıyor ya da kafamızı kurcalayan düşüncelerden dolayı çok sık hatalar yaparız. Tam bu noktada anda kalmanın önemi daha iyi anlıyoruz. Çünkü; anda kalmak geçmişte yaşadığınız üzüntülü anları ve geleceğin kaygısını ortadan kaldırır. Peki bu kavram tam olarak ne ifade ediyor?
Her saat zihnimizde 3000 düşünce geçmektedir. Bu düşüncelerin büyük bir çoğunluğu ya geçmişe ya da geleceğe ait. Hal böyleyken geçmişin üzüntüsü geleceğin korku ve endişesi bir türlü peşimizi bırakmaz Bu ise sürekli stresli bir yaşama neden oluyor. Fakat anı yaşamak bunu söylemekten çok daha zor ve çaba gerektiren bir durumdur. Hayatta edinebilecek en önemli farkındalık ve bakış açısı ne diye bana sorsanız, size "Anda yaşamaktır" derim.
Mesela, üniversite okuyanlar okula giderken mezun olunca ne iş bulacağım türünden hezeyanlar yaşamadan okula gitmek ve sürecin zevkini çıkarmak ya da sevimsizliğini olduğu gibi yaşamaktır. Ya da restaurant da otururken "göbeğim ne kadar büyük" diye düşünmek yerine yemeğinizin ve müziğin keyfini çıkarmaktır. Yeşillik bir alanda yürüyüş yaparken borçlarınızı düşünmek yerine, ağaçların güzelliğine ve park ortamına kendini kaptırmaktır. Hayatın basitliğini ve olduğu gibi oldugunu farketmektir. Kolay mı peki, tüm bunları yapabilmek, inanın isteyince kolay, ve anı yaşamak bu hayattan alabileceğiniz asıl mutluluktur. Fakat pratiği büyük çalışma ve disiplin gerekmektedir.
Şimdiki ana olan uzaklığınız ne kadar fazlaysa, o kadar çalışmanız gerekmektedir. Öyle ki eğer sürekli depresif, hezeyan bozuklukları, nikotin bağımlığı vb. bazı nörotik bozuklukları bünyesinde birleştiren biriyseniz, mental sağlığınızı geri kazanmak, huzur bulmak, nirvana'ya ulaşmak yani "Anı yaşamak" için günde sekiz saat oturmanız gerekebilir. Evet yanlış duymadınız sadece 8 saat!
Birçok insan, anı yaşamayı duygusal sıkıntıya üzüntünün kaynağını görmezden gelerek yanıt verir. Endişeli ya da gergin hissettiğimiz zamanlar bu duyguların kaynağıyla yüzleşmek mantığa aykırı gelir. Bu tür insanlar genelde mutsuzluktan keyif alan insanlardır. "Hangi insan mutsuzluktan keyif alır? diyorsunuzdur, fakat farkına varmadan bu siz bile mutsuzluktan keyif alıyor olabilirsiniz.Çünkü üzüldüğünüzde sorunların üstüne gidip düşündüğünüzde duygusal hezeyanlara girip, çevreniz tarafından ilgi görmek ne kadar kısa vadede sizi mutlu etse de uzun vadede de ise çevrenizden hem insanların uzaklaşmasına sebep olacak hem de fiziksel ve ruhsal açıdan çöküntü yaşamanız kaçınılmaz olacaktır. Evet bazen sizi üzen düşüncelerden uzaklaşmak kısa vadede rahatlamanızı sağlar. Ya sonra? Sizi üzen şeylerden anlık olarak kaçsanız da sonsuza kadar saklanamazsınız. Uzun vadede insanları rahatlatan şey stres kaynağını kabul etmek ve onunla yüzleşmektir. Yapılan bir araştırmada; anda kalarak duygularıyla yüzleşen insanların gelecekte daha mutlu olduğu ortaya koymaktadır.
Gelelim anı yaşama kılavuzuna... Maalesef bir çok insan anı yaşayalım diye dengesiz, hedefsiz, plansız, bir hayat yaşamaya başlarlar ve tamamen amacı olmayan insana dönüşürler. Çünkü bazen üzüldüğünüz anlarda da üzüntünüzün üstünü örtmemeli o anı yaşamalısınız ya da sorununuz olduğunda sorunun üstünü örtmek yerine onun üstüne gidip bir çözüm bulmalısınız. Anı yaşamanın amacı; Hayattan kaçmak değil, hayatı her saniyesinde yaşamaktır, ama yarını düşünmeden sadece o anın tadını çıkarmaktır. Bu ister olumsuz yaşadığınız olay olsun isterse sevinçli bir anınız olsun, o günü yaşamalısınız. Ancak o zaman hayatın öğretisi kazanabilirsiniz. Mesela; üretken olmak ve işle ilgili stresi yönetmek söz konusu olduğunda anı yaşamak çok zordur. Yarın sabaha yetiştirmeniz gereken bir proje olduğunu düşünelim. Eğer siz projeyi yetiştiremeyeceğinizi düşünür ve zihninizi meşgul ederseniz, projeyi yetiştiremezsiniz. Anda olmak her zaman üretken kalmanıza yardımcı olur. Geleceği düşünüp endişelenmek yerine işinize odaklanırsanız, zamanı daha verimli kullanabilirsiniz.
Kaybetme tehlikesiyle karşılaşmadan çoğu şeyin bizim için önemli olduğunu fark etmeyiz. Değer verdiğimiz şeyi kaybettiğimiz zaman ise uzun bir süre kendimizi mutsuz hissederiz. Sahip olduğunuz şeylere minnettar olarak daha fazla şimdiki zamanda yaşamanız mümkün. Güneş ışığı, sevdiklerimiz, çalışan internet, başımızın üstündeki çatı, sağlığımız belki de en sevdiğimiz çikolata… Her gün minnettarlık pratiği yaparak, anda kalma yeteneğinizle büyük bir fark yaratabilirsiniz. Sadece sahip olduklarınızı düşünün. Geçmiş ya da geleceğin değil anın gücünden faydalanın.
Anı yaşamak, nefes alınıp verilen saniyeleri yaşamaktır, geçmişin özlemlerinde kaybolmak da, geleceğin tedirginliklerinde yaşlanmak da gereksizdir. Çünkü insan yalnızca anı yaşayabilir. Kontrol edebileceğimiz ne geçmiş ne de gelecektir, kontrol edebileceğimiz tek şey anlardır ve hayat da işte bu anlardan oluşur. Geçmişi artık düşünmeyi bırakın, geçmişle ilgili artık sizin yapabileceğiniz bir şey yoktur kırılmış, incinmiş, sayısız zarar da görmüş olsanız düşünmeyin geçmişi. Bu aslında iyi bir şeydir, çünkü bugün olduğunuz kişi geçmiş sayesinde oluşmuştur ne yaşamış olursanız olun yaşamaya değer tam bu andır! Geçmiş nasıl gerçek değilse, yarın da gerçek değildir. Eğer zamanınızı geçmişi düşünerek yaşadıklarınızdan birilerini sorumlu tutup " şöyle olmasaydı, böyle olurdu" derseniz geçmişin pişmanlığı, ya da tam tersi de olabilir geçmişe özlem yaşar veya geleceği düşlerseniz tam şu anda, bende ve kendinizde olanları göremezsini, asıl gerçek budur; şu anı yaşamaktır. Yarın çok uzaktadadır. Bu yüzden anın değernini bilip buna göre yaşadığımız anın tadını çıkarmalıyız. Şuan yaşadığınız bir hayatınız var ve o hayatta anın değerine önem vererek yaşamalıyız. Günü güzel geçirerek zamanın tadını çıkarmalısınız. Bir daha hayatın bu anına geri dönmek gibi bir şansınız olmayacak. Tekrar bu yaşlarda olmayacaksınız.
Anı yaşama konusunda yine de zorluk çekiyorsanız çocukları izleyin, onlardan örnek alın ya da içinizdeki çocuğu ortaya çıkarın. Bir kere düşünün çocukken sabah kalk çizgi film izlerken kahvaltını yapmak, istediğin en büyük şey dondurma, puding veya çikolata... Akşam üstü olduğunda dışarıda oyun oynamak, oyun oynarken düşüp dizimiz yaralandığında ya da arkadaşımız bizi yere düşürdüğünde canımız acır ağlardık ama yarım saat sonra unutur, bizi düşüren arkadaşımızla oyun oynamaya devam ederdik. Akşam misafirliğe gittiğimizde pasta- börek olsa, vs. bu istediklerimizi elde etmek için bir çaba sarf etmezdik.... Ha hayallerimiz yok muydu vardı, doktor olmak, pilot olmak, mühendis olmak ya da astronot olmak... Fakat onlar için de bir şey yapmazdık, istediğimiz mesleklerle ilgili çizgi film izlemek dışında :). O zaman en kısa ve en kolay şekilde ne yapıyoruz? İçimizdeki çocuğu dışarı salıp anın tadını çıkarıp çocuk oluyoruz.