Yaşam

Teslimiyet Daha İyi Bir Yaşamın Yoludur

Hayatımızda yanlış olduğunu düşündüğümüz her şeyi değiştirmek veya düzeltmek için kendi kendimizi geliştiririz. Kişisel gelişim kitapları okur, makalelerden yardım alırız, fakat teslimiyet akılda değil kalptedir. Bir insan olarak kendinize gelmenin çok daha az toksik ve daha etkili bir yolu olduğunu düşünüyorum. İlk olarak, savaştığınız her şeyin üzerinizde bir gücü olduğunu ve kabul ettiğiniz her şeyin sizin üzerinizde olmadığını hatırlamalısınız. Bu, olan her şeyin radikal kabulü anlamına gelir. Savaşta teslim olmak bir kaybı gösterir. Hayatta, manevi bir zaferi gösterir. Ama teslimiyet ve istifa arasında bir fark olduğunu anlayın. Teslim olduğunuzda, hayatınızın koşullarını ve olaylarını kontrol etmeye çalışmayı bırakır ve havanın değişmesine izin verdiğiniz gibi onların gelişmesine izin verirsiniz. İstifa, kaderinizin mühürlendiği ve hayatınızdaki en kötü şeylerin asla değişmeyeceği varsayımıdır. Teslimiyet ise hayatınızı sınırsız olanaklara açar.

Bunu başka bir örnekle açayım, bugün size hayatımın en zor makalesini yazıyorum, birkaç saattir yazıp siliyorum, hangi doğru cümlelerle kendimi ifade edebilirim. Teslimiyetimi size nasıl anlatabilirim diye. Zor diyorum çünkü canım acıyor, canım acıyor çünkü canımdan bir parça olan Annem yoğun bakımda yaşam savaşı verirken size bunları yazmanın ne kadar ağır olduğunu anlatmak bir hayli zor. Babamı kaybetmemin üzerinden 4 yıl geçti, bu süreç içerisinde annemle sırt sırta verdik bir şekilde hayata tutunduk, hastalıklarla, annemin rahatsızlıklarıyla ama biz aynı evde bir şekilde hayata tutunduk. Çevremizde ne kadar toksik insanlar varsa hepsini bir bir temizledik… Zamanla rollerimiz değişti o küçük bir kız çocuğu bense artık bir anne olmuştum, hatta iki annesi vardı… Gündüzleri ablam annelik yapar, geceleri ise ben annelik yapardım… Hastaydı, çevremizdeki büyüklerin ölümüne şahit olduk ama bir gün annemin ölebileceği düşüncesine girmedi…Meğerse en çok korktuğun şey bir gün yüzüne tokat gibi çarparmış… Doktorlar annem için ümitsiz konuştuğu o an zaman benim durmuştu, hayattaki renklerim birden kayboldu ve her şey griye dönmüştü. Bize hazırlıklı olun diyorlar neye hazırlıklı olacaktım? 

Babamsız bir dünyaya alışmakta güçlük çekerken, babamdan sonra sırtımı anneme dayayıp 4 sene boyunca uyurken nefesini dinlediğim kadının artık nefesini hissetmeyeceğine mi? Geceleri “yasemin” diye beni uyandırmamasına mı? Hiçbir sesin annemin sesini bastırmamasına mı? Ben neye hazırlıklı olacaktım? En son zamanlarda artık tükenmişti gücü yürümekte zorlandığı zaman gözlerimin içine çaresizce, medet umarak baktı, ellerine omuza alarak ağırlığını vücudumda hissettiğimde anladım artık onun bazı şeylere teslim olduğunu gücü tükendiğini… Yoğun bakıma yatırıldığı gün dualar ediyoruz annem bizimle olsun diye, çaresiziz elimizden bir şey gelmiyor, kontrol edemiyoruz… Sonra eve geldim sesi kulaklarımda, müzik açıyorum, televizyon izliyorum ama hiçbir ses annemin sesini bastırmıyor. Gece uyurken beni çağırması kulaklarımda sıçrayarak uyanıyorum, bu ev artık bana mezar gibi gelmişti, beni mezara koymuşlarda üzerime toprak atmayı unutmuşlar gibi… “Anne duy sesimi gel bak evde seni bekliyorum” dedim… Ne kadar bencilce oysaki onun acı çekeceğini bile bile yanımda olmasını istedim, kontrolümde değildi hiçbir şey sonra göbek bağı ile bağlandığım bu kadın için iyisini istedim teslim oldum… Bedeni ruhunda şu anda ruhu acı çekmemesi için dua etmeye başladım… 

