Dünyevi hayatımızı iyileştirmede sonu gelmeyen bir arayış da kadın erkek eşitliği konusu. Erkek ve kadın; insanoğlunun devamını sağlayan iki güç… Bu iki gücün arasındaki doğru denge hayatımızın her safhasına taze yenilikler ve sonuçlar getirecektir: eğitimde, ekonomide, toplumda ve çevrede.
Doğanın güçleri birbirlerini mükemmel bir şekilde tamamlarlar ve doğadaki hiç bir güç asla bir birine eşit değildir. Aralarındaki dengeyi doğru ölçmenin tek yolu da budur. Neslimizin anlaması gereken şey; erkek ve kadının, insanoğlunun giderek yücelmesi için bir birlerini tamamlayan iki faktör olduğudur. Bunu keşfedince dünyadaki herkesin hayatında büyük bir değişim olacaktır.
Bir sonraki aşamaya geçebilmemiz için neye ihtiyacımız var?
Doğanın kanunlarını temel olarak anlamak…
İki cinsin de ortak bir amaç için beraber adım atmaları…
İnsanoğlu olarak yeni bir safhaya ilerleme arzusu…
1) Doğa Kanunlarının Temellerini Anlamak
Bizim zamanımızda ortaya çıkan doğal gerçek, insanın sosyal bir hayat yaşamasının zorakiliğidir. Temel var oluşumuz için temin edeceğimiz her şey bağımlı olduğumuz ekonomik koşullardan ibarettir. Amaç, aslında her hangi bir amaç, şüphesiz doğa kanunlarına göre inşa edilmektedir. Doğa dünyamızın sürekliliğini sağlayan güçlerden oluşmaktadır ve bu nedenden dolayı, doğanın güçleriyle karşı karşıya yaşadığımız için doğanın kanunlarına uygun ve onlarla ahenk içinde olursak var olabiliriz. Doğanın kanunlarını bilmenin gerekliliği, doğanın bize davranışıyla bu kanunları öğrenmeye zorlamasından kaynaklanıyor. Bu itişin arkasında materyalist hayatımız ile dünyanın var oluşunun amacı arasında akıl karışıklılığı yaşamamamızın yattığını var sayabiliriz.
Doğanın Kanunları
Enerji Korunumu Kanunu: (ve bir koşuldan diğerine değişimi): Evrendeki her şey enerjidir ve bir form alarak materyalleşebilir. Bu yüzden enerji olan düşünce ve fikirlerimizde materyal realitede form alabilir.
Görecelik Kanunu: Düşünceler nötrdür; iyi ya da kötü bir şeyi başka bir şeyle kıyaslama fırsatı olmadan tanımlanamaz.
Titreşim Kanunu: Duyularımıza göre, evrende bir hareket olmamasına rağmen, varmış gibi hissetmemiz çekim yasası denilen insansal bir faktörden kaynaklanmaktadır. Biz düşüncemize bağlı bir enerjiyle his ve duygularımız vasıtasıyla etkileniyoruz.
Polarite Kanunu: Evrendeki her şeyin bir zıt ucu vardır: sıcak/soğuk, yukarı/aşağı; hayattaki her koşul zıt bir form içerir.
Devir (Konjoktürel) Kanunu: Bu kanun koşulun her zaman değişeceğini tayin eder: yükseliş ve inişler, her geceden sonra gündüzün gelmesi, denizin gel-gitleri.
Sebep ve Sonuç Kanunu: Isaac Newton’un söylediği gibi: her eylem için eşit ve zıt bir eylem vardır, olumlu ve olumsuz. Bu eyleme aynı zamanda bumerang etkisi (geri tepme) de denilir.
Türlerin Devamı Kanunu: Her düşünce, eylem veya arzu gelişimi için gerekli zamana ihtiyaç duyar; ham meyvelere karşı dikkat edin.
