Türk edebiyatında çocuk kavramı pek sonraları ele alınmış bir kavramdır. Ancak son dönemlerde çocuk edebiyatının da bağımsız bir alan olarak değerlendirilmesi, edebiyatımızda çocuk kavramının ve çocukla ilintili birçok konunun ele alınmasını sağlamıştır.
Çocuk, hayal gücüyle var olan ve hayal ettiğini ise gerçek kılmaya çalışan bir varlıktır. Dolayısıyla düş gücü yüksek çocuklar, bu yeteneklerinin körelmemesi adına gördükleri her şeye hayret ederler ve bununla beraber çoğu insanın sıradan saydığı olay ve olguları ise hayret verici bulurlar.
Dahası rutinleşen ve sıradanlaşan çoğu doğa olayı, ayın, güneşin, yıldızların görünmesi; fırtına ve sel gibi olaylar çocuklar için oldukça fantastik olaylardır. Bu olayları gördüklerinde hayret eder ve nedenlerini sorgulamaya başlarlar.
Hayal güçlerinin besleyen masallar, efsaneler ve mitler ise çocuklar için bulunmaz nimetlerdir. Masal dinleyerek büyüyen çocukların bu yetenekleri körelmek bir yana gelişerek devam eder.
Mitler, efsaneler de hem söz dağarcığı hem de imgelem bakımından çocuğun hayal dünyasını zenginleştirir. Edebiyatımızda bu nedenlerle masalın, efsanenin, mitolojinin kullanım sıklığı artmaya başlamıştır. Önceleri ya dinen aykırı ya da tam dersine laiklik karşıtı olarak nitelenen kimi sözcük, kavram, olay, olgu ve karakterler artık edebiyatımızda da kendine yer bulmaya başlamıştır.
Batı’da hem edebiyat hem de görsel sanatlar alanlarında mitolojinin sıklıkla kullanıldığını görüyoruz. Jules Verne, Tolkien, J.K. Rowling gibi yazarların eserleri bu alana yön vermiştir.
Fantastik roman, bilinen, kabul edilen sosyal, siyasi, tarihi, bilimsel kuralların genel geçer gerçekliğin dışına olağanüstü, doğaüstü unsurlarla alegorik anlamından düş, hayal gibi psikolojik vakalardan tamamen arınmış bir hayal gücü ile çıkmayı mitos, efsane, destan, menkıbe, halk hikayesi, masal vb. beslenerek romana has unsurlarla sunan anlatı türü olarak ifade edilmektedir.
Gerçekliğin dışında coğrafyalar, ırklar, hayatlar vb. ile karşılaşır. Bu edebiyat türünde birincil dünyayı anlatan eserler, bilinen dünyanın sınırları içerisinde gerçekleşen fantastik olayları anlatabilir.
Bu türde bilinen gerçeklikle fantastik dünya iç içedir ve birbirini tamamlar niteliktedir. Karanlık fantastik romanlar; kurt adamlar, vampirler, insan hayvan karşımı türlerini içerir. Örneğin Saygın Ersin’in yazdığı Zülfikar’ın Hükmü ve Erbain Fırtınası adlı eserler bu türe örnektir.
Şehir Fantezisi olarak tanımlayabileceğimiz alanda ise modern dünya karşımızdadır. Birçok fantezi türünde olaylar, okurun içinde bulunduğu dünyada gerçekleşmektedir. Bugünün insanları zamanda yolculuk yapabilirler.
Edebiyatımızda bu alanda Sadık Yemni’nin yazdığı Muska, Yatır, Öte Yer isimli eserler yer almaktadır.
Şehir Fantezisi türünün başka bir örneğini de Zafer Sönmez sunmuştur. Saklı Ülke : Gerdekkaya, Genç Tanrılar: Gerdekkaya isimli eserlerde günümüz dünyasındaki insanların bilinmeyen yönleri, başka dünyalara ve geçmişe yaptıkları yolculuklar anlatılmıştır.
İkinci tür fantastik romanlarda ise romanın genelinde gerçeküstü bir havanın olduğunu söyleyebiliriz. Okur, genel olarak bu tür eserlerde şaşırtılır ve konu itibariyle de tedirgin edilir. Fantastik dünyayı anlatan eserler, şu an içinde yaşadığımız dünyadan bambaşka, sınırları yeniden kurgulanmış bir evren algısı oluşturmaktadır.
Yukarıda değindiğininiz fantastik eserlerin yazarları, insanların yanı sıra gerçek dünyada var olmayan çok sayıda canlıya da yer vermektedir. Fantastik edebiyatta gerçeklik karşısında sihir, büyü ve tılsım kullanılmıştır.
Türk fantastik edebiyatının ikincil dünyada geçene eserleri pek fazla değildir. Barış Müstecaplıoğlu’nun Perg Efsaneleri ve Orkun Uçar’ın Asi adlı kitapları bu türden eserlerdir.