Ben hüznün diyarında kendimi hapiste gibi hissederken bana ve bize vermeleri gereken en güzel şeyi verdiler… SEVGİYİ…Sevgilerin en güzelini karşılıksız olarak sundular bize… Kendi kendime yetmeye çalıştığım zamanlarda bile uzaktan seni izleyen ve ihtiyacın olduğunda hemen yanında beliren annen yerine gölgeyle karşılaşacağını bilmek tarifsiz bir burukluğa bıraktı artık kendini… Gözlerimi kapatıp sesini ve kokusunu bu evde hissettiğimde bünyemde her seferinde yakıcı bir tat bırakıyor. Yokluğuna kendimi alıştırmaya çalıştıkça tam kalbime saplanan hançer, bu kadar mı acıymış ölüm bu kadar mı zormuş annesizlik ve özlem böyle kavurur muymuş insanı... Hayatımda ilk defa sanki dış dünya ile temas ediyormuş gibi şaşkınım ne yapacağımı bilemez durumdayken, Annem için yapmam gereken en iyi şeyin teslim olmamdı… Çünkü ben ne kadar çok direnirsem direneyim Annemin o kadar acı çekeceğini biliyorum… Hayatımın ortasına daimi bir hüzün oturdu, evde durmak bana kabuslarımın en karanlığını yaşatıyor, odasının önünden geçtiğimde vücudumu taşıyamıyorum… Vücudumdan sanki parçalar alınıp bin parçaya bölünüyormuş gibi bir his… Ben kendi canımın yanmasına izin verirken, annemin canının acıması beni bin parçaya bölüp etrafa dağıtılmış gibi hissediyordum. 

Oysa ki ben kendi ölümümü yüzlerce kez düşünüp, babam ve annemin ölümünü düşünememiştim… İşte hayat gerçek yüzünü bize göstermeye başladı… İçinize karlar yağar ama bunu kimse göremez, anlayamazlar… Yolda yürürken asfalta bakıyorum, kaldırımlara, bir de üstündeki insanlara bakıyorum… Binlerce insan, yürüyorlar, nefes alıyorlar ve bir dertleri var, ne olurdu biri de annem olsaydı diyorum şu kaldırımda annemle beraber yürüseydik diyorum kendi kendime… Yaşadığım dünyaya bakıyorum herkes ölecek, ben öleceğim, daha nice sevdiklerimin ölümlerine şahit olacağım ama hiçbir acı anne ya da babanın kaybetmek gibi olmayacak. Babamın ölümünde gerçek manada mezarlıklarla tanıştığım gün ben artık olaylara artık eskisi gibi bakamıyorum. Ne hakkım var onların acı çekeceğini bile bile hayatımda istemeye, onlar bizim acı çekmemizi ister miydi? Onlar sevdiklerinden uzak yerde günlerce buz gibi odada bulunmak isterler miydi? Hakkımız yok hakkım yok… 

Ben teslim oldum her şeye… Teslim olmak pek çok insana topal ya da korkutucu geliyor. Sürekli yapmaya çalıştığımız şeyin tam tersidir, her zaman kontrol ararız çünkü belirsizliği sevmeyiz. Teslim olmak annem için bir şey yapmadığım ya da onun ölmesini istediğim manasına gelmesin, bu, her şeyi olduğu gibi kabul ettiğim ve yine de denkleme sevgi dolu bir niyet kattığım anlamına gelir. Çünkü ölüm de bir başlangıçtır… Teslim olmak, değişen manzarada rahatladığımız anlamına gelir. Her şeyi kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçtim ve Annem, kendim ve bu yolda beni yalnız bırakmayan tüm ailem, sevdiklerim için her şeyin en iyisini istiyorum… 

Hayatın akışına saygı duysaydık ve özgür irademizi katlananla savaşmak yerine ona katılmak için kullansaydık ne olurdu? Ortaya çıkan yaşamın kalitesi ne olurdu? Düzeni veya anlamı olmayan rastgele olaylar mı olacak, yoksa evrenin geri kalanında tezahür eden aynı düzen ve anlam mükemmelliği etrafımızdaki günlük yaşamda mı tezahür edecek? Yaşayarak göreceğim… Deneyimleyerek göreceğiz… 
 

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi