Kültür

Sezsizlik

Uzun yıllar sonra gelen telefonla başladı her şey…

Suların derinliklerine hapsolmuş batık bir gemiden çıkarılan mektuba benziyordu. Islak ve alabildiğine tuzlu. Genç kadın ayakları ıslanmasın diye sahile bile inmeye çekinirdi oysa şimdi büyük bir heyecanla kendini Ege’nin derin sularına bıraktı. Onu izleyenler, aklını kaçırmış gibi hızla yüzen bu kadının garip hallerine şaşıp kalmışlardı.

Uzun bir süre kulaç attı. Daha önce yüzmeyi öğrenmiş miydi? Onu böylesine yüzmeye iten şey gizli kalmış yetenekleri miydi bilinmez…Kayıp bir şarkının yitik bir ezgisi gibi çalan hafif bir müziğin eşlik ettiği sahilde on çocuk hep bir ağızdan “Sessizlik” diye bağırınca büyükler neye uğradıklarını şaşırdılar ve neden bu şekilde bağırdıklarını hiç anlamadıkları çocukların yanına gelerek merak ettiklerini sordular.

Aldıkları yanıt onları tatmin etmemiş olacak ki sorularında ısrar ettiler ama çocukların bir türlü ağızlarını bıçak açmıyordu. Hep bir ağızdan yineledikleri “Sessizlik” kelimesinin yüksek sesle söylendiğinde tam tersine anlamının zıttını verdiğini duyumsadılar.

Onlar bu soru cevap oyununa dalmışken genç kadın batık geminin olduğu yere ulaşmıştı. Geminin sadece bayrak direği suyun yüzeyinden seçilebiliyordu. Kadın, hızlı bit hamleyle gemiye doğru dalınca kamarasında duran demirden sandığı gördü. Kapağını açmaya çalıştıysa da bir türlü başaramadı bunu. En sonunda kendi kendine açılan kapak içindeki tüm kağıtların dışına süzülmesine neden oldu. Genç kadın, eline ilk gelen kağıdı alıp sudan dışarı çıktı.

Aynı hızla sahile dönüp kağıda dikkat kesildi. Bu bir mektup zarfıydı. Üzerindeki pul, balıkların yüzgecine benziyordu. Yer yer yıpranmıştı. Hemen zarfı açtı. Çocuklar üşüştüler bu kadının başına.

Herkes büyük bir merakla mektup zarfından neyin çıkacağını daha doğrusu içinde neyin yazılı olduğunu öğrenmeyi dört gözle bekliyordu.

Kadın zarfı yırttı içindeki kağıdı çıkardı. Kağıtta kocaman harflerle tek bir sözcük yazılıydı: “Sessizlik”

Bunun ne anlama geldiğini kimse o an için anlayamadı. Kadın, kağıdı yanına alarak sahilden uzaklaşıp akşam olmak üzereyken evine ulaştı.

Tüm akşam bu kağıdı eline alıp evin içinde dolaştı. Uykusu gelmesine rağmen dört dönüyordu. Balkona çıkıp şehrin ışıklarını seyrederken telefon çaldı. Uzun yıllar sonra gelen bu telefonla başladı her şey. Karşıdaki ses, batık gemiyi bulduğuna sevindim, dedikten sonra “Şimdi kağıttaki sözcüğü tekrarla!” dedi. Kadın, gizemli sesin istediğini yerine getirip üç kez “Sessizlik” diye mırıldandı. O an odanın tüm pencereleri kendi kendine kapandı ve oda karanlığa mahkum oldu.

Zifiri karanlık içinde kalan genç kadın, duvardaki kırmızı loş ışığa baktı. Kırmızı ışığın altında büyükçe bir harf ışıyordu. Işığa yaklaştı, dokunmak istedi ancak harf karanlığa teslim oldu. Güçlü bir ışık yeniden odanın içini doldurunca karanlık yok oldu.

Kadın, o gün yaşadıklarını unutmamak için kağıt ve kalem aradı her şeyi bir yere not almalıydı. Büyük bir hızla yazdı her şeyi. İlk cümleyi yazarken “Uzun yıllar sonra gelen telefonla başladı her şey.” İfadesini not aldı. Sonra yanlış bir cümle kurduğunu fark edince kağıdı kalemi bırakıp sahile doğru inmeye başladı. Sahilde onu on çocuk ellerindeki mektup zarflarıyla karşıladılar. Her birinin içinde sessizlik yazıyordu oysaki kadının en büyük sorunu “sensizlik”ti.

İlgili Haberler

Hakkımızda

Seni Sen Yapan Değerlere Dönüş Hareketi