Yaşam

Evliyalar Üzerine Bir Düşünce

Evliyalar üzerine çok yazıldı, çizildi. Kimileri kutsallaştırıp onları çok farklı boyutlara taşıdı. Kimi evliyaları, birer din peygamberi ilan etti. Bunun tersine bazıları içinse evliyalar, tamamen hurafeden ve yalandan ibaret bir duruma getirildi.

Peki, evliyalar konusuna neden eğilmeli ve bu konu bizler için neyi ifade eder? Elbette yaşadıkları dönemde kendi ahlaki kurallarını oluşturan, dini kurallara uyan, etrafına bilgi veren kimselerin kendilerine özgü görüş ve yaşayışlarına denilecek bir şey yok. Ayrıca Hacı Bektaş, Pir Sultan ya da adı ülke genelinde çok bilinmeyen ancak yerel anlamda çok fazla ünlenmiş evliyalar, insanımız tarafından sevilmiş ve sayılmıştır.

Bu saygı ve sevgi, bazı zamanlar türbesine ve türbenin çevresindeki ağaçlar, sular, toprak ve diğer varlıklara da sirayet etmiştir. Türbe ziyaretlerinde edilen dualar, dilekler, adaklar ve diğer uygulamalarla çeşitli folklorik araştırma konuları da oluşmuştur. Tüm bunlar kültürel anlamda büyük bir zenginliğin, insan düşüncesinin ve hayatı algılama biçiminin önemli sonuçlarıdır. Peki, biz o türbedeki kişinin keramet sahibi birisi olduğuna inanmıyorsak ve tüm bu ritüelleri de hurafe olarak görüyorsak bu inancımız, insanın evliyalara yükledikleri anlamı değiştirir mi? Koskoca bir hayır ile buna cevap verebiliriz.

Peki, evliyanın türbesine saygı duymak ve o evliyanın tanıtımı için çaba sarf etmek bize ne katar? Çok şey katar. Hem de nasıl?

Eğer, taassup ve katı bir inanma ile konuyu ele alırsak işin içinden çıkamayız. Çünkü evliya türbelerini ziyaret çoğu inanışla ters düşebilir ya da seküler yaşamda türbe ziyaretleri hoş görülmeyebilir. Ancak insan zihnini besleyen hayal kurmak ve fantastik olana açlık gibi olgular üzerinden konuya bakacak olursak çok çok farklı yorumlar getirebiliriz.

Hatay’da çok sevilen bir veli “Karabıyık Dede”, sıklıkla ziyaret edilen bir evliyadır. Türbesine gelenler dualar okur ve adaklar adarlar. Burada edilen duaların, ağaç dallarına bağlanan bezlerin samimiyetine kim itiraz edebilir? Hem türbe çevresini temiz tutan hem o alandaki ağaçlara gözü gibi bakan insanın doğa sevgisine kim karşı çıkabilir? İnsanın keşke her yer türbe olsa da insan, doğayı bu denli korusa diyesi geliyor.

Bunun yanı sıra, yıllardır Batı’nın sinema, oyun ve edebiyatta ilham kaynağı olarak gördüğü olağanüstü olaylar, keramet sahibi şahıslar, tılsımlı nesneler sayesinde yaptığı kültürel aktarımı göremiyor muyuz?

Bizler Noel Baba’ya, Pecos Bill’e inanıp Cadılar Bayramı ve Yılbaşı Gecesi kutlamalarıyla kültürel savruluşlar yaşarken gençliğe neyi sunuyoruz, bunu hiç dert edindik mi? Koçkatımı, bağbozumu, Hıdırellez, Nevruz, türbe çevresindeki ritüeller… Bunlar bizim yok saydığımız gerçekler olarak bir yerlerde varlıklarını korurken televizyon ve internet aracılığıyla maruz kaldığımız Batı kültürüne karşı ne üretebiliyoruz? Artık romantizmin yükseldiği, fantastiğin gerçeğin yerini alıverdiği dünyamızda öz kültürümüzde yer bulmuş evliyaları; edebiyatımızda ve sinemamızda işleme vaktimiz gelmedi mi?

Aslında bu soruyu kendine dert edinenler yola çıktı bile. Peki, neler üretildi ve üretilmeye devam ediyor… Tüm bu soruların yanıtı bir sonraki yazıda sizleri bekliyor olacak…

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi