Doğanın bize sunduğu en önemli kaynaklarından biri olan suyun insan hayatına nasıl olumsuzluk katar diye düşünmüyor değil. Şaşırtıcı olsa da su alerjisi insanlarda görülebilen bir durum. Tabi ki çok nadiren ve çok az kişide ortaya çıkan bir alerji türü. Ancak ortaya çıktığı zaman hayatı zorlaştırdığı maalesef bir gerçek. Su alerjisini ilk duyduğumda oldukça çok şaşırmıştım, araştırmalarıma devam ederken ilginç bilgilere rastlamamak mümkün değil, vücudumuzun bazı besinlerdeki vitamin ve minerallere karşı bağışıklık sistemi harekete geçerek alerjik reaksiyonlara sebebiyet verebilir. Faydalı olmasına rağmen kötü olarak algıladığından vücutta bir takım komplikasyonların yaşanması da kaşınılmaz oluyor.
Alerji kimi zaman uzun zamanlı seyreder kimi zaman geçicidir. Bahar ve çilek gibi geçici olan alerjiler gibi suya karşıda geçici bir alerji durumu vardır. Nadiren görülen su alerjisi kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Su vücudun ihtiyacı olduğu en önemli kaynaktır. Organların işleyişi, kan akışı ve daha birçok fayda sağlayan su uzmanların tavsiyesine göre günde en az 2,5 litre tüketilmesi gerektiğidir. yeterli tüketilmediğinde ciddi hastalıklara neden olur. İki türlü su alerjisi vardır. Bir su tüketince bir de suya dokununca ortaya çıkar. Bu alerji erkeklere oranla kadınlarda daha sık rastlanır.
Su alerjisi nedir?
Musluktan akan su, hazır olarak satılan su, klorlu su, soğuk su, sıcak su veya tuzlu su alerjisi… Bunlardan herhangi birine karşı vücudun alerjik reaksiyon göstermesi durumuna su alerjisi denir. Su alerjisi, kendini genellikle cilt yüzeyinde göstermeye başlar ve teşhis edilmesi oldukça zor olur. Bunun nedeni ise hem kişinin hem de uzmanların öncelikle su dışında diğer alerjik etken olabilecek maddeleri ele almaları olur. Alerji boyutu kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir, su ile temasın kesilmesine gerek duyulmayan hafif alerjik durumların yanı sıra ağlamayı hatta terlemeyi bile kabul etmeyen boyutları da vardır.
Alerjinin teşhisi sonrasında ise zorlu bir tedavi aşaması vardır. Çünkü su, her zaman hayatımızın kaçınılmaz bir parçası olmuştur. Su ile temas kaçınılmazken suya karşı alerji yaşayan kişilerde pek çok yan etki ve tedavi edilmesi gereken problemler ortaya çıkar. Bu nedenlerle de alerjiyi tespit etmek ve sonrasında uygun önlemi almak son derece büyük önem taşır. Hemen hemen her yerde ve her an temasa ihtiyaç duyulan suya karşı vücudun verdiği reaksiyonu tedavi ettirmek her hastanın hayalidir. Çünkü bu durum hayatı yaşanılmaz kılmaya başlayabilir ve özellikle ciltte ciddi rahatsızlıklara neden olabilmektedir.
Su alerjisi sebepleri nelerdir?
Genel olarak insanlarda görülen alerji çeşitlerinin ve sıklığının gün geçtikçe artmasında ‘düzensiz ve sağlıksız yaşam’ sebep olarak görülür. Temiz hava miktarının azalması, kimyasal maddelerin çok sık kullanılması, fast food tüketiminin artması, şehir hayatının stresi ve zararlı maddelerin kullanımının artması gibi etkenler tüm sağlık problemlerinde olduğu gibi alerji konusunda da artışa neden olmuştur. Bunun dışında havuzlarda kullanılan klor nedeniyle klorlu su alerjisi görülebilir veya ağır bir ilaç tedavisi sonrası bu alerji oluşabilir. Örneğin; yurt dışında yaşayan bir hastanın penisilin tedavisi gördükten sonra suya karşı alerjisi oluştuğu haber sitelerince aktarılmıştır. Günümüz koşullarının yanı sıra genetik faktörlerin de alerjiye neden olabileceği uzmanlar tarafından söylenir. Aktarılan genler de bu hastalığa neden olabilir. Yani alerjiden muzdarip kişi su alerjisi ile dünyaya gelmiş olabilir. Ancak alerjinin dozu ergenlik ile birlikte artabileceğinden küçük yaşlarda göze batan bir sorun dikkate alınmayabilir veya ilerleyen yaşlarda da alerji ortaya çıkarak kendini gösterebilir. Yani bu rahatsızlığa sahip olmak veya olmamak biraz şans işidir.
Su alerjisi belirtileri nelerdir?
Diğer alerji türlerinde de olduğu gibi su alerjisi belirtileri ilk olarak kendini cilt üzerinde gösterir. Su ile temas ettikten sonra, 10 dakika ile 2 saat aralığında, cilt yüzeyine kaşıntı, kızarıklık, kabarıklık, şişkinlik veya döküntü ortaya çıkarabilir. Bu belirtilerin düzeyi kişiden kişiye göre değişir. Yüksek bir alerjik reaksiyon veren bir vücutta kaşıntı dozu yüksek olursa devamında döküntü ve şişkinlik de fazla olur. Yani vücudun alacağı zarar artar. Bunun dışında içme suyu, musluk suyu veya soğuk su alerjisi varsa ve kişi su tüketiminde bulunursa, boğazında ve ağzında da bazı şişliklere neden olabilir. Uzmanlar bu durumun çok nadir görüldüğünü belirtirken genellikle kadınlarda daha sık rastlandığını da söyler. Hatta, deneyimini paylaşan ve su alerjisi olan kadın su içerken canının çok yandığını ancak ağlayamadığını, ağladığı taktirde yüzünün şiştiğini söylemiştir. Bunun yanında yağmurlu havalarda dışarı çıkamadığını ve duşta kalma süresinin de son derece kısıtlı olduğunu anlatmıştır.
Su alerjisi nasıl geçer?
Hayatı bir işkence haline getirebilen, ilerleyen aşamalarda terlemenin veya ağlamanın bile size fiziksel olarak zarar verebileceği bu alerji herkeste meydana gelebilir. Ancak daha hafif geçirilen, belirtileri katlanabilir olan veya tuzlu su, soğuk su, klorlu su gibi özel sularda ortaya çıkan alerjilerle başa çıkmak çok daha kolaydır. Şanslı olmayan diğer kesim için yani içme suyundan ve kendi vücudunun ürettiği sudan etkilenen kişiler için kesin tedavi araştırılmaya devam etmektedir. Günümüzde su alerjisinin kesin bir tedavisi ne yazık ki bulunmamaktadır. Ancak uzmanların kişiye yararlı olabilecek pek çok farklı önerisi bulunur. Bunlardan ilki vücuda suyun direkt olarak temas etmesini engelleyecek ‘su geçirmez krem ve jel’ kullanmaktır.
Böylece el yıkamak veya yağmura maruz kalmak daha acısız bir hâl alabilir. Bunun dışında su altında uzun süre vakit geçirmemek, su ile temas sonrasında mutlaka kurulanmak, rahatlatıcı kremler sürmek, alerji hapları kullanmak diğer önlemler arasında yer alır. Eğer suyun içerisindeki mineral oranı alerji boyutunu etkiliyorsa, kişi duş yapacağı suya filtre kullanarak yan etkileri azaltabilir. Günümüzde yaşanan en zorlu rahatsızlık çeşitlerinden biri olarak su alerjisi örnek gösterilebilir. Uzmanların hastaların hayatını kolaylaştırmak adına çalışmaları devam etse de kesin olarak bir tedaviye henüz ulaşılamamıştır. Ancak ‘omalizumab’ adındaki maddenin ilaçlarda kullanılması sonucunda olumlu bazı geri dönüşler alınmıştır. Bu da uzmanlar tarafından bir umut ışığı olarak görülmüştür. Ancak dünya üzerinde çok az sayıda bu alerjinin gözlenmesi ve hasta sayısı ile birlikte deney-gözlem grubunun da kısıtlı olması uzmanların yaşadığı sorunlardan biridir. Araştırmalar ve farklı tedavi yöntemi denemeleri ise halen devam etmektedir.