2) Ortak Bir Amaç
Doğa muazzam büyüleyiciliğiyle, sonsuz detayları ve zenginlikleriyle bizlere verdiği sonsuz ilhamla bizi genelde şaşkına çeviriyor. İnsanlar doğanın merkezi: kadın, erkek, çocuk. İnsan doğamızı eğer doğanın kanunlarına adapte edersek o zaman bu kanunlarla her birimiz ahenk içinde yaşayabilir ve gerçek anlamıyla azami insan potansiyelini edinebiliriz. Mevcut olan her şey, insanın dışında ve içselliğinde hissettikleri dâhil, tam anlamıyla her şey sebep ve sonuç ilişkileriyle birbirlerine bağlıdır. Yapmamız gereken şey ilk halkayı keşfetmek, akabinde genel dengeyi hissedebiliriz. Tüm dünyada, örneklerle gördüğümüz gibi, doğal sistemler dengede değil.
Bugün yeni bir dünyanın sınırındayız, daha sosyal bağlı ve güvenli bir hayata yönelik çalışsak da, bizleri sürekli birbirine zıt ve çelişkili gelişigüzel olaylarla kötüden kötüye savuruyor. Elbette, şimdilik sadece olumsuz etkilerle ilgileniyoruz, kötüye giden ekonomi, eğitim, ekoloji ve daha da kötüsü - ailelerin dağılması.
Aile cinslerin tarih boyunca tanımı ve toplumun da temeli olmuştur. Eğer toplum makro ise aile insan toplumunun hatta türünün var olmasına ve devam edebilmesine yönelik mikro kavramdır. Bizim zamanımıza kadar, aile ve toplum her zaman birbiriyle bağlı ve iç içe olan kavramlardı. Aynı zamanda, erkekler de kadınlar da sürekli değer kayıplarıyla aile bağlarını iyice gerginleştirmişlerdir.
Aile çekirdeği gücünü kaybettikçe, toplum değerleri de kaybolmaya başladı. Hatta öyle ki bugün baktığımızda zıt formların oluştuğunu görüyoruz, hem bireyin hem de toplumun aleyhine işleyen sistemler oluşmaya başlıyor. Her şeyin doğal başlangıcı ve merkezi olan aile çekirdeğini kaybetmeye başlar başlamaz, doğanın kanunlarıyla dengeli yaşamımızı da kaybetmeye başladık.
İçinde bulunduğumuz halin kimsenin suçu olmadığını anlamamız önemlidir. İzlediğimiz materyalist yolun sonu bizi bu noktaya getirdi. Bugüne kadar, insan bireysel arzularının seviyesinde ilerledi. Sürekli daha fazla haz alma güdüsüyle yol aldı. Bu arayışta, egomuz bizleri materyalist, teknolojik ve kurumsal temellerle geliştirmeye devam etti. İnsanlar potansiyellerini adı geçen bu sistemler dâhilinde keşfederek genel sistemin içinde yer aldılar. Toplumun içindeki tüm bireyler veya toplum da aynı gelişimden geçerek yiyecek, aile, cinsellik, zenginlik, itibar ve güç, bilgi sahibi olma arzularını tatmin ettiler ve etmekteler. Bu gelişim tarihsel sürecimizde denge sağlamayı başarmıştı.
3) İnsanoğlunun Gelişimindeki Yeni Dönem
Yenidünya eskisinden nasıl farklı?
Bugünün dünyası ile tarihsel gelişimimizin süreci arasındaki fark, içimizdeki insan seviyesine ait gelişimin öne çıkmasıdır. Bugün var oluşumuz ve hayatımızın manasına yönelik sorgular ağır basmaktadır. İnsanlar artık eskisi gibi araba, ev, para ve sosyal statüye dikkat etmiyor. Bu bir moda trendi de değil; sadece yeni bir dönemin başlangıç kıvılcımları. Dünyanın her tarafından insanlar sanki kendi hayatlarıymış gibi, sosyal ve global olaylarla ilgileniyorlar. Bizleri ortak bir takım şeylerin birbirimize bağladığını görüyoruz.
Erkekler ve Kadınlar Arasında Doğru İşbirliği Daha İyi Bir Gelecek Temin Edecektir
Doğanın iki parçası, kadınlar ve erkekler, birbirlerine eşitler ama tümüyle de zıtlar. Kadının doğası doğal ve doğaya daha bağlı bir sistem, bu yüzden yeni hayat doğuran, evdeki hiyerarşik düzeni oturtan ve çocukların eğitimiyle ilgilenen kadındır. Doğal şeylere daha yakın oldukları için genelde doğal şeyler kadınlar tarafından geliştirilir. Bunun ötesinde evrende hayatın gelişmesindeki itiş gücü.
Erkek, sadece kadının arzusunun dönüşlü yapısıdır. Hiç bir erkek kadının itiş gücü olmadan kılını kıpırdatmaz. “Her büyük erkeğin arkasında büyük bir kadın vardır” deyimi laf ola söylenmiyor. Sonuç olarak hayatta bizleri gelişeme iten ve bağlayan güç sadece dişi güçtür. Kadının itiş baskısı ve arzuları olmadan erkek arzudan, ilhamdan mahrum bir varlık olarak kalırdı.
Her şey erkekler tarafından yapılıyor gibi görünse de, tarih kadınlar vasıtasıyla yazılıyor. Bunun nedeni gelişim safhaları arasındaki bağlantıda bir üst seviyeye ilerleyiş itiş gücünü sağlayan kadının arzusuyla başlar ve erkeğin arzusu da bunu tamamlamaktır. Buna ek olarak dişi kısım dünyada yeni koşulların doğumundan da sorumludur. Sonuç itibariyle erkek tarihsel gelişim safhalarındaki mesafeyi kadın olmadan köprüleyemiyor kadın da erkek olmadan bu köprüyü inşa edemiyor. Dolayısıyla ilerleyiş her zaman iki kısmın tamamlayıcı rollerinden kaynaklanmaktadır.
Ana Konu
Kadınlar doğalarının özünü düşünmektense eşitsizlikler hakkında düşünmeyi tercih ediyorlar ve bu durum gerçek potansiyellerine gelmelerine de engel olmakta. Eşitsizlik sadece doğamızın başlangıç noktasında var. Ancak hayatımızın ortak amacına yönelik insan değerlerini hissi ve zihinsel olarak yüceltmede, eşitiz. Aramızda gördüğümüz doğal farklar içinde bulunduğumuz ortak sistemde farklı rollerimizin olduğundan ve bu farklılıkları köprüleyerek ancak hayatı kavrayabiliriz. İşin gerçeği şu ki tanım açısından eşitlik kelimesi bizim için erkek müdür ve kadın müdürün aynı maaş almaları.
Ancak, insan niteliklerinden bahsedecek olursak, o zaman eşitlik göreceli bir kavram; iki tarafında elinden gelebildiğince katkıda bulunması. Farklı oluşumuz muhafaza edilmeli çünkü sosyal adalet toplumun kişide ortak olarak görünen niteliklerine göre temel alınmaktadır. Eğer herhangi bir kadın veya erkek doğal niteliklerini iptal ederek toplumda yer alma arzusunu ifade ederse yapıcılıktan çok yıkım getirir.
Eşitlik kavramı üzerine kurulan bir sistemde cinsler doğal becerilerini muhafaza edebilmeliler ki bütüne eşit olarak katkıda bulunabilsinler. Tüm bu koşullara neden gerek var? Çünkü doğada ters kutupların arasındaki ahengi denge sağlar.
Bu İçeriğe Ne Tepki Verirsiniz?
Çok Doğal
0
Faydalandım
0
Deneyeceğim
0
Öğretici
0
Hadi Canım
0
Beğenmedim
0