Yılbaşı dendiğinde aklınıza süslenmiş çam ağaçları, parlak ışıklar ya da yeni başlangıçlar gelir, değil mi? Ancak, eski Türklerde yılbaşı kutlamalarının bugünkü modern kutlamalarla pek ilgisi yoktu. Onlar için yılbaşı, doğayla iç içe yaşayan bir toplumun, mevsim döngülerine ve doğanın ritmine duyduğu derin bir saygıyı ifade ediyordu. Gelin, bu eski ve köklü geleneklerin izini birlikte sürelim.
Doğanın Döngüsüyle Şekillenen Bir Yılbaşı Anlayışı
Eski Türklerde yılbaşı, doğanın yenilenme süreciyle yakından bağlantılıydı. Türkler, hayvancılık ve tarımla uğraştıkları için, yılın döngüsünü ve mevsimlerin değişimini yakından takip ederdi. Özellikle Nevruz (yeni gün), eski Türklerin yılbaşı olarak kutladıkları önemli bir gündü. Nevruz, 21 Mart’ta doğanın yeniden canlandığı, kışın soğuk ellerini çekip baharın ılık nefesini hissettirdiği dönemi işaret ederdi (1).
Nevruz aynı zamanda bir bahar bayramı olarak da kutlanırdı. Bu kutlama, hem yılın başlangıcını hem de doğanın uyanışını simgelerdi. Yeni yılın başlamasıyla birlikte eski yılın kötü anıları, sıkıntıları ve dertleri geride bırakılır, temiz bir sayfa açılırdı (2).
Kutlamaların Ritüelleri ve Sembolleri
Eski Türkler için yılbaşı kutlamaları, sadece bir eğlence değil, aynı zamanda doğa ile uyum içinde olma anlayışının bir yansımasıydı. Kutlamalarda dikkat çeken ritüeller şunlardı:
Ateşin Üzerinden Atlama
Nevruz gününde ateşin üzerinden atlamak, kötü ruhlardan arınmayı ve yeni yılın temiz bir şekilde başlamasını simgelerdi. Ateş, eski Türk inancında kutsal bir öğe olarak görülür, koruyucu ve arındırıcı bir güce sahip olduğuna inanılırdı (3).
Toprak ve Suya Saygı
Yılbaşı kutlamalarında su ve toprak gibi doğanın temel unsurlarına saygı göstermek önemliydi. İnsanlar, su kaynaklarına hediye bırakır ve toprağı bereketli kılmak için dualar ederdi (4).
Temizlik ve Yenilik
Eski Türklerde yılbaşı öncesinde evlerin temizlenmesi, eski eşyalardan ve kullanılmayan şeylerden kurtulmak, yeni yılın bereket ve mutluluk getirmesi için yapılan bir gelenekti (5).
Kımız ve Şölenler
Yılbaşı kutlamalarında, kımız adı verilen mayalı at sütü içilir ve büyük şölenler düzenlenirdi. Yemekler paylaşılır, şarkılar söylenir ve halk oyunları oynanırdı. Bu, hem toplumsal dayanışmayı hem de doğaya duyulan minnettarlığı ifade ederdi (6).
Kozmik Bir Anlayış: Güneş ve Ayın Rolü
Eski Türklerin yılbaşı anlayışında, gökyüzü ve kozmik döngüler de önemli bir yer tutuyordu. Güneş ve ay, zamanın döngüsünü simgelerken, eski Türk inanışlarına göre her yeni yıl, bir nevi gökyüzü tanrılarının ve doğanın desteğiyle başlardı. Özellikle Göktürkler döneminde, yılın belirli günlerinde gökyüzüne bakılarak törenler yapılır ve Tanrı’dan bolluk, bereket ve huzur dilenirdi (7).
Bugün İçin Ne Öğrenebiliriz?
Eski Türklerin yılbaşı kutlamaları, aslında doğayla uyum içinde yaşama sanatının bir parçasıydı. Günümüzde modern kutlamalar hızla değişirken, onların basit ama anlamlı ritüelleri, bizlere doğayla bağ kurmanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor. Belki de bu yıl, eski Türklerin izinden gidip yılbaşını daha sade ama anlamlı bir şekilde kutlayabiliriz. Ateşin üzerinden atlamak zorunda değiliz ama belki bir doğa yürüyüşüne çıkabilir, temiz bir nefes alabilir ve yeni yıl için kendi küçük ritüellerimizi yaratabiliriz.
Eski Türklerin yılbaşı gelenekleri, sadece bir takvim başlangıcını değil, doğanın döngülerine duyulan derin saygıyı da ifade ederdi. Doğala Doğru ailesi olarak, eski Türklerden ilham alarak doğayla daha uyumlu ve anlamlı bir yaşamın peşinde olmayı sizlerle paylaşmak istedik. Yeni yıl, sizlere bolluk, sağlık ve huzur getirsin!
Kaynaklar:
Ögel, Bahaeddin. Türk Mitolojisi
İnan, Abdülkadir. Eski Türk Dini Tarihi
Yazıcı, Emel. “Nevruz ve Eski Türklerde Bahar Ritüelleri,” Türkoloji Dergisi
İnan, Abdülkadir. Makaleler ve İncelemeler
Ögel, Bahaeddin. Türklerde Kültür ve Gelenekler
Yazıcı, Emel. “Türk Toplumunda Şölen Kültürü,” Türkoloji Dergisi
İnan, Abdülkadir. Göktürk Yazıtları ve İnanışlar
Yeni yılınız kutlu olsun!
Yazar: Mehmet Canlar