Sağlık

Genetik Hafıza: Atalarımızın Şaşırtıcı Mirası

Genetik hafızayı, bireyin daha önce ilgili deneyimlere maruz kalmadan belirli hatıraları veya yetenekleri miras aldığı bir fenomen olarak anlıyoruz. Hayvanlar aleminde meydana geldiğini biliyoruz. Sanki bir sonraki neslin hayatta kalmasını kolaylaştırmak için belirli travmatik deneyimler bir türün genetik koduna kazınmış gibidir. Ancak aynı şey insanlarda da oluyor mu? Ebeveynlerimizin veya büyükanne ve büyükbabalarımızın korkularını da miras alıyor muyuz? Atalarımızın yaşamı, kendi tarihimizi yapılandıran bir tür önsöz mü? Nitekim bu konu birçok bilim insanı için hala tartışmalıdır. Ancak artık bazı verilere açıklık getirebiliriz.

Genetik Hafıza

Genetik hafıza hakkında konuşurken bazı hatalar yapmak yaygındır. Birincisi, insanlar olarak atalarımızın yaşadığı anıları saklayamayız. Örneğin babaannenizin çocukluğunda yaşadıklarını ya da kırk yaşına geldiğinde babanızın başına gelenleri hatırlayamazsınız.

Bununla birlikte, bir nesilden diğerine aktarılabilen şey, zaman içinde sürdürülen travmatik bir deneyimin duygusal izidir. Denekler üzerindeki bazı olumsuz deneyimlerin, yavrularındaki nöronal yapıyı, aynı korkuyu miras alma noktasına kadar değiştirdiğini buldu. İnsanlarda da benzer bir şey olur. Anne babaların ıstıraplı durumlarının ve kronik streslerinin yeni nesillerin genetik materyalinde iz bıraktığını biliyoruz. Örneğin, yayınlanan bir makalede, bir babanın stresinin çocuklarını genetik olarak etkileyebileceğini ve onları zorluklara karşı daha savunmasız hale getirebileceğini iddia ediyor. Canlılar olarak hepimiz, akrabalarımızın yaşadıklarının genetik izlerini taşıyoruz. Bu nedenle, bazı gerçekler genleri ve onlarla birlikte bir organizmanın fenotipini değiştirebilir. Bu bizim fizyolojimiz ve davranışımızdır.

Genetik hafızayı anlamak söz konusu olduğunda, epigenetik hakkında konuşmak önemlidir. Bu kavram, bir bireyin deneyimlerinin DNA'sının ifade edilme biçimini nasıl değiştirebileceğini ve bu varyasyonun bir sonraki nesle nasıl aktarılabileceğini ifade eder. Başka bir deyişle, DNA kodunun kendisi değiştirilmeden genlerdeki bir varyasyon üretilir. Bazı kimyasal etiketlerin değişmesi çevreye uyumumuzu daha iyi veya daha kötü hale getirebilir. Epigenetik aktarımın çarpıcı bir örneği, nesiller arası travmadır. Aslında, bazı torunlar strese karşı daha fazla savunmasızlık gösterirken, diğerleri daha dayanıklıydı. Her insan bu aşırı deneyimlerle farklı bir şekilde yüzleşti. Aslında, tutumları ve başa çıkma mekanizmaları çocukları tarafından miras alındı.

Atalarımızdan Bize Miras Kalanlar

Dil, kısmen, genetik belleğin kısmi bir özelliği olarak düşünülebilir. Gerçekten de atalarımızın evrimsel ve fizyolojik gelişimi sayesinde hepimiz iletişim kurabiliyoruz. Ama sadece bu değil. Bir çocuğun ebeveynlerinin dilini konuşmasına genetik bir yatkınlık olmadığı bilinmesine rağmen, gerçekten ilginç bir faktör var. Bazı araştırmalar , Mandarin ve Vietnamca (tonun belirleyici olduğu) gibi dillerin, doğru telaffuzunu desteklemek için gende bir varyasyon 

Kısacası, atalarımız bize pek çok yön miras bırakmış, bazıları şaşırtıcı ve sıra dışı, bazıları ise daha az. Bu kanıt göz önüne alındığında, bir nüans eklemek istiyoruz. Biyolojik olanın bizi yatkın hale getirmesi, çevrenin ise bizi belirlemesi gerçeğidir. Bu, ebeveyn stresini miras alabilirken, buna yatkınlığımızın yüzde 100 olmadığı anlamına gelir. Basitçe bir risk var, neden ve sonuç değil.

Bununla birlikte, sürekli taciz ve kötü muamelenin damgasını vurduğu bir aile ortamında yaşamanın insan üzerinde doğrudan bir etkisi vardır. Aslında, çok azı çocukluk travmasından zarar görmeden çıkar, ancak bu onların sonsuza kadar acı çekmesi gerektiği anlamına gelmez. Dünün yaralarını tedavi etmek için her zaman kaynaklar, stratejiler ve destek mevcuttur.
 

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi