Bir önceki yazımda evliyalar ile ilgili mitolojik ve fantastik çalışmalar yapmanın ve ortaya ürünler çıkarmanın öneminden söz etmiştim. Biz de iki kutuplu bir şekilde bakılan ve keskin görüşlerin gölgesinde bekleyen evliya kültü ve bu alandaki çalışmalar artık yavaş yavaş kendine yaşam alanları bulmaya başladı.
Evliya kültü, menkıbeler, onların kerametleri ve türbelerinin etrafında oluşan kimi inanmalar ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan ritüeller araştırma konusu ediniliyor. Özellikle halk bilim, edebiyat ve dinler tarihi çalışanlar tarafından ilgilenilen evliyalar üzerine son dönemde akademik kitapların yanı sıra kurgusal metinler de yazılmaya başlandı.
Karakum Yayınevi etiketiyle yayımlanan “Anadolu’nun Kronikleri” adlı çalışmada Yazar Olgay Söyler, bu toprakların kültür mayasını harmanlayan evliyaların özelliklerine yer veriyor. Onları farklı kılan ve bugüne ulaşmasını sağlayan özelliklerinden söz ediyor. Olgay Söyler’in bu çalışmanın devamı niteliğinde kaleme aldığı “Bir Derviş Yola Çıkar Bir Daha Dönmemek Üzere” isimli kitabı ise meraklı okurlar için hazine niteliğinde.
Evliyalar Konseyi isimli kurgusal metin de yine son dönemde adından sıkça söz ettiren eserler arasında yer alıyor. Abdullah Harmancı’nın çocuklar için kaleme aldığı Evliya’nın Sırları adını taşıyan kitabı ise genç okurların evliyaların hayatlarıyla buluşması bakımından isabetli bir tercih olacaktır. Burada evliyanın hayatının, kerametinin öğrenilmesinin pedagojik ya da dini referanslarına değinmiyoruz. Çünkü amacımız da bu değil aslında. Çünkü bu noktada salt bir gerçeklik var ortada. Fantastik ve mitolojik alandaki açlık genç zihinler tarafından öyle ya da böyle bir şekilde dolduruluyor.
Dünyanın neresine gidersek gidelim seküler ya da dini bütün bir yaşam halklar olsun, hepsinde bir tür inanmalar ve geleneklere rast gelinir. Bu gelenekler, toplumların hafızasını korur ve geliştirir. Kimi aileler ve eğitimciler, çocukların mutlaka dini kurallarla yoğrulup büyümesinden taraftardır. Bu nedenle bir evliya ile ilgili kitabı görünce aklında iki net fikir belirir. “Evet, bu kitap dini referanslı olduğu için çocuğuma, öğrencime almalıyım ya da dinde böylesi hurafelerin yeri yoktur, bunları çocuklara okutmamak gerekir.”
Oysaki hem bu yazının hem de genel olarak edebiyatın/sanatın dünyada bu konuya yaklaşımı hiç de bu şekilde değildir.
Bir evliyanın, keramet sahibi olduğuna inanılan bir kişinin hayatından hareketle yazılan bir çocuk kitabının çocuğa öncelikle vereceği şey, kendi kültüründe de olağanüstü özelliklere sahip olabilecek bireylerin yaşamış olduğu bilincini vermektir.
Ayrıca tılsımlı nesneler, tabiat varlıkları ve bunlarla ilintili inanışlar yoluyla gençlere Türk kültürünün fantastik yönünü göstermekle kalmıyor aynı zamanda dönüşen ve değişen dünyada Türk kültürünün de aslında birçok medeniyette olduğu gibi köklü, yüksek ve gençler tarafından da devam ettirilebilir bir kültür olduğunu göstermiş oluyor.
Çünkü düz bir tarih bilgisi ya da dilimizi koruyalım söylemi genç okurlar için akılda kalıcı ve cazip gelmezken, havada süpürgesiyle uçan bir cadı ya da ağzından alevler çıkaran yedi başlı bir ejderhayı yenen bir kahraman kurgusal metin ya da dizide kahraman olarak yer alınca işin rengi değişiveriyor.
Akademik makalelerle de ortaya konulduğu gibi Hızır’ın ilk kez kurgusal bir metin içinde özellikle de çocuk edebiyatında kahraman olarak yer aldığı Yeşim Taşı Efsanesi, belki de az önce anlattığım özellikleri taşıması bakımından çocuklara cazip ce farklı geldi.
Dini düşüncelerini ya da hayata bakışını sözleriyle anlattığımız Yunus Emre’yi bir çocuk karakterle fantastik bir aleme ışınlayıp orada maceralar yaşamasını sağlamak sizce de çocuk için daha kalıcı ve ilgi çekici olmayacak mıdır?