Tarihin en eski zamanlarından günümüze dilden dile dolaşan hikayelerle beraber Anadolu topraklarının önemli efsanelerinden biri de Şahmeran yani yılanların şahını bilmeyeniniz yoktur diye düşünüyorum. Fars kökenli bir efsane olan Şahmeran, hem Türk kültüründe hem de dünyanın dört bir yanında birçok hikayeye kaynak olmuştur, hatta şarkılarda, filmlerde, kitaplarda hatta aksesuarlarda da karşımıza çıktığı için şahmeran efsanesine pek yabancı değiliz, ama bugün sizlerle şahmeranın ihanet dolu duygusal hikayesini hep birlikte okuyalım istedim...
Şahmeran , İran-Pers mitolojisinde rastlanan akıllı ve iyilikçi olarak tanımlanan bellerinden aşağısı yılan, üstü ise insan şeklindeki Maran adı verilen, doğaüstü yaratıkların başında bulunan ve hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan bir varlıktır. Adı, Farsça yılanların şahı anlamına gelen "şah-ı meran"dan gelir. Ancak, Şahmeran'a ilişkin tüm efsanevi kayıtlar ve Şahmeran efsanelerine özgü tüm betimlemelerde varlık dişidir. Günümüzde halen Şahmeran'ın Akdeniz bölgesinin Tarsus ilçesinde yaşadığına inanılıyor...
Her ne kadar Şahmeran’ın Ceyhan ile Misis arasında bulunan yılan kalede yaşadığı söyleniyorsa da, efsaneye göre Şahmeran bir yeraltı ülkesinde ona hizmet eden yılanlarıyla birlikte yaşamaktadır. Hatta burada oldukça görkemli bir bahçesi bulunur. Geniş bahçesinde, insanoğlunu cezbedecek her türlü, zillet ve illet eşyası mevcuttur.
Şahmeran’ın yaşadığı yeri kimse bilmemektedir. Ta ki insanoğlu Kasap, tarafından bulunana kadar... Bir gün yoksul bir ailenin oğlu olan Kasap, bir gün ormanda dolaşırken bir kuyu dolusu bal görür ve balı çıkarmak üzere kuyuya iner .Ormanda rastgele keşfettiği balı çıkarmak üzere kuyuya inen Kasap, beraberinde gelen arkadaşlarının aç gözlülüğü nedeniyle kuyuda bırakılır. Seslenir ancak kimse onu duymaz. Kuyu ormanın oldukça ıssız bir yerindedir üstelik oldukça derindir. Kasap bitkin halde bir çıkış yolu ararken kuyuda belli belirsiz bir aydınlık olduğunu görür.
Kasap kuyudaki topraktan iğne deliği büyüklüğünde ışık sızdığını fark eder ve Şahmeran’ın sesini duyar. Cebindeki bıçak ile ışığın sızdığı deliği büyütür. Bir anda yaşamı boyunca görmediği kadar güzel bir bahçeye girer. Bu bahçede bulunan çiçeğinden, meyvesine hiçbir şeyin dünya üzerinde eşi benzeri yoktur. Kasap, bahçenin ortasında oldukça büyük bir havuz ve etrafında çeşit çeşit yılanlar görür. Havuzun tam ortasında ise üzerinde süt beyaz bedene sahip, insan başlı bir yılan durmakta. Yılan kadın Şahmeran, Kasap’a kendi dili ile ”Hoş geldin” der. ”Hiçbir şeyden korkma, sen bizim misafirimizsin.” diye ekler. Şahmeran, Kasap’a türlü türlü ikramlarda bulunur ve neden geldiğini sorar. Kasap başından geçenleri Şahmeran’a şaşkınlık içinde bir bir anlatır. Şahmeran: İnsanoğlu nankördür, açgözlüdür, hilekardır, küçücük menfaat uğruna yapmayacağı hiçbir şey yoktur! der.
Tabii zaman geçtikçe kasap Şahmeran'ın güvenini kazanmayı başarır ve bu şekilde uzun yıllarca birlikte yaşamışlardır... Uzun yıllar birlikte yaşadıktan sonra bir gün kasap Şahmeran'a ve ailesini özlediğini, onlara kavuşmak istediğini söyleyerek onu serbest bırakmasını söyleyerek ona yalvarır... Şahmeran’ın ise Kasap’ı ailesinin yanına göndermek için tek şartı vardır. Kasap şartı kabul eder, Şahmeran’ın yerini kimseye söylemeyeceğinin ve Kasap’a geri döndüğünde asla hamama girmemesi için şart koşar...Kasap şahmeranın şartını kabul ettikten sonra evine döner ve kimseye bir şey söylemez. Çünkü Şahmeran ile her kim karşılaşırsa, hamama gittiğinde bütün bedeni pullarla kaplanırmış. Şahmeran’ın söylediklerini yapmazsa korkunç bir lanet yaşayacağını bilen Kasap ailesinin yanına dönmüş ve hiç hamama gitmemiş. Şahmeran’dan da kimseye söz etmemiş.
Ancak günlerden bir gün Kasap, kralın çok hasta olduğunu ve ancak Şahmeran’ın etini yerse iyileşebileceğini duyar. Kasap tabii bunu duyduktan sonra endişeye kapılır, bir şekilde haberleri olan kralın askerleri Kasap’ın kapısına dayanmış. Şahmeranın yerini söylemesi için zorla hamama götürülür, yapacağı başka bir şey olmayan kasap hamama götürülünce Şahmeran’ın anlattığı lanet gerçekleşir ve Kasap’ın tüm vücudu baştan aşağıya pullarla kaplanır. Kasap acılar içinde kıvranmaya başlar.
Tabii bu işkencelere dayanmak mümkün olmadığı için kasap kralın kuyunun yerini gösterir. Askerler kuyunun içine girip Şahmeran’ı öldürürler... Şahmeran son nefesini verirken ağzından birkaç cümle dökülmüş. Şahmeran: İşte Kasap nihayet kanıma girdin! Ben insanoğluna itimat edilmeyeceğini biliyordum! Fakat ne çare yine aldandım!
Şahmeran ölmeden önce Kasap’a; "Benim başımı kaynatıp padişaha içir, padişah kurtulsun, gövdemi de vezire içir, ölsün, kuyruğumu da kaynatıp sen iç" der ve gözlerini usulca kapatır... Şahmeran, kasaba ’her ne kadar kızsa da ölmeden önce ona son bir iyilik yapmayı da ihmal etmez.. Kasap yılan Şahmeran'ın dediklerini yapar ve ilk kaseyi vezire içirir, ikinci kaseyi kendi içer... İlk kasede bulunan su veziri öldürür. Vezir öldükten sonra yerine Kasap vezir olur ve Kral da eski sağlığına kavuşur.
Senelerdir bilinen efsaneye göre Şahmeran'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus'un, Şahmeran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir. Kaynak: 1, 2