Sağlık

Leptin Hormonunu Çalıştırmanın Doğal Yolları

Vücudumuzun işleyişinden, mutlu olmamızdan, üzüntülü olmamızdan, aç olmamızdan bir çok hormon sorumludur, işte vücudumuzda görev yapan hormonların arasında en son keşfedilen leptin hormonu da bizim yemek yeme eylemimizi sonlandıran bir hormondur. Leptin hormonu yağ hücrelerinde salgılanır bu hormon ve beynin hipotalamus bölgesine etki eder. Yağ hücresi miktarına göre salgılanan leptin aracılığıyla beyin enerji harcama düzeyini ve iştahı ayarlayacaktır. Yani daha açık söylemem gerekirse ne kadar çok leptin o kadar yüksek enerji harcaması ve iştah azalması; ne kadar az leptin o kadar düşük enerji harcaması ve fazla iştah. Bu hormonun yapay bir şekilde obez insanlara verilmesi ile sonuç alınabileceği düşünülmüş fakat ne yazık ki başarılı olunamamıştır. Uzmanlar bu durumu obez insanların asıl sorununun leptin miktarları değil, vücutlarının leptini yorumlama mekanizmalarının bozukluğuna bağlamaktadırlar. Dolayısıyla "madem yağ hücrelerinden salgılanıyor nasıl oluyor da yağ hücresi fazlaca bulunan şişmanlarda artmıyor, iştah kesilmiyor?" diye sorabiliriz. Siz de merak ettiniz değil mi? Aslında kilolu bireylerde leptin daha fazla salgılanıyor, ama kilolu kişilerin şişman olmasında etkili olan şey leptin hormonunun tam olarak işini yapamaması... Fakat burada önemli olan bir husus var ki o da iştahın kesilmesi önündeki engel esas olarak insülindir... Obezlerin fazlaca tükettikleri şeker, abur cuburlar yüzünden ürettikleri insülin, yağ hücrelerinin salgıladığı leptin hormonunun iştahı kesmesini engelliyor. İşte bu durum yaşandığında ise artık leptin beynimize "Dur artık! yeterince yedin, hareket etme zamanın geldi" diyemiyor. Yukarıda da söylemiştim vücudumuzda görev yapan hormonlar arasında en son keşfedilen leptin hormonudur..1994 yılında OB geninin bir ürünü olan leptinin keşfi, dünyadaki birçok obez popülasyonun şişmanlıklarına olası bir çözüm bulma umutlarını artırdı. Leptin hormonunun keşfinden çok kısa bir süre sonra, leptin üzerine araştırmalar dünya çapında sayısız laboratuvara ve obezitenin ötesine yayıldı, o kadar ki leptin fizyolojisi ile ilgili yeni bilgilerin üretilme hızına ayak uydurmaya çalışmak giderek zorlaşıyor. Peki, leptin hormonun diğer hormonlara göre keşfedilmesi neden bu kadar uzun sürdü derseniz, hemen onu da söyleyeyim:  1950 yılında esaret altında tutulan resesif mutant ev fareleri kolonisinin ortaya çıkmasıyla başladı. Şu anda ob geninden yoksun olduğu tespit edilen bu farelerde hiperfaji, azalmış enerji tüketimi ve erken başlangıçlı obezite olduğu gözlemlenmiş ve bunun üzerine 1953'te lipostatik kilo kontrolü teorisi bilim adamlar tarafından önerilmiş. burada adipositler tarafından üretilen dolaşımdaki bir faktörün gıda alımını, vücut ağırlığını ve genel uzun vadeli enerji dengesini düzenlemek için hipotalamus ile etkileşime girdiğini gözlemlemişlerdir. Hervey'in 1958'de ventromedial hipotalamusun lezyonundan sonra sıçanlarda obezite ürettiği ustaca deneyleri ve Hausberger ise 1 sene sonraki yaptığı parabiyotik deneylerinde bu dolaşım faktörünün olası varlığını bu şekilde doğrulamış oldu. Bununla birlikte, şimdi leptin olarak adlandırdığımız bu hormon, nihayetinde tespit edilip, 1994 yılında ise tam olarak keşfedilmiş oldu...

Peki, Leptin hormonu tam olarak ne zaman devreye girer?

  Leptin hormonu; pankreas, stres veya tiroit hormonlarına sinyaller göndererek onları da kontrol etmektedir. Yapılan araştırmalar neticesinde, midede salgılanan az miktardaki leptin hormonunun, öğün aralarında ve tokluk hissinde etkili olduğu ortaya konulmuştur. Yemek yediğimiz andan itibaren pankreastan insülin salgılanır ve kandaki insülin miktarı yani kan şekeri yükselir, yediğimiz yemekten yaklaşık 2 saat sonra da insülin direnci düşüşe geçer, bu sırada ise vücudumuzdaki şeker enerjiye dönüşür. Tüm bu süreçler sonrasında midedeki leptin salınımı tetiklenir ve vücuttaki yağlar yakılarak enerjiye dönüşmeye başlar. Örnekle açıklamak gerekirse, 4 saat arayla yemek yediğinizi düşünün bu sırada  metabolik olarak yağlar yakılır ve devamında da yakılmaya devam eder. Dolayısıyla sık yemek yenildiğinde devamlı olarak insülin salgılanır ve zamanla insülin direnci oluşmaya başlar, insülin direnci yüksek olan kişilerin kilo vermesinin zor olması da bu yüzdendir. Leptin hormonu biz yemek yedikten 4 saat sonra salgılanmaya başlar, dolayısıyla yağlar da 4 saat sonra yakılmaya başlanır. Hatta siz bu süreç içerisinde “ aman bir sakız çiğneyeyim ne olacak” derseniz eğer,  sakız çiğnemek bile leptin hormonunun devreye girmesini geciktirecektir. Dolayısıyla uzmanların söylediği “sık ve az ye” önerisi de çöpe gitmiş oluyor, çünkü eğer siz besinlerinizi arasına 4 saatten fazla ara vermezseniz, insülin direnciniz yükselip, leptin hormonunuzda görevini yapmamış olacak. Bir de şu açıdan bakalım, fazla kilonu var ve sıkı bir beslenme proğramıyla kilo verdiniz, fakat o küçülen mideniz siz kilo kaybettikçe, leptin miktarı azaldığından daha fazla yemek yeme eğiliminiz oluşacaktır. Bu yüzden fazla kilolarınızdan kurtulmak için ilk önce bilinçsiz bir şekilde diyet yapmayı bırakmalısınız. Hatta bir çok kişi ciddi kilolar verdikten sonra, verdiği kiloları hızlıca almalarınının sebebi, bilinçsizce yapılan ya da sıkı diyetler sonrasında leptin hormonunda azalma meydana gelip leptin hormonunun direncinin kırılmasıdır… Bu durumun önüne geçmek için: bilinçli bir şekilde hazırlanmış, karbonhidrat içeriği yüksek bir öğün azalan hormon seviyelerini normale döndürebilir. Bu öğünü özellikle makarna, pizza vs gibi sevdiğiniz bir yiyeceğe ayırabilirsiniz, bu şekilde hem daha sağlıklı hem de kalıcı kilo verebilirsiniz.

Leptin Hormonunu Çalıştıran Besinler Nelerdir?

İlk başta söylemem gerekiyor ki; Direkt olarak leptin hormonunu çalıştıran besin bulmak mümkün değildir, çünkü leptin hormonunun görevi vücudumuzdaki yağları kontrol etmesidir.  Eğer yağ depoları belli bir seviyenin üzerine çıkarsa, leptin devreye girerek beyne yeme eylemini sonlandırması gerektiğinin sinyalini yollar. Bu yüzden vücudunuzdaki aşırı yağların yakılmasında bazı besinlerden yardım alınabilir. İşte yağ yakmanıza yardımcı olacak besinler:
  • Kırmızıbiber: Capsaicin bileşenini içeren kırmızı acı biber, metabolizmayı hızlandırır. Bir yandan yağları yakarken diğer yandan da kalp atışlarını hızlandırarak damardaki kötü yağların temizlenmesine yardımcı olur. Mide rahatsızlıkları olan kişiler doktora danışmadan kırmızı acı biber tüketmemelidir.
  • Zencefil: Bağışıklık sistemini güçlendirme özelliği ile bilinen zencefil, vücuttaki kan damarlarının genişlemesini, kan akışının artmasını ve metabolizmanın hızlanmasını sağlamaktadır.
  • Süt: Kalsiyum açısından zengin bir gıda olan süt, yağsız veya az yağsız olarak tüketildiğinde metabolizmayı hızlandırmaktadır.
  • Zeytinyağı: Vücuttaki yağların yakılmasına yardımcı olan bu besin aynı zamanda kandaki kolesterol seviyesinin düşmesini de sağlamaktadır
  • Portakal, greyfurt ve limon: C vitamini açısından zengin olan bu meyveler vücuttaki yağın daha kolay çözülmesini sağlar. Böylelikle yağlar vücuttan daha kolay atılabilmektedir.
  • Yeşil çay: İçerisinde bulunan bileşeni sinir sisteminin ve beynin daha fazla çalışmasını sağlamaktadır. Yeşil çay bu özeliği ile yakılan kalori miktarını arttırır.
  • Yumurta: B12 açısından zengin olan yumurta vücuttaki yağların çözülmesini sağlayarak yağ yakımına yardımcı olmaktadır.
  • Somon balığı: Omega-3 barındıran tüm balık türleri vücuttaki kalori yakımına yardımcı olmaktadır.
  • Sarımsak: Antioksidan içeren sarımsak vücuttaki insülin seviyesini düzenleyerek tokluk hissinin daha uzun sürmesine yardımcı olmaktadır. 
  • Yulaf: Kan şekerinin düzenli kalmasını sağlayan yulaf, açlık hissinin oluşmasını engellemektedir. Aynı özellik lif bakımından zengin olan diğer besinlerde de bulunmaktadır. 
  • Keten tohumu: Yağ yakımını hızlandırarak yağın vücuttan atılmasına yardımcı olmaktadır. 
  • Ceviz: Yemek aralarında tüketilen ceviz, yağ oluşmasına ve depolanmasını engel olmaktadır.
  • Soya fasulyesi: Protein açısından zengin bir besin olan soya fasulyesi iştah azaltıcı özelliğe sahiptir. Ayrıca kalorisi de düşük olduğundan tüketildiğinde az kalori aldırır. 
  • Bal: İçeriğindeki nitrik oksit ile vücuttaki yağların atılmasına yardımcı olmaktadır. Balın bir diğer özelliği ise; gün içerisinde tatlı krizleri ile başa çıkmak için tüketildiğinde kilo vermeyi kolaylaştırmasıdır.
  • Sirke: Metabolizmayı hızlandıran sirke, açlık hissinin oluşmasını engellemektedir.
  • Mercimek: Mercimeğin en önemli özelliği, vücudun demir eksikliğini gidererek metabolizmayı dengelemeye destek sağlamasıdır.
  • Esmer pirinç: Diğer tüm tahıllı gıdalar gibi esmer pirinç de vücudun yağ depolamasını engellemektedir.
 

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi