Yaşam

Yaşamın ve Ölümün Doğası

Hayat nedir? Bu, sizin için tam olarak cevaplayamayacağım bir soru, ancak daha sonra tanımlamaya çalışacağım. Burada, Dünya'da yaşayan canlılar arasında bile, yaşamın gerçekte ne olduğu hâlâ incelikli bir tartışma konusudur. Örneğin, bazı insanlar hala virüslerin teknik olarak canlı olup olmadığını tartışıyorlar. Buradaki tartışmayı Dünya'da çözemezsek, diğer gezegenlerde çok farklı yaşam formlarını yüzümüze vursalar bile tanıyamayabiliriz.

Burada, sadece Dünya'da ve sadece Dünya'daki süreçlerin kanıtladığı gibi bir yaşam tanımı yapmaya kalkacak olsaydım, bunun şöyle bir şey olduğunu söylerdim: Yaşam… Bir organizmanın metabolizmasını, büyümesini ve üremesini ve bu organizmanın manipülasyonunu içeren bir süreçtir. Dünyadaki tüm yaşamın temel doğası, karbon gibi bazı temel temel özellikleri içerir. Biz karbon temelli bir yaşamız. Ancak karbon tek başına verdiğim yaşam tanımını açıklamak için neredeyse yeterli değil. Bir parça karbon, bir parça kömür kadar iyidir. Elbette bundan daha fazlası olmalı. Yaşam, hayvanları ve bitkileri inorganik maddelerden ve ölü organizmalardan ayıran bir "durum" olarak tanımlanır. Hayat süreçlerden oluşur ve sürdürülen bir durumdur. En gelişmiş yaşam biçimi insandır ve düşüncemiz insanın yaşamının ve ölümünün doğasına odaklanır. İnsan, yaşamın üç yaşamını veya yönünü gösterir… Bedenin yaşamı, fiziksel, zihnin yaşamı ve ruhun yaşamı. 

Fiziksel yaşam temel varoluştur; zihin etkinlik ve kapsam sağlar, manevi varlık maksimum yaşama katkıda bulunur. Fizyolojimiz, yaşamın fiziksel varlığı, işlevlerin varlığı ile gösterilir. Canlı dokular ve organizmalar şunları sergiler… Sinirliliğimiz, uyarılma veya uyaranları algılama ve bunlara yanıt verme yeteneğidir…Büyümemiz, çarpma ve çoğaltma gücünden oluşur, rejenerasyon ve farklılaşmadır. Ve son olarak ve hepsinden en karakteristik olanı metabolizmadır, enerjinin dönüşümü ve malzemelerin kullanımıdır… Bununla birlikte, bu özellikler organizmanın ölümünden sonra dokular tarafından bir süreliğine korunabilir, bu nedenle yaşamın sadece kısmen anladığımız başka bir gizemi daha vardır. Hayat, bütünleştirici kontrol altında işleyen yapı ve süreçlerden oluşur. Bu bütünleştirici güç, anlamadığımız sırdır. İşte bizim yaşamımız böyle muazzam bir şeydir, her şey birbiri ile bütündür...

Organizmanın hayatta kalma ihtiyacıyla ilgili tüm yaşam özelliklerini, süreçlerin sürekli akışını sağladığını biliyoruz. Ölüm, sürecin başarısızlığından çok, bütünleştirici güdü ve koordinasyonun başarısızlığıdır, ama elbette, yapı ve süreç de başarısız olabilir, bütünleşik faaliyeti yok edebilir. Bu fiziksel süreçler, aklın ve ruhun yaşamının varlığına katkıda bulunur ve sırayla akıl ve moralden güçlü bir şekilde etkilenir. Ancak inorganik maddeyi dönüştüren, organize eden ve sonra onu hayata iten itici gücü anlamıyoruz. Hayat sadece bir mirasın devamı gibi görünüyor… İnsanlar olarak bizim de yüksek bir bedel ödememiz gereken değerli bir hediyemiz var… O da ölüm… Kendi sonluluğumuzun farkına vardığımızda, geri dönüş yoktur. O andan itibaren, kaybolma tehdidimiz gizli kalıyor. Her an kaderimizin kesinliğiyle, öleceğimiz gerçeğiyle yaşamak kolay değil. Güneşe bakmaya çalışmak gibi, sadece bir süreliğine tahammül edebiliyoruz. Ağaçlardan düşen yapraklar, mevsimlerin başı ve sonu, son kavramıyla ilk temasımızdır. Bu yüzden yaşam kadar ölümü de doğal olarak karşılamamız gerekmektedir. 
 

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi