Geleceğe güvenle bakabilmek için insan, her daim ortak duygu ve düşünüş içinde olmalıdır. Dünya halkları insanlığa hizmet eden barış, akılcılık ve eğitim gibi duygu ve düşünüşlerde ortak noktaları yakalamak gerekmektedir.
İnsanların maziden getirdikleri, bilimsel ve kültürel ilerlemeleri günümüze yansır. Bu nedenle toplumlara ait sanatsal ürünler, teknolojik gelişmeler ve icatlar yarının dünyasının inşasında önemli bir yere sahiptir.
Örneğin Einstein'ın, Tesla'nın bilimsel bir teoremi ya Da Vinci'nin, Picasso'nun bir tablosu insan belleğinin ve sanat anlayışının birer tezahürüdür. Sanat evrenseli yakaladığında gerçek bir sanat eseri kimliğine bürünebilir. Dünyanın bambaşka noktalarında da estetik bir haz alınmasına neden olduğu derece de kıymetlidir.
Bu ürünler ve gelişmeler de 21.yy’da insanların hayata bakışlarını, beklentilerini ve amaçlarını şekillendirir. Geleceğe güvenle bakabilmek geçmişin kültürel fikir birikiminin üstünde yükselir. O hâlde fikirsel ilerleme için mutlaka geçmişin sanatsal, bilimsel ya da mitolojik bilgi birikimini kullanmak gerektiğini ifade edebiliriz.
Bir sanat eserine bakarken ya da bir şiiri okurken aslında yapmamız gerekenlerin yanı sıra yapılmaması gerekenler daha elzemdir. Örneğin şairin, ressamın hayat öyküsü ya da kişisel yaşamı bizlerin o sanat eserini anlamamıza engel olabilir.
Dolayısıyla bizler de bir eseri incelerken sanatçı ile eseri birbirinden ayrı düşünmek zorundayız. Eserini beğendiğimiz şairin ya da yazarın hayatını araştırdığımızda bize hoş gelmeyecek kimi hayat kırıntılarına denk gelme tehlikesini kabul etmeliyiz. Çünkü her yazar, eserlerindeki gibi masum olmayabilir.
Barışı öven bir şairin aslında her iki dünya savaşına da katılmış olduğunu gördüğümüzde yazdığı dizeler elimizden dökülebilir. Bu nedenle sanatın salt bir gerçeklik, sanatçının ise o gerçekliği kuran bir yaratıcı olduğunu düşünmek yanlıştır.
Bu duygu ve düşünüşler etrafında eserlere baktığımızda daha nitelikli bir değerlendirme yapmış oluruz. Tüm bunlardan dolayı sanatı değerlendirirken nesnel olmaya dikkat etmeliyiz.
Sanatın ve bilimin insan belleğine yaptığı katkıları incelerken de ondan yaralanırken de kültürel kimi tuzaklara düşmemek gerek zaten bu nedenle Türk, İran, Yunan ya da Japon fark etmeksizin kültürel birikimin farkına varılması ve ortak değer yargıları üzerinden bir dünya kurgulanması geleceğin barışı için önemlidir.
Ülkeleri yönetenlerin bu nedenle sözü şairlere, filozoflara bırakma zamanı çoktan geldi bile. Son aylarda yaşanan Rusya-Ukrayna arasındaki savaş da bunun acı bir göstergesidir.
İnsanlığın içine düştüğü böylesi acı tablonun karşısında direnme noktası ancak sanat olabilir. Sanatın her türlüsünün insanı sağaltıcı etkisi vardır. Onun gücüne inanmak ve onu yaşamın merkezine konumlandırmak gerekir.
Ayrıca unutulmamalıdır ki sanat, özgürlük tarafından emzirildikçe büyür. Sanat; gençliğe terbiye, yaşlılığa avuntu, yoksullara zenginlik ve zenginlere de süs verir. Çünkü sanat; iyiyi, özgür olarak yaratan insanı, mükemmelliğe ulaştırma yoludur. Bu yolu dikkatlice yürümek gerekir.
Sanatçının ise en önemli işlevi şudur: insanın kalbinin karanlığına ışık tutmak. İşte sanatçının görevi budur. Bu noktada sanatçının elindeki gücü ve etkileme yeteneğini kötüye kullanmaması da gerekmemektedir. Tolstoy’un da dediği gibi eğer uğrunda ömür verilen nice zahmetlere katlanılan göğüs gerilen sanat; insanı ezmek, sömürmek için kullanılırsa, bu durumda sanatın faydasından değil zararından bahsetmek gerekir. Sanatçının da böylesi bir tutum içinde olması halinde gerçek bir sanatçıdan değil de sanatını insanları sömürmek üzerine kurmuş birinden söz edebiliriz.
Tüm bilgiler ışığında sanatın aslında insanlığa hizmet eden sanat, var oluş sancıları çeken insanların tek durağı olabilir. Bunun için insanlar yaşamlarına yön vermek ve aynı zamanda ulusların kaderlerinin değişmelerini sağlayabilmek için yine birçok rengin içinde bulunduğu şiire ve renge kendilerini verebilirler.
Belki de sanatın iyileştirici gücü, insanlığın vahşet özlemini de yok edecek ve savaş naraları atanların ellerinden aldıkları silahları toprağa gömebilecektir. Notalar ve kafiyeler birçok merminin havada asılı kalmasını sağlayabilir. Gerçek ve kalıcı barışın da çözüm yolu sanattan geçmektedir.